Cezaevleri lafla boşalmıyor
Abone olBDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Cezaevleri boşalacak’ demek kolay ama lafla boşalmıyor. Hasta mahkumlar için bir duyarlılık göste...
BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Cezaevleri boşalacak’
demek kolay ama lafla boşalmıyor. Hasta mahkumlar için bir
duyarlılık göstermeyen bir hükümet, cezaevlerini nasıl boşaltacak”
dedi.
BDP Grup Toplantısı’nda konuşan BDP Eş Genel Başkanı Selahattin
Demirtaş, sözlerine 16 Ekim 2000 tarihinde Paris’te hayatını
kaybeden Ahmet Kaya’yı anarak başladı. Demirtaş, “Diasporada halkı
ile iç içe mücadelesinden kopmadan, yaşama hasretle giden Ahmet
Kaya’yı sevgi ve minnetle anmak istiyorum. Ahmet Kaya şahsında
yürütülecek tartışmalar var belki, sembolleşmiş isim olması
vesilesiyle belki Ahmet Kaya dostumuz bizim gündemimizde,
Başbakan’ın gündeminde ama biliyoruz ki bu ülkede yaşanan benzeri
trajedilerin ne ilkiydi maalesef ne de sonuncusu” diye konuştu.
"ÖZÜR DİLEMEK ERDEMDİR"
Özür dilemenin bir erdem olduğunu söyleyen Demirtaş, “Mutlaka
devletin, hükümetlerin özür dilemesi gerekiyordu. Cumhuriyet tarihi
boyunca yaşanmış bütün zulümlerden dolayı bir bir özür dilemek
zorunda kalacaklar. Ahmet Kaya ve onun gibiler bu ülkede onuru ile
şerefi ile işini yapan, siyasetini yapan herkes gibi bu ülkenin
demokrasi harcına katkı sunmuş herkes gibi bu devletten özür
alacakları var. Ahmet Kaya belki bunun örneklerinden birisi,
sembolleşmiş isimlerinden birisi ama kendi ülkesinde sürgünde olan
on binlerce Ahmet Kaya’nın varlığını unutamayız. 12 yıllık
iktidarın sürecinde sürgünde yaşayan binlerce Şivan Perver var,
Ahmet Kaya var. Ahmet Kaya Paris’te vatanına hasret bir şekilde
hayatını yitirdi ama on binlerce insan Türkiyeli, Kürdistanlı insan
kendi ülkelerine dönmenin hasretini yaşıyorlar. Gerçekten Ahmet
Kaya için ağlıyorsak, mesela Aran Tigran cenazesinin Diyarbakır’a
defnedilmesi vasiyetiyle hala mezarı yurtdışında. Normalleşme adına
yapılması gereken adımlar bunlar. Ahmet Kaya bir semboldür. Onun
dramı, acısını yaşayan ve yaşatanlar olduğu müddetçe biz daha çok
Ahmet Kaya trajedileri yaşarız” diye konuştu.
“SEYİT RIZA YOK SAYILAMAZ”
Seyit Rıza’nın yok sayılamayacağını da söyleyen Demirtaş, “Dersim
dramından söz ediyorsak, Dersim ile ilgili gerçekleri konuşacaksak,
Seyit Rıza’yı konuşmadan, onun başına gelenleri konuşmadan,
şahsında Dersim’de Aleviliği, Kürtlüğe yapılmış hakareti konuşmadan
Dersim katliamını konuşmuş olmayız. Eminim ki Dersim’i hisseden ve
yüreği Dersim ile birlikte atan tarihsel yaralardan birisidir.
Kerbela’da yaşanan tarihsel travmadan Cumhuriyet tarihine
nakşedilmiş acılardan birisidir. En azından mezar yerinin tespit
edilmesi, hatırasının ailesine iade edilmesi, itibarının iade
edilmesi konusunda 12 yıldır bu konuda tık yok. 12 yıldır
Dersim’den özür dileyen AK Parti iktidarda. Seyit Rıza gibi bir
halk önderini yok sayarak Dersim’in acısı anlaşılabilir mi? Özür
dilenmesi gereken, itibarının iade edilmesi gereken örneklerden
birisidir. Türkiye’de Alevilerin yaşadığı acılarla ilgili bir
açılım yapmak istiyorsanız bu önemlidir. Torununuza Ali ismini
koymak önemli fakat Alevilerin derdine derman olan bu değil. Seyit
Rıza ile ilgili özür dileyerek, mezar yerini korumaya alarak ancak
bu şekilde Alevi halkından özür dileyebilirsiniz” şeklinde
konuştu.
