Cengiz Çandar'dan yetti artık!
Abone olRadikal yazarı Cengiz Çandar HSYK’nın yapısı ve yetkisindeki değişikliği sert bir dille eleştirdi, "Yetmez Ama Evet" değil "Yetti artık hayır" demek gerekiyor yazdı.
HSYK 'da yapılan değişikliklerin,
millete sorulmadan yapılması hakkının kimsede olmadığını
vurgulayan Cengiz
Çandar , "Bir düzenlemeyi Meclis
aritmetiğine dayanarak geçirmeye nasıl kalkışırsınız! Ne
hakla! Bu, hukukiliği bir yana ‘gayri
ahlaki’ bir adımdır. Bu kez, şiar
‘yetmez ama evet’ değil, ‘yetti artık hayır!’ şeklindedir. "
dedi
Artık durumu, 'devlet içinde devlet'in temizlenmesiyle
açıklamanın imkânı var mı? Niyet o olsa bile, 'kuvvetler ayrılığı'
ortadan kaldırılarak yapılır mı?
HSYK’nın yapısı ve yetkisindeki değişikliği AKP
iktidarının bana sormadan yapmaya hakkı yoktur. ‘Bana’dan kastım,
iktidar sahiplerinin pek sevdiği ve sık sık kullandıkları sözcük
ile ‘millet’.
Zira, HSYK bugünkü haline büyük bir siyasi gerilimin ardından
gelen ‘referandum’ yani ‘halkoylaması’yla kavuştu. 12 Eylül 2010’da
yapılmış olan o referandumun sonucu yüzde 58 ile
‘evet’tir. O yüzde 58, yaklaşık bir yıl sonra
AKP’nin seçimdeki yüzde 49.8 oranındaki oyundan yaklaşık yüzde 10
oranında daha fazladır.
GAYRİ AHLAKİ ADIM
‘Bana’ sorarak oluşturduğu bugünkü HSYK’yı, bana sormadan, Bekir Bozdağ’a bağlayacak (Bekir Bozdağ’ı Tayyip Erdoğan olarak da okuyabilirsiniz) bir düzenlemeyi Meclis aritmetiğine dayanarak geçirmeye nasıl kalkışırsınız! Ne hakla! Bu, hukukiliği bir yana ‘gayri ahlaki’ bir adımdır. AKP’nin içinde buna karşı çıkması beklenebilecek, ahlak ve sağduyuyu yitirmemiş olan milletvekilleri olduğuna inanmak gerekiyor.İktidarın attığı adımın ‘gayri ahlaki’ olmasının yanı sıra ‘hukuki’ olarak da sakıncalı olduğuna, Prof. Ergun Özbudun işaret ediyor ve hazırlanmış olan tasarının Anayasa Mahkemesi’nden döneceğini ayrıntılı gerekçeleriyle açıklıyor.
‘Bana’ sorarak oluşturduğu bugünkü HSYK’yı, bana sormadan, Bekir Bozdağ’a bağlayacak (Bekir Bozdağ’ı Tayyip Erdoğan olarak da okuyabilirsiniz) bir düzenlemeyi Meclis aritmetiğine dayanarak geçirmeye nasıl kalkışırsınız! Ne hakla! Bu, hukukiliği bir yana ‘gayri ahlaki’ bir adımdır. AKP’nin içinde buna karşı çıkması beklenebilecek, ahlak ve sağduyuyu yitirmemiş olan milletvekilleri olduğuna inanmak gerekiyor.İktidarın attığı adımın ‘gayri ahlaki’ olmasının yanı sıra ‘hukuki’ olarak da sakıncalı olduğuna, Prof. Ergun Özbudun işaret ediyor ve hazırlanmış olan tasarının Anayasa Mahkemesi’nden döneceğini ayrıntılı gerekçeleriyle açıklıyor.
Hatırlayın, Tayyip Erdoğan, ‘Kafka’nın
Gregor Samsa’sı gibi bir metaformoz geçirmeden’
önceki döneminde, 2007’de, Prof. Ergun Özbudun’dan ‘yeni, sivil ve
demokratik bir anayasa taslağı’ hazırlanmasını istemişti. Prof.
Ergun Özbudun bunu yerine getirmiş olan, Türkiye’nin belki de en
önemli anayasa hukuku otoritesidir.
