CHP'li Eşref Erdem evet diyecek
Abone olCHP'nin tecrübeli politikacılarından Eşref Erdem, 12 Eylül'de yapılacak olan referandumda evet oyu kullanacağını açıkladı.
CHP Ankara Milletvekili Eşref Erdem, "Anayasa paketi bu
haliyle yeterli değil ama 12 Eylül'ün izlerini silme adına, 35
yıllık bir CHP'li olarak darbe anayasasının değişmesine açıkça
'evet' diyorum" dedi
Sabah'tan Sevilay Yükselir'e konuşan Erdem
şunları söyledi:
12 Mart'ın ve 12 Eylül'den nasibini almış, hapislerde yaşamış
demokrat bir siyasi olduğum için "Evet" diyorum. Benim için 12
Eylül darbesinin yeniden tartışılmasına ve ayrıca piyasada, "12
Eylül Anayasası'nın artıkları temizleniyor" laflarının dolaşmasına
vesile olduğu için evet diyorum! Bir yurtsever olduğum için evet
diyorum. Ve bence CHP'li, MHP'li AKP'li her kim olursa olsun bütün
aydın ve demokrat sağduyulu insanların da bu anayasa değişikliğine
"Evet" demesi gerekiyor.
Ama sanki biz 12 Eylül'de Anayasa değişikliğini değil,
AKP iktidarının gücünü oylayacağız gibi bir algı oluştu. Evet diyen
AKP'lidir, hayır diyen değildir algısı...
Bu algı yaratılmaya çalışılıyor bilinçli olarak.
Ama korkunç bir hata yapılıyor. Yanlış! Sizinle konuşmadan evvel
bir kez daha gözden geçirdim değişiklikleri. Bu paket elbette benim
ideal anayasa değişikliğimi karşılamıyor. Elbette eksikler var. Ama
Genç Sivillerin dediği gibi; "Yetmez ama evet!" Ben de aynen öyle
diyorum. Tabii ki sol olarak sosyal demokratlar biz çağdaş yepyeni
bir anayasa yapmalıyız. Ama yapamıyorsak da birilerinin yaptığına
destek vermeliyiz.
Yapılan değişiklikler yeterli mi sizce?
Bu eldekiler şu anda geriye götürmüyor bizi.
Üstelik bir önemli şey var ki zaten gözardı ediliyor. CHP'nin 3
maddenin dışındakilere itirazı yoktu. 3 maddeden biri düştü
Meclis'te. Diğer ikisine de zaten Anayasa Mahkemesi'nde kesik
atıldı. Ama buna karşın darbelerin darbecilerin önü kesildi. Askeri
yargı alanını daraltan bir madde var. Benim için başlı başına
yeterlidir evet demek için bu madde. Deniliyor ki; "Savaş hali
hariç hiç kimse askeri mahkemede yargılanamaz! Sivil mahkemede
yargılanacak!" Bu önemli bir şey değil mi? Şöyle bakamayız. "Bunu
mademki AKP hazırladı o zaman iyi değildir. Biz hayır diyelim!"
Böyle bir şey yok! Bunun üzerinden siyaset yapıyor CHP ama bunun
bir yararı olacağını sanmıyorum. Ee peki yarın diyelim ki sandıktan
51 hayır çıktı, 49 da evet! Sen sevindin, "51'le işi bitirdik"
diye... İyi de o 51'in içinde kim var. CHP, MHP, BDP ve diğerleri
var. AKP çıkıp, "Kardeşim sevinme boşuna. Ben tek başıma 49'u
aldım. Ya sen?" derse ne diyeceksin? Madem bu AKP için referanduma
dönüştürülüyor o zaman AKP yine tek başına üstelik yüzde 2 oyunu
artırarak onay almış sayılmayacak mı? Olmaz böyle bir siyaset!
Böyle bir kafa!
