CHP'nin Atatürkçülerine kimler kıydı!..

CHP artık kendi kendini yöneten bir parti değil. Organik bir yapı değil. Siyaset mühendisliğinin en iyi işlediği parti haline geld

Osman DİYADİN o.diyadin@hotmail.com


Şöyle bir geçmişe dönelim önce..

Diyarbakır’da çıktığı kürsüden; “Biz eski CHP değiliz. 1930’ların, 1940’ların CHP’si değiliz!” diyerek CHP’yi ne kadar değiştirmiş olduğunu anlatmaya çalışıyordu.

Habertürk Televizyonu’nda katıldığı bir programda, o zamanki sözlerine açıklık getirmek istercesine şunları söylüyordu...

“Atatürk’ün kurduğu Halk Fırkası ile bugünkü CHP aynı değil. Kendimizi yeniliyoruz!” 

Kimden söz ettiğimi anlamışsınızdır;

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’dan…

Bu konuyu, hemen her zaman Dersim konusu ile birleştiriyor olması da bilinçaltını ele verdi hep!

Öyle ya, “Dersim için devlet özür dilesin!” sözleri ile, “Biz Atatürk’ün 1930 yıllarındaki CHP’si değiliz!” sözleri bir arada olursa ne düşünülür?

Bugünkü Y-CHP yönetimi bunun aksini söyleyebilir mi!..

Dersim faturasını Mustafa Kemal Atatürk'e çıkarmadılar mı?

Ne oldu...

Kılıçdaroğlu; partiler yasasının, CHP tüzüğünün ve genel olarak da demokrasinin zayıf noktalarından yararlanarak, CHP’nin ideolojik yanını ve yönetim kadrolarını Halaç pamuğu gibi attı…

Bırakınız gerçek CHP ile doku uyumsuzluğu taşıyanları, bölücülerle işbirliği içinde olanlar ile Atatürk’e ağza alınmayacak şeyler söyleyenler bile CHP’nin en yüksek görevlerine getirildi!..

Sayalım mı?

Acaba CHP yönetimi  içinde, Atatürk’ün kurduğu (eski) CHP’ye gönülden bağlı olan kaç kişi var?

CHP’nin Atatürk ve ülke bütünlüğü konularında kabul edilemez düşünceler taşıyan kişilerden  oluştuğunu söylemek zor mu?..

Allah aşkına şu  isimlere tek, tek bakalım…
 
22 . DÖNEM MİLLETVEKİLLERİ:
Yılmaz Ateş, Eşref Erdem, Ayşe Gülsün Bilgehan, Ensar Öğüt, Cevdet Selvi, Zülfü Livaneli, Onur Öymen, Hasan Fehmi Güneş, Şükrü Elekdağ, Mehmet Sevigen, Berhan Şimşek, Bihlun Tamaylıgil, Kemal Anadol, Canan Arıtman, Oğuz Oyan, İzzet Çetin, Atilla Kart, Muharrem İnce.
 
23.DÖNEM MİLLETVEKİLLERİ:
Tacidar Seyhan, Hakkın Süha Okay, Hüseyin Tayfun İçli, Algan Hacaloğlu, Ahmet Tan, Necla Arat, Mustafa Özyürek, Çetin Soysal, Esfender Korkmaz, Güldal Mumcu, Şahin Mengi, Ali Rıza Öztürk, İsa Gök, Ali İhsan Köktürk, 


24.  DÖNEM MİLLETVEKİLLERİ:
Osman Loğoğlu, Ümit Özgümüş, Emine Ülker Tarhan, Metin Lütfi Baydar, Adnan Keskin, Süheyl Batum, Ali Serindağ, Osman Korutürk, Müslüm Sarı, Kadir Gökmen Öğüt, Umut Oran,Haluk Pekşen(rahmetli),  Süleyman Çelebi, Ali Özgündüz, Rıza Türkmen, Mehmet Ali Susam, Rahmi Aşkın Türel, Turgut Dibek, Dilek Akagün Yılmaz.

Son dönemden Mehmet Ali Çelebi’ler…

Kemal Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkan olması ile başlayan sürecin her geçen gününde bu isimler tek, tek  tasfiye edildi.

Ya küstürüldü…

Ya da dışlandı…

Neden mi?

Mustafa Kemal eksenli  değil Dersim anlayışı eksenli bir kadro anlayışı devreye alındı…
 Bu  isimlerin her birinin ortak özelliği neydi…
“Ulusalcı, Atatürkçü,  Atatürk Milliyetçisi, Cumhuriyetçi “

Yani ;

Türkiye Cumhuriyetinin Üniter Devlet yapısına sımsıkı bağlı yüzde yüz yerli ve milli birer siyaset adamları...

                                              ***
 
Kaset operasyonu ile Deniz Baykal’ın elinden alınan Genel Başkanlık koltuğu Kemal Bey ile nereye savruldu!..
 
