Cem Uzan'dan dudak uçuklatan itiraflar
Abone olCem Uzan yurt dışına kaçtıktan sonra ilk kez bu kadar uzun bir röportaj verdi. Özel güvenlikli evde yaşayan Uzan bombaları patlattı.
4 yıl sonra ilk kez röportaj veren Cem
Uzan bombaları patlattı. Star Gazetesi’nin sahibiyken, manşetleri
Hurşit Tolon’un attığını söyleyen Uzan, “28 Şubat ve diğer
darbelerin sivil ayağıyla ilgili savcıya ifade vermeye hazırım”
dedi.
Taraf Gazetesi'ne röportaj veren Cem Uzan, Türkiye’den kaçmaya Ergenekon savcısı Zekeriya Öz ile yaptığı görüşmenin ardından karar verdiğini itiraf etti.
EVİNE ŞİFREYLE GİRİLİYOR
Taraf gazetesi Uzan ile röportajı 2009’un Ekim ayında yerleştiği
Paris 16. Bölge’deki Parc Ramelagh manzaralı evinde yaptı.
Özel şifrelerle girilen evde, birçok yardımcı ve güvenlik elemanı
görev yapıyor. Röportaja, “Türkiye’ye ve siyasete dönmeyi
asla düşünmüyorum” diyerek başlayan Cem Uzan, dört yıl
sonra suskunluğunu niye bozduğunu şöyle açıkladı:
ALIN TERİMLE KAZANDIĞIM MALLARIMI
ÇALDILAR
HAPİS HAYATI YAŞADIM
Yaklaşık beş buçuk yıl adeta hapis hayatı yaşadım. Bazen iki ay evimden hiç çıkmadığım oluyordu. Bugün çocuklarımın banka hesabı açma yetkisi yok. Çalışma izni yok. Hiçbir yerde maaş alma imkânı yok. TMSF yüzünden tedbirli. Hepsinde tedbir var. Bir yerde işe giremezler. Ben niye Türkiye defterini kapattım sanıyorsun.
DOMATES BİLE SATAMAM
Domates satsam dahi aldığım parayı evime götüremeyeceğim. Aylık bin lira alma hakkım yok. Benim evladım bankaya el konduğunda 17 yaşındaydı. Bugün çalışma hakkı yok. En küçük çocuğum bankaya el konduktan bir buçuk ay sonra doğdu. 6 aylıkken mahkemeye götürdüm. Bunların bir kısmı Hanefi Avcı’nın kitabında yazıyor. “Anayasa Mahkemesi’ne gittik baskı yaptık” diyor.
YATAĞINA EL KOYARIZ
Kira sözleşmesi olduğu için oturduğumuz konuta el koymadılar. Ancak TMSF yöneticileri altı sene boyunca, “Otur oturduğun yerde sesini çıkarma. Yoksa çocuğunun yatağını da alır, evden atarız seni” dediler. Senelerce niye sustum sanıyorsunuz. İçişleri eski Bakanı Abdülkadir Aksu. Bakan emriyle 2003’te yurtdışına çıkış yasağı koydu. Beş buçuk, altı sene ev hapsinde yaşadım. Evden de ne zaman atılacağımı bilmiyorum. Her görüşmede ima ediyor. TMSF yöneticileri, “Evden atacağız” diye mesaj gönderiyor. Cemil Çiçek’in “Niye o evde oturuyor” diye beyanatı var.
ZEKERİYA ÖZ TEHDİT ETTİ
En son Zekeriya öz tehdit etti. Şubat 2009’da beni çağırdı.
Levent Ersöz’le hayatımda bir kez görüştüm. Gizli kameralarla
kaydetmiş. Tanık olarak çağırdı. Görüntüyü seyrettirdi. “Bu siz
misiniz” dedi. “Evet” dedim. Beş dakika kadar kaseti ve görüşmeyi
konuştuk. Sonra konu Libananco davasına geldi.
Savcı ile bir saat Libananco konuştuk. “Bak Cem Bey” dedi.
“Eski servetin yok. Fena da yaşamıyorsun. Bunu kapatsan. Bu
davalardan vazgeç. Sağlığını düşün, hayatını niye riske
atıyorsun” dedi. Ben de bütün alarmlar çaldı. Yurtdışından
bir iki kişiyi aradım. Bunları anlattım, ne düşünüyorsunuz dedim.
Onlar da “time check out (otelden çıkış) zamanı gelmiş” dedi. Çıkış
için düğmeye bastık.
Öldürülmekten mi korktunuz?
Öldürülmekten daha çok mahkûmiyet bekliyordum. Öldürülme riski muhakkak vardı. Vurmak daha az ihtimal. Hapis cezasının da olmaması gerekir. Ama bilirkişi hokkabazlığını biliyorum. Kumpaslar kurulduğunu biliyorum. Onun için her şey olabilirdi.