12 Eylül şimdiye kadar çok eleştirildi...
Bakın. Biz 20 yıl süreyle 12 Eylül Anayasası'nın
değiştirilmesi gerektiğini ara rejim ürünü olduğunu bunun
generaller tarafından hazırlandığını, bunun bu ülkeye dar
geldiğini, bu anayasanın bir yasaklar manzumesi olduğunu söyledik
durduk hep. Ama şimdi neredeyse 12 Eylül Anayasası'nı savunur hale
geliyoruz. Burada bir garabet var. Bu garabetin ortadan kalkması
lazım. İşte ben 35 yıllık bir CHP'li olarak bu garabeti ortadan
kaldırıyorum. Ve darbenin gölgesinde hazırlanmış 12 Eylül
Anayasası'nın değiştirilmesine açık açık evet diyorum!
Ne yapmalıydı CHP?
Bu anayasa değişikliği gündeme ilk geldiğinde
CHP'nin yapması gereken tek şey vardı. O da bu değişikliği AKP'den
daha çok istiyor olmaktı. Elini taşın altına koyacaktı. Ama daha en
başında kendilerini geri çektiler. Muhalefet etmeye başladılar.
Olmaz! Böyle şey olmaz! Hem yıllardır değişmesini söylediğin
anayasa için önüne konulan fırsatı tepip katkı sunmuyor, öneri
vermiyorsunuz hem de meydanlara çıkıp, "Hayır!" diyorsunuz! Böyle
bir şeyi toplum kabul etmez. Yapacağınızı şey belliydi! AKP'yle
işbirliği yapıp önerilerinizi sunacaktınız. Diyecektiniz; "Nerede
kardeşim demokratik hakları ve özgürlükleri derinleştirecek
maddeler? Nerede milletvekili dokunulmazlığı? Memurlara toplu
sözleşme hakkı vermişsin ama grev yok? Niye YÖK yasasını
değiştirmiyorsun arkadaş?" AKP'nin düşünemediği ya da düşünmek
istemediği değişikliklerin üzerine gidilebilirdi.
Bütün bu söylediklerinizi Kılıçdaroğlu ile
paylaşmadınız mı hiç? Sonuçta siz partinin eski
yetkililerindensiniz...
Sormadı ki! Sormasını da beklemiyorum zaten.
Kaldı ki bu bir anayasa değişikliği. Siyaseten genel seçim öncesi
böyle bir riski yüklenmek büyük sorumluluk. Bana göre tabanı
serbest bırakmalıydı Kemal Bey. Çok daha doğru bir yol olurdu.
Sanırım çok düşünülmeden tartışılmadan alındı bu karar.
Nasıl buluyorsunuz Kemal Kılıçdaroğlu'nun genel
başkanlığını?
Ben Kemal Bey'den umutluydum ilk başta. Çok
dürüst, düzgün, halkta sempati uyandıran bir karakteri var. Mustafa
Kemal'e bile nasip olmayan bir delege imzasıyla geldi oturdu o
koltuğa. Ancak çok kısa zamanda boyun eğdi partideki statükocu
zihniyete. Kendi başına düşünemez, söz söyleyemez oldu.
"Değiştireceğim" dedi. Neyi değiştirdi CHP'de sorarım size? Sadece
Deniz Baykal gitti, yerine Kemal Kılıçdaroğlu geldi. Hala partiyi
sürekli sağa kaydıran, sağ politikalarla buluşturmak isteyen
statükocu zihniyetin hükümdarlığı sürüyor partide. Yazık değil mi?
Madem bu toplum Sayın Kılıçdaroğlu'nu Genel Başkanlığa yakıştırmış.
O halde onun da Genel Başkan gibi davranması gerekir! Kendisinden
beklenen budur!
CHP'li belediye başkanı evet dediği için disipline
verildi. Siz çekinmiyor musunuz?
Ben onları aştım. Dileyen dilediğini yapsın. Ben
herhangi bir mevki ya da koltuk derdinde değilim. Onun için böyle
açık konuşuyorum size. Çünkü ben Türkiye'yi düşünüyorum. Çünkü ben
Türkiye'nin gerçek demokrasiye bir an evvel geçiş yapmasını
istiyorum...
Ergenekon avukatlığı ile bir yere
varılmaz
Kimi iddialara göre 17 bin faili meçhul cinayet var. Bu kadar
faili meçhul cinayetin yaşandığı bir ülkede yaşıyoruz ve biz
CHP'lilerin kılı kıpırdamıyor. Oysa bu bizi rahatsız etmelidir.