(Sözü gelmişken CHP’de yapılan ele geçirme operasyonu MHP’de de  Akşener operasyonu devreye sokuldu ama başaramadılar… )
 
Bakın..
Tarih 14.11.2014 - 
 
Kılıçdaroğlu’nun siyasi beyni  Sezgin Tanrıkulu'nun bir televizyon programında Dersim ve Atatürk dönemiyle ilgili  Dersim olaylarını Kerbela’ya benzetip Atatürk’ü suçlayıcı sözleri sonrası  partinin önemli ismi  Onur Öymen’in şu sözlerle tepkisini unutmamak lazım..
 
“Cumhuriyet Halk Partisi tarihinde hiç bir yöneticisi bu şekilde Atatürk'ü suçlayıcı bir beyanda bulunmamıştır. Ben ümit ediyorum ki partinin genel başkanı sayın Kılıçdaroğlu bu konuşmayı kınayacaktır, bu sözlerin CHP'yi bağlamadığını söyleyecektir. Eğer bunu yapamazsa Kılıçdaroğlu'nun Atatürk'ün koltuğunda oturmayı sürdürmesi mümkün değildir. Atatürk'ün koltuğunda oturacaksınız ve partinizin yöneticilerinin Atatürk'ü suçlamasına göz yumacaksınız, bu mümkün değildir. “..


Peki ne oldu!.

Kemal Beyden ses  çıkmadı!..

Çünkü bazen liderler her şeyi söylemez yanındakine söyletir!..

Sezgin Tanrıkulu  o günden bugüne partinin HDPKK politikalarını seslendirmeye devam ediyor!.. 
 
Çünkü  o günlerde Kemal Bey diyordu ki;

"Hakkari'de 'yerel yönetim özerklik şartını getireceğiz' dedim. CHP Kurultayında yine söylüyorum; CHP iktidarında yerel yönetim özerklik şartını mutlaka getireceğiz"  (5.9.2014)

Bugünde HDP ile el ele  aynı şeyleri söylemiyor mu?
 
Partiyi etnik-mezhep eksenli bir yönetim modeline kavuşturduğunu söylersek yanlış mı olur!..

52 kişilik parti meclisinde yer alan isimlerin yüzde 90'nın orjinine bakın   görürsünüz diyordu Savcı Sayan..
 
Peki CHP’li Barış Yarkadaş ise  18.09.2020’de ne diyordu...
 
 "12.5 milyon insan Atatürk'ün hatırına bu partiye oy veriyor. Atatürk politikası nedeniyle 18 ay içinde CHP'den 70 bin üye ayrıldı. Parti ilkelerinden uzaklaştıkça üye kaybediyoruz.  11 büyükşehiri kazandığımız konjoktürde 70 bin üye kaybettiysek, o zaman yönetimin de bu insanlar neden istifa ediyor diye düşünmesi lazım"
 
Karşıyakalı Yasemin Ülger ve Manisa üyesi Burak Cankurt ise  "Bu saatten sonra Atatürk'ün partisi diye asalak gibi oy vermeye gerek yok" diye tepki gösteriyordu...

Peki neden!..
 
Kemal Beyin CHP’yi getirdiği nokta  bugün işte bu!..

                                           ***
 
Belli olmuştur ki süreç Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir kaset kumpası sayesinde CHP’nin başına getirilmesiyle başladı.

Parti yavaş yavaş dizayn edildi.
Atatürkçülük çizgisini temsil ettiği düşünülen her kim varsa zamanla tasfiye edildi.

Belki hala bu hassasiyeti taşıyanlar olabilir ancak onlar da sesini çıkartabilecek cesarete sahip değil…

Kendilerince  Memleket Partisi Genel Başkanı, CHP’nin evladı Muharrem İnce’nin uğradığı muameleden kaçınmaya gayret ediyorlar.

Öyle ya!

İnce’yi ve ekibini bile tasfiye edenler kendilerini de kolayca tasfiye edebilir.

Amma velakin bugün gerçek Atatürkçü ve ulusalcıların gözünde yükselen bir Muharrem İnce gerçeği olduğunu unutulmasın!..

İnce’nin “ Bu CHP’de bana yer yok” diyerek istifa edip ayrılması, partisini kurması, Cumhurbaşkanı adaylığı CHP’ye karşı aslında Atatürkçü bir başkaldırı olmuştur.

Gerçek olan şu ki;

CHP artık kendi kendini yöneten bir parti değil. Organik bir yapı değil. Siyaset mühendisliğinin en iyi işlediği parti haline geldi.

CHP’yi kontrol edenler onun artık Atatürkçülerin partisi olarak değil HDP’yle beraber hareket eden bir parti olmasını istiyor. 

Bir  gözlemci olarak şunu artık rahatça söyleyebilirim…

Ey Atatürkçüler! 

Bu CHP artık sizin partiniz değil…

Aldılar elinizden!..

CHP