YAVUZ, “FATİH ÇEKİRGE’Yİ AT” DEDİ, DİNLEMEDİM
Korkmadım dersem yalan söylemiş olurum. Bugün bir sürü davadan içerde olan insanlar da atılacaklarını tahmin etmiyorlardı. Cesur olmak ile akıllı davranmak başka şey. “Bana bir şey olmaz,” demek doğru olmaz. 2003 yılının Şubat ayı idi. Genç Parti’nin büyük kongresi vardı. Kongreden bir hafta sonra Yavuz Onursal geldi. “Patron, Çeaş ve Kepez’e el koyacaklar” dedi. Otelin kral dairesinde oturuyorum. “S.... git lan” dedim. “Çeaş ve Kepez’in kimseye borcu yok, 30 milyon dolar da temettü dağıtacak. Bunlar masal” dedim. Yavuz ısrar etti, “Sen beni dinle, çalışma yapılıyor. Sen Fatih Çekirge’yi kov” dedi. Ben insanlara sadık davranırım. İhtimal vermedim. Ama hepsi oldu.
ÇEKİRGE’Yİ İŞTEN NİYE ATTIM
Fatih Çekirge’nin işten ayrılması, daha doğrusu benim işten
atmam, İmarbank’a el konmasının ardından oldu. Bankaya el kondu.
Aydın Doğan medyası her gün küfür ediyor... Kimseye “Cevap verin”
bile demedim, bekliyorum. 15-20 gün geçti, bizim medyadan ses yok.
Gazetenin olduğu kat var ya, “Mikrofon koyun ben
geliyorum” dedim. Herkesi topladım. Geçtim mikrofonun
başına, “Adamlar her gün hırsız diye bağırıyor. Ben
hırsız değilim, ailem de değil. Aranızda benim ve ailemin hırsız
olmadığına inanmayan kimse varsa, tazminatını alsın
gitsin” dedim.
Yarım saat sonra Fatih (Çekirge) geldi. “İstifa
ediyorum” diyecekmiş. İstifa edeceklerini önceden
duymuştum. Yılmaz Özdil, Fatih Çekirge, Barbaros
ve diğerleri... Hiç biriyle görüşmedim. Sekretere de “S...
gitsinler” dedim.
ÜÇ MİLYON DOLAR ÖDEDİM
Bu insanları baştacı etmiş olmak ve bu kadar imkânlar vermek benim hatam. Ben her zaman yöneticilerime “Hatalarınızı açıklamaktan çekinmeyin” derdim. Karar veren kişi her zaman hata yapar. Sen 10 karar verirsin, üç hata yaparsın. Hiçbir zaman “Hata yaptım” demekten gocunmadım. Bu kadro da benim hatam.
Star gazetesini kurarken, Fatih Çekirge’ye transfer parası olarak üç milyon dolar verdim. Ekibin kurulmasına ve yayın politikasına ise hiçbir zaman karışmadım. Diğer yöneticileri kendileri seçti.
UĞUR DÜNDAR PARASINI VERİP GİTTİ
Kimseden tazminat istenmedi. Ancak sözleşmeler belirli süreler
için imzalandı. Transfer parası alan bazı yöneticiler ise
sözleşmede yer alan süre dolmadan ayrılmak istedi. Bu kişilerden
talep edilmiş olabilir. Örneğin Uğur Dündar, sözleşme süresi
dolmadan şirketten ayrıldı ve kendisi transfer parasının kalan
kısmını iade etti.
ERDAL SAĞLAM ARAYA ADAM
KOYDU
Yine, Star’ın ilk yıllarında temsilcilik yapan Erdal Sağlam da,
sözleşme süresinden önce ayrıldı. Dönemin Hazine Müsteşarı Selçuk
Demiralp Kemal Bey’i (Uzan) aramış. Transfer parasının talep
edilmemesini istemiş. Kemal Bey de bana söyledi. Ben de, “Benim
paramı niye bağışlıyorsun” diyerek karşı çıkmıştım. Buna benzer
olaylar yaşandı. Yoksa hiçbir çalışan o dönemde mağdur
edilmedi.
MANŞETLER HURŞİT TOLON’DAN
Star, 1999’da yayına başladı. Kuruluşundan itibaren başında
Fatih vardı. Ben yayınlara hiç karışmadım. Yayınları Fatih
Çekirge ve Yılmaz Özdil belirliyordu. Hurşit Tolon’un talimatları
ile her gün manşet atıldığını bilmiyordum. Bilseydim o an kovardım.
Çekirge, “Benim babam kontrgerilladır” diye övünen bir
adamdır.
FATİH ÇEKİRGE DİBİNE KADAR
İÇİNDE
Ergenekon’da birçok davada olduğu gibi, masum olanlar da var,
olmayanlar da vardır. Ancak böyle bir darbe olayı varsa,
Fatih Çekirge dibine kadar içindedir. Aydın Doğan
da içindedir. Birçok insan mahkemelerde yargılanıyor.