Derinden yaralamalıdır. Lafa gelince Cumhuriyeti kuran parti, solcu
ve sosyal demokrat partiyiz. O halde bunların karşısında ilk
duracak parti de CHP olmalıdır. Bunları deşmemiz lazım.
Ergenekoncuların avukatlığı ile CHP'nin bir yerlere varması mümkün
değildir! Soruşturma ilk başladığında Sayın Deniz Baykal Başbakan'a
demeliydi ki; "Madem ki bu ülke bu kadar karanlık bir dönemden
geçti. Mademki bu ülkede birileri kafasına göre işler çevirip
yargısız infazlar yaptı o halde bu işin üzerine sonuna kadar
gideceksiniz! Ama hukukun üstünlüğü ilkesini bir kenara koymadan!
Kurunun yanında yaşı yakmadan! Çünkü bunu yapmazsak Türkiye'yi
demokrasi ile buluşturmamız mümkün değildir!"
27 Nisan'a o gün karşı
çıkılmalıydı
CHP 27 Nisan Muhtırası'na bugün değil o gün karşı çıkmalıydı.
Ben o dönem yani 2007'de Genel Başkan Yardımcısı idim. Merkez
Yönetim Kurulu'nda 20 üyenin ve Genel Başkan Deniz Baykal'ın
önünde: "Bu muhtıraya tepki göstermemiz lazım! Tavır koymamız
lazım! Eğer, TSK'ya, 'Kıymetlisiniz bizim için ama lütfen siz
işinize bakın. Varsa bir sorun biz siyasiler olarak bunu hukuk
düzeni çerçevesinde çözeriz!" demezsek, kayıp veririz demiştim. Çok
sert bir konuşma yapmıştım. O gün bu uyarılarım ciddiye
alınmamıştı. Aksine sessiz sessiz alkış tutulmuştu muhtıraya.
Dediğim de çıktı. AKP yüzde 47 alarak oturdu iktidara. Aradan 3
sene geçtikten sonra şimdi kalkıp, "Bunun hesabını soracağız"
demenin hiçbir tutarlı yanı yok!
CHP-MHP koalisyonu hayali kuranlar
var
Toplum mühendisliğine soyunan bazıları bir CHP-MHP koalisyonunun
hayalini kuruyor. Olması için zemin hazırlıyorlar. Hep dedim ve
hâlâ diyorum; "Sağa kaymak bize hiçbirşey kazandırmaz. MHP ile
koalisyon ya da işbirliği bize sadece tabanımızı kaybettirir. Çünkü
bizim tabanımız sosyal demokrat. Solcu! yurtsever! ulusalcı ya da
milliyetçi değil. Eğer bu gidişat böyle devam ederse, yani siz sol
ritüellerle değil, sağ ritüellerle siyaset yapmaya çalışıp boşluk
yaratırsanız yani partiyi ısrarla MHP'leşmeye devam ettirirseniz
birileri gelir doldurur o boşluğu. Birileri çıkar meydana ve
yepyeni bir sol parti için harekete geçerler.
Baykal'a komplonun arkasında Sav
var
Deniz Baykal'a 2 komplo düzenlenmiştir. Birisi kendisine
dışarıdan olan, istihbarat servislerinin ya da siyasi rakiplerinin
düzenlediği kasetli komplo, diğeri ise içeriden yapılan yani Kemal
Kılıçdaroğlu'nun Genel Başkanlığa getiriliş biçimi. İkincisini
düzenleyenlerin başını çeken Genel Sekreter Önder Sav, Ege'deki bir
yerel gazeteye de açık açık ifade etmiştir bunu zaten. "Genel
Başkanımız bir komplonun kurbanıdır" diyenler, daha sonra onu devre
dışı bırakarak korkunç bir tertiple Kemal Kılıçdaroğlu'nu Genel
Başkanlığa taşımıştır. Belki bugün değil ama emin olun birgün bu
tertiple o koltuklara oturanlar bunun hesabını verecektir!