Prof. Özbudun’un üzerinde durduğu bir nokta da -kendi
kaleminden- şu:“Bilindiği gibi, HSYK’nın yapısı 2010 anayasa
değişikliği ile köklü şekilde değiştirilmiştir. Hatta bu
değişikliğin, 24 maddelik değişiklik paketinin en tartışmalı unsuru
olduğu söylenebilir. Muhalefet sözcüleri, bu değişiklikle, yargının
kuşatılacağını, fethedileceğini, siyasî iktidarın hizmetine
sokulacağını, kuvvetler ayrılığı ilkesinin ortadan kaldırılmış
olacağını iddia etmişlerdir. Liberal-demokrat çevreler (‘yetmez ama
evetçiler’) ise değişikliğin Avrupa normlarına ve demokratik
kriterlere uygunluğunu savunarak buna güçlü destek
vermişlerdir.”
LİBERAL DEMOKRATLARIN ÇİZGİSİ
BUYDU
Evet, ‘yetmez ama evetçi’ diye ‘Kemalist-ulusalcı blok’ tarafından o gün bugündür saldırıdan nasibini alan ‘liberal-demokrat çevreler’ tam da Prof. Ergun Özbudun’un altını çizdiği ‘Avrupa normlarına ve demokratik kriterlere uygunluğu’ndan ötürü HSYK ile ilgili anayasa değişikliğine -değişiklik paketi ‘demokratikleşme’ açısından yeterli olmamakla birlikte- ‘evet’ demişlerdi.
Evet, ‘yetmez ama evetçi’ diye ‘Kemalist-ulusalcı blok’ tarafından o gün bugündür saldırıdan nasibini alan ‘liberal-demokrat çevreler’ tam da Prof. Ergun Özbudun’un altını çizdiği ‘Avrupa normlarına ve demokratik kriterlere uygunluğu’ndan ötürü HSYK ile ilgili anayasa değişikliğine -değişiklik paketi ‘demokratikleşme’ açısından yeterli olmamakla birlikte- ‘evet’ demişlerdi.
Şimdi de tümüyle aynı ‘ölçüt’ ile AKP iktidarının HSYK
için getirmeye çalıştığı değişikliğe ‘hayır’
diyorlar.
Bu kez, şiar ‘yetmez ama evet’ değil, ‘yetti artık
hayır!’ şeklindedir.AKP iktidarının (Tayyip Erdoğan’ın)
atmaya kalkıştığı adım, Avrupa’nın ‘demokrasi jürisi’nde de tüyleri
diken diken etmeye başlamıştır. AB’nin Genişlemeden Sorumlu
Komiseri –Türkiye’nin AB üyeliği için içten gayret gösterdiği gayet
iyi biliniyor- Stefan Füle, önceki gece bir tweet’inde şöyle
diyordu: “Jagland ile Türkiye’de hukuk devleti ve yargı
bağımsızlığına ilişkin son gelişmelere ilişkin ortak kaygılarımızı
tartıştık.”
YUTTURAMADIĞINIZ BESBELLİ
YUTTURAMADIĞINIZ BESBELLİ
Jagland, Avrupa Konseyi’nin Genel Sekreteri Thorbjörn Jagland.
AB’den gayri Türkiye’nin kurucu üyeleri arasında bulunduğu ve
Avrupa’nın ‘demokrasi ayar enstitüsü’ gibi çalışan Avrupa Konseyi
de en üst düzeyde Türkiye’de ‘hukuk devleti’nin ve ‘yargı
bağımsızlığı’nın kaygı verici boyutlarda bulunduğunu konuşmaya
başladılar. Artık, durumu, ‘devlet içinde devlet’in
temizlenmesiyle açıklamanın imkânı var mı? Niyet gerçekten öyle
olsa bile, ‘kuvvetler ayrılığı’ ortadan kaldırılarak yapılır mı
bu? Ülke içinde bunu yutturabilecekleriniz olsa bile,
‘hukuk devleti’ ve ‘demokrasi ölçüleri’nin ‘evrensel
mekanizmaları’na sahip AB’nin ve Avrupa Konseyi’nin yetkililerine
yutturabilir misiniz? Yutturamadığınız besbelli.
Nitekim, alın bakın Nils Muiznieks, tweet’inde ne diyor?
“Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yetkilerini kısma
yolundaki öneriler, Türkiye’de yargı bağımsızlığı için
ciddi bir gerilemeyi ifade ediyor.”