Bununla ilgili olarak birçok kişi ceza aldı. Savcılara “Gelin, bana
sorun” diyorum. 28 Şubat için, diğer darbeler için, bildiklerimle
savcılara hazırım. İsterlerse yazılı, isterlerse sözlü olarak ifade
vermek istiyorum.
ÇEKİRGE DARBE YAPACAKLAR DEDİ Mİ?
Fatih bana, “Darbe olacak” diye doğrudan bir şey söylemedi. Hep, “Mutlaka bir şeyler yapacaklar ama buna izin vermezler” tarzında söylerdi. O günlerde ben siyasetteyim. Darbe olmasını ister miyim? Onun için öyle bir şey söylemesi mümkün değil. Gazetecilere anlatmıştır. Bana böyle bir şey söylemedi. “Müsaade etmezler, izin vermezler, yaptırmayacaklar” derdi. Darbe olsa, genel başkan olarak beni de götürürlerdi.
LEVENT ERSÖZ’DEN HUYLANDIM
Levent Ersöz ile hayatımda bir kez görüştüm. O da bunu gizli kameralarla kaydetmiş. 2004’ün Şubat’ı. “Şener Eruygur görüşmek istiyor” dediler. Medya sahibisin. Jandarma komutanı çağırdı gitmeyecek misin? Gittik karargâha. Orada “Yandan girin, garajdan girin, ordan girin, burdan girin” diyerek, dolaştırdılar beni. Bir kata çıktık. Bir albay geldi. Levent Ersöz’ün odasına geçtik. Tanımıyorum. Ben huylandım. Onunla görüşmeye gelmedim ki. Sohbet, muhabbet. O sırada bir iki soru sordu. Bu hükümeti siyasi olarak sevmiyorum. Huylandığım için diplomatik davrandım. “Ne yapacağınız beni ilgilendirmez” dedim. “Darbe yapacağız” şeklinde bir sözleri olmadı. Onlar da benim temkinli olduğumu gördüler. Ona göre davrandılar.
ÖZKASNAK PAŞA'DAN FIRÇA
OLAYI
Bir de daha önce anlattığım 28 Şubat sürecinde Özkasnak Paşa’dan
fırça yeme olayı var. Ben o günlerde Londra’da yaşıyordum. Medya
olarak sadece Star TV vardı. Başında da Allah rahmet eylesin ve nur
içinde yatsın Ufuk Güldemir gibi omurgalı bir insan vardı. O
yüzden, 28 Şubat sürecinin içinde en ufak bir şekilde bile olmayan
tek medya grubu Star Medya Grubu’dur. Ama, Aydın Doğan ve
Dinç Bilgin, Ertuğrul Özkök, Zafer Mutlu, Fatih Altaylı, Sedat
Ergin, Fatih Çekirge 28 Şubat’ın her yerinde vardır.
“Mesut Yılmaz bizi cezalandırdı”
Aydın Doğan ve Dinç Bilgin’in, 28 Şubat’a verdikleri destek nedeniyle aldıkları rüşvet Poaş ve Etibank olmuştur. Mesut Yılmaz geldikten sonra ilk cezayı bize kesti. Mesut Yılmaz hükümeti döneminde bir gün akşam üstü Hakan (Uzan) aradı, “Abi battık” dedi. “Ne oldu” dedim. “Devlet bizden bir hafta içinde, nakit olarak 500 milyon dolar istiyor” dedi. Meğer, Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir’e talimat vermişler. Karamehmet ve bizden, 500’er milyon dolarlık lisans bedellerini istiyorlar. Üstelik talimatta, “500 milyon doları vezneye yatırın” demişler. Yani parayı, bakanlığa getirmemizi istiyorlar. Amaçları bizi zor durumda bırakmak. Üç ay içinde parayı ödedik. Yani iki medya grubu ödüllendirilirken, biz ise cezalandırıldık.
YILMAZ'IN KARDEŞİ OFİSİ BASTI
Star TV ’de, Uğur Dündar dönemiydi. Bir gün Mesut Yılmaz’ın kardeşi Turgut ofisime geldi. Başladı, hakkında çıkan haberlerle ilgili konuşmaya. Bağırıp çağırıyor... “Dur” dedim, Uğur’u (Dündar) çağırdım. Uğur geldi, “Ne meseleniz varsa halledin” dedim. Anlaşamamışlar. Konu davalık oldu. Bir gün avukatlar, Uğur Dündar’ın mahkemeye verdiği ifadeyi masama getirdi. Baktım, “Ben sadece spikerim, sadece hazırlanan haberleri okurum” diye ifade vermiş. Buna çok kızdım. Bu olay, Uğur ile yollarımızın ayrılmasına neden oldu.