Türkiye’de son yıllarda en çok tartışılan konulardan biri AK
Parti Hükümetleri’nin dış politikası. Dış politika ile ilgili
eleştiriler ikiye ayrılıyor: İlki yapıcı olanlar, ikinci ise CHP
zihniyetinden türeyenler. Bu eleştirilerin yapıcı olanlarına ben de
katılıyorum. Mesela dış istihbaratın kuvvetlendirilmesi gibi.
Benzer şekilde kamu diplomasisine gereken önemin verilmesi de
katıldığım yapıcı eleştirilerden. İkinci grup eleştirilere gelince
film kopuyor. Çünkü CHP zihniyeti eleştiri ile çarpıtmanın farkını
bilmiyor ya da bilerek çarpıtıyor.
Mesela Suriye’yi konuşalım diyorsunuz. Akılcı ve yapıcı
eleştiriler Suriye’yle ilgili acele karar veren Davutoğlu tarzını
tenkid ediyor. Risk analizi yapmanın, bölgede bütün aktörlerin ve
onların arkasındaki kuvvetlerin dört başı mamur bir şekilde tespit
edilmesinin önemine vurgu yapılıyor. Türkiye’ye gelen kalabalık
mülteci nüfusun daha planlı şekilde yönetilmesi gerektiğinin altı
çiziliyor.
Peki CHP zihniyeti ne diyor Suriye konusu
açılınca? Bizim Ortadoğu bataklığında ne işimiz var diye
başlıyorlar cümleye zaten. Hemen ardından şu cümle geliyor:
‘Erdoğan bu Esed’le çok samimiydi. Ne oldu da bozuştular şimdi!’
Evlilik programlarındaki ilişkilerin gidişatı için kullanılan bu
cümlenin ardından ‘ne olacak bu kadar mültecinin hali’ sorusu ve
‘keşke bu kadar Suriyeli almasaydık’ temennisi geliyor. Sanki
Erdoğan Esed’le eli kanlı bir katil olduğu için bozuşmamış gibi,
sanki sınırlarımıza sığınan mültecilerin gidecek bir sürü kapısı
varmış gibi ahkam kesiyorlar. Arkasından da Aylan ve Ümran Bebekler
üzerinden hamaset yapıyorlar. Cumhuriyet Tarihinin en başarılı
sınır ötesi operasyonlarından biri olan Fırat Kalkanı’na bile dil
uzatıyorlar. ‘Neden bu kadar uzun sürdü’ diyenlere ek olarak ‘ne
işimiz var bizim orada’ diyenler de mevcut. Nereden baksan
tutarsızlık..
İşin garip tarafı, CHP zihniyetinin dış politika ile ilgili çok
matah önerileri ya da hamleleri varmış gibi davranması. Mesela
İtalyan İşgalinden kurtarılan 12 Ada ile ilgili kararın verildiği
Paris Barış Konferansı’na İnönü Hükümeti’nin katılmama kararı
alması malum adaları Yunanistan’a tere yağından kıl çekme tarzında
teslim etti. Örnek biraz eski kusura bakmayın. CHP çok partili
hayata geçtiğimizden beri tek başına hiç iktidar olamadığı için
biraz geriye gitmek zorunda kaldım. İktidar olmasa da son yıllara
kadar muktedir olan CHP zihniyeti Araplara ve Kürtlere sırtını
döndü yıllarca. Kürtçe konuşmanın suç sayıldığı dönemler yaşadık.
28 Şubat Darbesi’nin hamisi olan CHP Zihniyeti o dönemde falanca
belediye Arapça Kursu açtırdı diyerek savcıları göreve çağırıyordu.
Hacca gitmeyi bile tehdit sayan Önder Sav’ın ‘dikkat et Muhammed
bırakmaz seni sonra’ dediğini tabii ki unutmadık. Ortadoğu’ya bu
kadar yukarıdan bakmasına rağmen Avrupa ve ABD’ye her daim tam
teslimiyeti savunan bir zihniyet bu. Unutmadan ekleyeyim. Mısır’ı
Arap Dünyası’nın en güçlü ülkesi sanıyorlar. Mısırlılar Arap değil
her şeyden önce. Her Arapça konuşan Arap olmuyor. İskandivanlar da
İngiliz değil mesela.
Bu hafta patlak veren Katar Krizi’yle ilgili yorumları ise
akıllara zarar. Elinden gelse Dünya’daki açlığın müsebbibi olarak
AK Parti’yi işaret edecek olan CHP zihniyeti bu son krizle ilgili
de AK Parti’ye saldırdı. İhvanı terörist ilan eden Batı Uşakları
ile aynı söylemi kurdu. Demokratik yollarla iş başına geldikten
sonra yıkılmış bir hükümetin adı olan ve elini silaha sürmemiş
İhvan’ı terörist ilan etmek bu zihniyete yakışırdı zaten. Velhasıl
büyük resmi yine okuyamadılar. Acaba İran’daki saldırıdan
da AK Parti’ye bir fatura kesecek mi CHP zihniyeti?
Bir kez de ben sesleneyim bu zihniyettekilere:
Bütün bu fütursuz, tutarsız ve çarpık zihniyet modelinizin sizi
hiçbir zaman iktidara getirmeyeceğinden emin olun. Rahmetli babam
‘bu millet alim olmasa da ariftir’ derdi. Yani
irfanı vardır. Kimin niyetinin halisane olduğunu kimin niyetinin
bozuk olduğunu anlar. Kaldı ki; şu an yargılanan darbecilerle aynı
söylemi kullanan CHP’nin darbeye kontrollü demesi ya da İhvan
Hareketi’ni İsrail’in ve ABD’nin uşaklığını yapan BAE gibi terörist
grup olarak nitelendirmesi, CHP zihniyetinin hangi odaklara angaje
olduğunu açık şekilde ortaya koyduğu için milletimiz irfanına
başvurmasına mahal bırakmıyor.