Nils Muiznieks mi kim? Avrupa Konseyi’nin İnsan
Hakları’ndan Sorumlu Komiseri.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül , Avrupa
Konseyi’nin kendisi için bir ‘demokrasi okulu’ olduğunu defalarca
söylemişti. Şimdi, AB bir yana, Avrupa Konseyi’nden yükselen bu
‘değerlendirmeler’e dikkat edip,devreye girmeli ve
Başbakan’a, HSYK’nın bağlanması istenilen Bekir Bozdağ’a,
vs. “Gittiğiniz yol yol değil; geri çekin HSYK
taslağını”demelidir.
GÜL DAHA NET TAVIR KOYMALI
GÜL DAHA NET TAVIR KOYMALI
Abdullah Gül, gerçi geçen gün Harp Okulu’ndaki konuşmasında
‘Kuvvetler ayrılığı’nın öneminden, üstelik, İngilizce olarak, şu
anda Türkiye’de pek bulunmayan ve ortadan tümden kaldırılmak
istenen ‘checks and balances’ sözcüklerini telaffuz ederek dem
vurmuş, ‘mutlak güç’ün bir şey ifade etmeyeceğini Hitler ve
Stalin’in isimlerini anarak belirtmiştir ama ülkenin anayasal
kurumlarının ciddi biçimde tahribata uğramakta olduğu sırada ‘gölge
boksu’ndan çıkarak, daha net bir tavır koymasında
yarar var.
O anlamda, AB ve kendisinin ‘demokrasi okulu’ olan Avrupa
Konseyi’nden yükselmekte olan sesler, belki kendisi için bir ‘wake
up call’ (kalk borusu) niteliğinde olabilir.Türkiye’de
‘kuvvetler ayrılığı’ üzerinde, ‘yargı bağımsızlığı’ ortadan
kaldırılarak yapılmakta olan tahribat, ülke ekonomisini de perişan
edecek. Cumhurbaşkanı, ‘ülkenin esenliği’ni her şeyin
önüne koymak zorunda.
KİBİR TÜRK MODELİNİ BOZUYOR
KİBİR TÜRK MODELİNİ BOZUYOR
Türkiye hakkında her gün bir başka önemli uluslararası kanalda
‘başyazı’ var. En sonuncusu, dünya piyasalarına
yön veren yayın organlarının en prestijlisi sayılan Financial
Times’da ‘Kibir Türk modelini bozuyor’başlığı
altında yayımlandı. ‘Kibir’ ile ‘Tayyip Erdoğan’ ya da
‘AKP iktidarı’ sözcüklerinin ‘eşanlamlı’ kullanıldığını söylemeye
bile gerek yok. Şu satırlarına özel dikkat:
“Bugün Türkiye siyasi kargaşa içinde ve Erdoğan’ın edinmiş
olduğu siyasi itibarı mahvolmuş durumda. En son darbe, hükümet
üyelerini de etkileyen bir yolsuzluk skandalı şeklinde geldi.
Erdoğan’ın karşılığı, hukuku altüst ederek, ahbaplarına yönelik
yargı soruşturmasını baltalayarak kendini korumak oldu. Sonuç
olarak, yabancı yatırımcılar Türkiye’nin komşularını krizin sardığı
bir ortamda daha da gerginleşti… Erdoğan’ın
zorbaca yaklaşımı, en büyük övünç kaynağı olan Türk ekonomisi
üzerine gölge düşürüyor. Hukukun egemenliğinin sarsılmasıyla
yabancı yatırımcıların cesareti kırılıyor. Bu önemli,
çünkü Türkiye’nin büyük cari açığının uzun dönemli yatırımla değil
sıcak parayla finanse ediliyor olması, ekonomiyi en küçük bir
siyasi risk karşısında hassas hale getiriyor.”
CUMHURBAŞKANI DA KIPIRDAMALI
ARTIK
FT başyazısı, Türkiye’nin itibarını kazanmasının uzun zaman alacağını da iddia ediyor. Ne derseniz deyin, ‘dış dünya’ Türkiye’yi bu ‘bakış açısı’ ile okuyor. Hukuk ile ekonomi arasındaki doğrudan irtibatı da biz görmeye başlamalıyız.
FT başyazısı, Türkiye’nin itibarını kazanmasının uzun zaman alacağını da iddia ediyor. Ne derseniz deyin, ‘dış dünya’ Türkiye’yi bu ‘bakış açısı’ ile okuyor. Hukuk ile ekonomi arasındaki doğrudan irtibatı da biz görmeye başlamalıyız.
Cumhurbaşkanı da kıpırdamalı artık. Son
girişimlere ‘yetti artık hayır’ diyerek ağırlığını
koymalı…