Cem Yılmaz’ı kim bozdu!

Sürekli günlük siyasi meseleleri yazmanın ciddi bir riski var aslında. Bazı okurlar sizin 24 saat yazdığınız konularla yatıp kalktığınızı zannediyor. Ancak hayat siyasetle kaim değildir…

Cengiz Gülaç cengiz.gulac@internethaber.com

            Sürekli günlük siyasi meseleleri yazmanın ciddi bir riski var aslında. Bazı okurlar sizin 24 saat yazdığınız konularla yatıp kalktığınızı zannediyor.

            Ancak hayat siyasetle kaim değildir…

            Bizim gibi siyasetle çok fazla iç içe yaşayan toplumlar için mizah en büyük ihtiyaçtır. “Siyasi meselelerde de gülme ihtiyacımızı karşılıyoruz, Kemal Bey’in muhtarlara özel kalem müdürü atayarak işsizliği çözeceğini vadetmesine gülmeyelim mi yani!” diyebilirsiniz elbette!

            Veya salgın hayatımıza ilk girdiğinde kıraathane esnafının derdini, her oyunda sıfır deste dağıtmakla çözülebileceğini söyleyen Kemal Bey varken mizah bir ihtiyaç değil, lükstür de diyebilirsiniz!..

            Ki mizah derken, Kemal Bey’in uyuşturucu tacirlerinden vergi alınmasını istemesini hatırlarsak, işbu yazı kelime israfının ötesine geçemez!

            Gerçek mizahtan bahsediyorum.

            Bugün Z kuşağı ergenleri bilmez ama bizler “güldürürken düşündüren” mizaha maruz kalmış bir nesiliz!

            Allah rahmet etsin, güldürürken düşündüren mizahın en büyük ekolü rahmetli Levent Kırca’ydı. Bir insanın on yıllar boyu süren kariyerinden sonra geriye akıllarda sadece sarhoş tiplemesiyle kalması trajikomik bir kariyer olsa da Allah rahmet etsin.

            Körün gözüne sokarcasına zorlama siyasi mesajlar verdiği skeçlerine gülen kalmayınca Kırca’nın içinden birden bire azılı muhalif bir kahraman çıkmıştı! Eski günlerin hatırına kimse de çıkıp “Levent, geç bu kahramanlıkları. Artık sana gülen kalmadı!..” demedi tabi.

            Güldürememesine rağmen, güldürürken düşündüren mizahını bir tarafa bırakırsak Kırca; iyi bir oyuncuydu. O dönemin bir de hem kötü komedyenleri vardı hem de kötü oyuncuları…

            Yine Z kuşağı ergenleri bilmez. Bizim nesil, dandik Roman şivesiyle oynadığı “Darbukatör Baryam” tiplemesinden başka akıllarda hiçbir performansı kalmayan Müjdat Gezen zulmüne de maruz kalmış bir kuşaktır.

            Gençler daha çok Müjdat’ı “Halk Arenası” isimli programdaki çakma muhalif performansıyla tanıyor!

            Program pandemi dönemine girdiğimizden beri yayınlanmadığı için bazılarınız programı hatırlamıyor olabilirsiniz. Bu nedenle kısaca hatırlatayım…

            Hafızam beni yanıltmıyorsa program en son CHP’nin gayri resmi yayın organı Halk TV’de yayınlanıyordu. Uğur Dündar, CHP belediyelerinin sponsorluğunda halka açık bir program yapıyordu.

            Ordu gelsin de Tayyip’i devirsin diye dua eden, bütün ömrünü askeri darbelerden medet umarak geçiren andropoz amcalar ve menopoz teyzeler; programda Dündar’ın bir baş komutuyla hep birlikte “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!..” diye slogan atmaya başlarlar! Bu arada Müjdat sadece Uğur’un anladığı bir espri yapar! Kitle gülmeyince Uğur diyaframına işkence edercesine çaktırmadan kalabalığı uyararak bir kahkaha patlatır ve andropoz amcalar ve menopoz teyzeler slogan atmayı bırakıp kahkaha atmaya başlar!

            Ben ahir ömrümde böyle eğitimli kitle görmedim!

            Buna da Müjdat Gezen mizahı denir!

            Anlattığımdan bir tık fazlası varsa Müjdat’ın mizahına maruz kalıp gülmek zorunda kalayım!

            Bakın, ağır yemin ettim! Allah beni geri zekâlı yapsın demenin ötesinde bir yemin! Lütfen samimi beyanıma inanın!

            Mizahın her türlüsünü yaşadık…

            Bu meselede tabularımız da var elbette. Misal Ferhan Şensoy mizahı diye bir mizah çeşidimiz var.

            Ferhan Şensoy’u komik bulmamak suçtur!

            Suç derken, cahil, kıro yaftası yemek istiyorsanız Ferhan Şensoy’a gülmüyorum diyebilirsiniz!

            Aslında kimse gülmez ama bunu söylememek üzerine adı konulmamış bir “toplumsal entel mutabakat” vardır!

            Kimse Ferhan komik değil, demediği için eğer benim gibi anlamsız hormonlu bir özgüveniniz yoksa, “herkes komik bulduğuna göre bende bir mallık olmalı!” diye düşünen kitle psikolojisi mağduru milyonlar gibi Ferhan’a komik muamelesi yaparsınız!

            Eleştirdiğimiz bu mizah anlayışının yerini maalesef abartı, ucuz, kalitesiz mizah aldı…

            Garip sesler çıkartmak, kaba ve abartılı karakterlere bürünmek artık kitleleri güldürüyor. Kardeş Payı gibi istisnai diziler reyting savaşının kurbanı olabiliyor.

            Tüm bu anlattıklarımın başlıkla ne ilgisi var diyeceksiniz. Arz edeyim efendim!

            Güldürürken düşündürme iddiasının beyin hücrelerimizi zayi ettiği bir dönemde Cem Yılmaz bizim nesle, çölde açan bir çiçek gibi umut olmuştu. Gösterileri, filmleri…

            Cem eleştirilere kızıyor ama sıkı bir hayranı olarak yazmak zorundayım.

            Kara Komik serisindeki mizah seviyesi yol kazası olsa, öyle “bir iki filmde tükenmeyecek kredin var” der geçeriz.

            Ama bazı röportajlarına denk geliyorum, gözle görünen bir düşüş var. Acaba Cem’i kim bozdu?

            Çok düşündüm. En sonunda sorunun cevabını buldum.

            Can Yılmaz’la Zafer Algöz’ün bir Youtube kanalı var. Hiç izlediniz mi?

            Zafer Algöz büyük oyuncu. Hiç itirazım yok.

            O da ne?

            Cem, Can’la Zafer’e benzemiş!

            Zafer Algöz’e psikopat rolünü ver oynar. Komedi oynar, dram oynar...

            İyi oyuncu olmak başka şey, kaliteli mizah üretmek başka bambaşka bir şey. Yıllarca efsane oyuncularımız rahmetli Kemal Sunal ve Şener Şen ustayla röportaj yapanlar zorla adamların espri yapmasını beklerdi. Oysa ikisi de günlük hayatlarında son derece ciddi insanlar. Ama koy senaryoyu önlerine, sana unutulmaz performanslar sergilesinler…

            Cem! Son kale sensin. Lütfen kendin ol!..