CHPli Anadoldan 12 Mart benzetmesi
Abone olCHP'li Kemal Anadol, Türkiye'nin "12 Mart 1971'e döndüğünü", "sayın muhbir vatandaş" dönemini yaşadığını söyledi.
Anadol, Mecliste basınla sohbet toplantısında, halkın
gündeminin, gündem dışında olduğunu, gündemde ise siyasal
gelişmeler ve kurumlar arası çekişmelerin bulunduğunu savundu.
Kurumlar arası çekişmeleri zorunlu olarak gündeme alırken, bunlara
dikkat ederken, iktidarın cepteki paraları çektiğini, elinin halkın
cebinde olduğunu iddia eden Anadol, "Halkın ise gözleri, ipte
oynayan cambazda" dedi.
Anadol, "yargılanmayan, ulaşılmayan kimse yok, düne kadar kapalı
olan her yer açılıyor, Türkiye dünyanın en demokratik ülkesi"
edebiyatı ve şaşırtmacasıyla, kamuoyunun maniple edildiğini
belirterek, Türkiye'nin, "hızla tek parti otoriter yönetimine,
İslami faşizme koşar adımlarla ilerlediğini" öne sürdü.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç ve AK Parti sözcülerinin, ısrarla "yargılanmayan kimse
kalmıyor, kimsenin ayrıcalığı yok" açıklamalarının, Türkan Saylan,
Sabih Kanadoğlu'nun evlerine girildiği, gazeteciler ve rektörler
gözaltına alındığı zaman yapıldığını iddia etti. Anadol, "Sayın
Başbakan, kalpazanlıktan, ihaleye fesat karıştırmaktan dosyan var.
Milletvekilleri, bakanlar, biz ne zaman yargılanacağız?" diye
sordu.
"Türkiye'de yargılanmayan kimse yok" sözünün, "koskoca bir yalan"
olduğunu ileri süren Anadol, 2005'te 58 üst düzey bürokrat için
bakanlıklara başvurulduğunu, AK Parti'li bakanların, 53 bürokratın
yargılanmasına izin vermediğini söyledi.
Anadol, eski Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın TÜPRAŞ'ın yüzde
14,76'lık satışı nedeniyle dönemin Özelleştirme İdaresi Başkanı
Metin Kilci hakkında, Başbakan Erdoğan'ın eski RTÜK Başkanı Zahid
Akman hakkında soruşturma izni vermediğini, Tekirdağ Valiliğinin
Kuddisi Okkır'ın ölümüne göz yuman 15 doktorun yargılanmasına izin
vermediğini kaydetti.
Anadol, Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt'ün 14 Mayıs
2008'de, kendisini takip eden araçlarca dinlendiğinden şüphe
ettiğini anımsatarak, "Savcı oraya gelip, araçtakileri indirip
arama yaptı mı?" sorusunu yöneltti. Anadol, bu olayın ardından
bakanlar Beşir Atalay ve Cemil Çiçek ile Emniyet Genel
Müdürlüğünün, izleme ve dinlemenin olmadığına ilişkin açıklamalarda
bulunduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İzlemenin olup olmadığına karar verecek olan bakanlar mı? Bugünkü
uygulamaya bakılırsa, Ankara Emniyet Müdürlüğünden gelen
polislerin, derhal Organize Suçlara ait o iki arabayı araması,
içinde dinleme aleti olup olmadığına bakması, savcıların gelmesi
lazım. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, dinleyen polisler
hakkında takipsizlik kararı veriliyor. 31 Aralık 2009'da Sincan 1.
Ağır Ceza Mahkemesi, bu takipsizlik kararını kaldırıyor. Sen misin
kaldıran? Türkiye hukuk devleti ha... Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi
Başkanı'nın başına gelenler, pişmiş tavuğun başına gelmedi.
Hangi hukuk devletinden bahsediyoruz. Hakimlerin üzerinde Adalet
müfettişleri terörü var."
Milletvekillerinin odalarında izinsiz arama yapılarak, içinde
Atatürk'e hakaretin de yer aldığı, Fransa'dan gönderilen CD'nin
toplatıldığına ilişkin haberlerin anımsatılması üzerine Anadol, CHP
Edirne Milletvekili Rasim Çakır'ın çekmecesinin karıştırıldığını,
CHP Adıyaman Milletvekili Şevket Köse'nin ajandasının alındığını
söyledi. Anadol, TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin'i telefonla
aradığını, Şahin'in de bu CD'lerin toplatılmasını emrettiğini
aktararak, "Milletvekilinin izni olmadan arama yapılmaz, bu
örnekleri söyledim. 'Benim ondan haberim yok, böyle arayın demedim,
araştırayım' dedi. Halen yanıt bekliyorum" diye konuştu.