“CEZAEVLERİ BOŞALACAK’ DEMEK KOLAY, LAFLA CEZAEVLERİ
BOŞALMIYOR”
Güneydoğu’daki cezaevlerinden 300 tane mahkumun batıya sürgüne
gönderildiğini söyleyen Demirtaş, “Sürgünler için Diyarbakır’da
ağlarken 300 mahkumu ailesinin göremeyeceği, ziyaret edemeyeceği
bir cezaevine gönderiyorsan, hiçbir makul açıklaması olmadan, sabah
ani bir baskın ile 300 siyasi mahkumu Türkiye’nin öbür ucuna
gönderiyorsan senin sürgün anlayışında bir yanlışlık var. Adalet
Bakanlığı’ndan bir açıklama bekliyoruz. Yetmedi mi bu kadar siyasi
tutsak, yeni operasyonlar, yeni tutuklamalar için yer mi
açıyorsunuz. Oradaki cezaevlerini boşaltmanın yöntemi bu mudur?
Bunların hepsinin açıklanması gerekiyor. Bunlar bizim için basit
meseleler değil, siyasi tutsaklar Kürt sorunu ile doğrudan
bağlantılı kişilerdir. Serbest bırakmak yerine onları Tekirdağ’a,
Edirne’ye sürgüne gönderiyorsun. Cezaevleri ile ilgili somut bir
şey yapılmazsa kimsenin yapabileceği bir şey yoktur. Cezaevleri
konusunda bu kadar saygısız bir yaklaşım savaş döneminde bile
yapılmayacak uygulamalardır. İki eli ve ayağı tutmayan insanlar
cezaevinde kalabilir anlayışıyla savcılar, yargıçlar, bakanlık
tarafından hücrede tutuluyor. Bu insanların son günlerini aileleri
ile geçirmek gibi bir hakları var. Yasa buna izin veriyor. Kimse
bir lütufta istemiyor, bu yasal hakkın kullanılması bile engellerle
bu hükümet tarafından hayata geçirilmek isteniyor. Adalet
Bakanlığı, Başbakan hasta tutuklularla ilgili serbest kalmalarıyla
ilgili arkalarında oldukları mesajı verseler, kendilerinin ağzının
içene bakan savcılar bu konunun gereğini yapacaklardır. Adalet
Bakanlığı’nın bu konuda siyasi ve hukuki sorumlu olduğunu
söylüyoruz. Hükümet bu konuda ‘ben kimseye taahhütte bulunmadım’
diyemez. Yasal hakların yapılması gereken bir meseleydi. Bu
konudaki taahhütlerini de bugüne kadar yerine getirmediler. Adalet
Bakanı ile defalarca bu konu konuşuldu, hükümet defalarca
bilgilendirildi, ‘ben bilmiyorum, haberim yoktu’ diyemezsiniz.
‘Cezaevleri boşalacak’ demek kolay ama lafla boşalmıyor. Hasta
mahkumlar için bir duyarlılık göstermeyen bir hükümet cezaevlerini
nasıl boşaltacak. Biz cezaevlerinin acısını unutacak bir parti
değiliz” ifadelerini kullandı.
“BDP’Lİ GENÇLER 30 KASIM’DA DİYARBAKIR’DA TOPLANACAK”
30 Kasım’da Diyarbakır’da BDP Büyük Gençlik Kongresi’nin
gerçekleştirileceğini belirten Demirtaş, “O kongreye bizde
katılacağız. Bu hareketin her zaman en dinamik, en fazla bedel
ödeyen yapısı olarak gençliğin hepimizin önünde yürümesi için orada
onlara güven vereceğiz. Dünya 10 yıl önceki dünya değil, bu kadar
küreselleşmiş bir çağda siyaset yapabilmek artık kolay bir iş
değil. Siyasetin bütün araçlarını kullanabilen bir gençlik anlayışı
olmadığı müddetçe bizim ilerlememiz mümkün değil. Bunu
başarabilmek, hayata geçirebilmek, geçmişten aldığımız direniş
mirası ile özgür geleceği yaratabilmek gençliğin ruhuyla mümkündür.
Bu partiye geleceğe taşıyacak olan gençliğin ateşidir. Gezi’de
direnen gençler ile Kürt halkının gençleri birleşirse işte o zaman
biz Ortadoğu halkları için bir umut modeli haline gelmiş
olabiliriz” açıklamasını yaptı.
“Gençlerin tam sınav dönemi, okul hayatlarını karartacak şekilde
tutuklamalar, eğitim hayatlarını engelleyecek şekilde yargısal
mekanizma saldırılarla birlikte hayata geçiyor” diyerek
üniversitelerde yaşanan olaylara dikkat çeken Demirtaş, BDP’nin
susturulmaya çalışıldığını, gençliğe yönelik operasyonlar
düzenlendiğini, üniversitelerde gençliğin susturulmaya
çalışıldığını öne sürdü.
“İKİ KİŞİ İLE İLGİLİ HESAP SORUN SAMİMİYETİNİZİ ANLAYALIM”
Başbakan’a yönelik eleştirilerini sürdüren Demirtaş, “Diyarbakır’da
ahkam kesmek kolay, Rojova sınırına duvar çekmek, sınırdan geçen
siviller infaz ediliyor, bunun hesabını vermek zor. 72 kişi sokakta
devlet eliyle katledildi, tıpkı Rojova sınırında sınırı geçiyorlar
diye katledilenler gibi. Bırak 72 kişiyi iki kişi ile ilgili hesap
sorun, biz sizin samimiyetinize inanalım. Bunlarla ilgili kim özür
dileyecek. Sizin döneminizde yapılanlarla ilgili kim hesap soracak.
Kendiniz de hesap verdiğiniz gün bu halka samimiyetle yaklaşmış
olursunuz” dedi.
ANAYASAYA UZLAŞMA KOMİSYONU’NDAKİ TIKANIKLIK
Kürt sorununun çözülmediği bir anayasanın tartışılmasının gereksiz
olduğunu ifade eden Demirtaş, “Bizsiz anayasa olmaz’ diyormuşuz.
Sayın Başbakan bizsiz anayasa olur, hiç paniklemenize gerek yok.
Korkmanıza gerek yok. Ama o anayasa sizin anayasanız olur. Bir tane
değil, on tane yapabilirsiniz bizsiz. Bizim anayasamızı yapmak
istiyorsanız, bizim içinde olduğumuz hepimizin anayasasını yapmak
istiyorsanız bizim olmamız lazım. Masadan kalkmak istemenizin
sebebi budur, sizin anayasanızı yapmak için o masayı
deviriyorsunuz. Hepimizin anayasasını yapmak için içinde CHP de,
MHP de, BDP de olacak, dışarıdaki partiler de olacak. Türkiye’nin
en büyük sorununu çözmek için biz bu Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nu
kurmadık mı? Kürt sorununu bu anayasada çözmeyecekseniz niye
anayasayı tartışıyoruz ki, Kenan Evren en güzelini yapmış,
bozmayalım onu, onu tartışacaksak onun yasakladığı en kilit şey
Kürt sorunudur, Kürtlerin haklarıdır. Bu Uzlaşma Komisyonu işte
burada tıkanmıştır. AK Parti, CHP, MHP Kürt karşıtlığında uzlaşmış
ve yeni anayasanın yapılamayacağını ilan etmiştir. Uzun süreden
beri takke düştü kel göründü, Sayın Cemil Çiçek ısrarla teneşirdeki
cenazeyi kaldırmaya çalışıyor. Bu partilerin topluma verdiği sözü
yerine getirecekleri yok, Cemil Çiçek’in çıkıp bunu ifade etmesi
gerekiyor. Biz şunu teklif ettik, devam edeceksek açık yürüyecek,
şeffaf olacak, basın gelsin izlesin, birinci şartımız bu. İkincisi
Venedik Komisyonu, birçok ülkenin anayasa yapım sürecinde Venedik
Komisyonu gözlemci oldu, Türkiye’de de gözlemci olsun. Varsanız
buyurun. Çok uzatmaya gerek yok. Toplumu kandırmaya gerek yok, biz
özgürlüklere varız, oyalama bizim bu saatten sonra alet olacağımız
bir politika değildir” diye konuştu.
(İHA)