Cem Garipoğlu'nun yerini onlar buldu

“Durugörücü için devlet sırrı diye bir şey yoktur” Bilinmeyenin peşinde koşmak, psişik gizemlerin labirentinde dolaşmak her daim insanoğlunun merakını celbetti. Parapsikolojinin her alanı; telepati, telekinezi, durugörü her ne kadar bilim çevreleri tarafından kabul edilmese de, bütün bunların mümkün olacağına inananlar hiçbir zaman vazgeçmediler.Özellikle Durugörü çalışmaları devletler düzeyinde ciddiye alındı.Soğuk savaş döneminde Amerika, Sovyetler Birliği gibi dünya devlerinin yanı sıra Çin, Bulgaristan gibi ülkelerin bu konuya yatırım yaptıkları defalarca yazıldı çizildi. Hâlen yurt dışında birçok üniversitede parapsikoloji kürsüleri ne olup bittiğini anlamaya çalışıyor. Türkiye’de durum biraz farklı. Amerika ve Avrupa’da birçok üniversitede parapsikoloji eğitimi veriliyor. Ülkemizde birçok meraklısı olmasına rağmen resmi düzeyde konuyla ilgilenen herhangi bir kurum yok. Konunun meraklıları oluşturdukları farklı platformlarda çalışmalar yapıyorlar. İnternet üzerinden örgütlenen ve “durugörü” çalışmaları yapan “durubiz” grubu bunlardan biri. Grubun kurucusu ve moderatörü nörolog Dr. Sultan Tarlacı gruplarını ve durugörüyü her zaman okunan ve fark yaratan dergi Aktüel'e anlattı… Elbette bizde de psişik konularla ilgilenen çok sayıda insan ve oluşum var. Fakat bunların büyük bir kısmı kapalı gruplar olarak kalmayı tercih ediyor. Kimi daha ciddi, çoğu insanların merakını ve maddiyatını sömürme derdinde. Ama internette bir arama yapmak bile konuya gösterilen ilgilinin boyutlarını gözler önüne seriyor. Bilimselkaygılarla konuyla ilgilenenler de var. Nörolog Dr. Sultan Tarlacı bunlardan biri. Tarlacı’nın moderatörlüğünü yaptığı “durubiz” adlı grup internet üzerinden örgütlenmiş, tüm çalışmalar ve iletişim internet üzerinde kurdukları kimi açık kimi kapalı gruplarda gerçekleşiyor. 1600’den fazla üyesi olan grubu biraraya getiren öncelikle kendileri gibi olan insanlarla birlikte olmak ve deneyimlerini paylaşmak isteği. Bir grup üyesinin dediği gibi bu tür yetenekleri olduğunu iddia edenlerin hayatları aslında hiç de kolay değil. En kolayından; “deli” olarak kabul edilmek var. Dr. Tarlacı grubu kurarken bu insanları biraraya getirmek istemiş: “Grubun kuruluşu Münevver Karabulut cinayeti dönemine, 2009 yılına rastlar. O dönemde, sosyal internet sitelerine üye olup, bir tartışma başlattım. Katilin nerede olacağı konusunda uzaktangörü-durugörü araştırma çağrısı yaptım. Bilimsel dayanaklara değindim. Bir süre sonra bizi, “falcı, medyum” olarak damgalayıp grubumuzu sildiler. Biz de yeni bir grup ve internet sitesi kurup büyüyerek biraraya geldik. Her geçen gün sayımız ve yetenekliler artıyor. Bazıları çok yetenekli, bazıları sadece takipçimiz. Eminim ki bazıları da gizli, bizi izliyorlar. Gruptaki yetenekli kişilerle yakın gelecekte biraraya geleceğiz. Bizim amacımız, ülkemizde hassas kişileri biraraya getirip erken uyarı sistemi gibi, en azından önlenebilir bazı olayları önceden görmek. Bu hayal mi, değil… Çünkü bazı olayları önceden gören arkadaşlar var.” Dr. Tarlacı’ya göre grubun içinde gerçekten başarılı olan 14-15 kişi var. Tarlacı kadınların bu konuda daha yetenekli olduklarını söylüyor. Ona göre bunun nedeni kadınların genetik yapısı, hormonları olabilir. Ruh hastalığı mı yetenek mi? En basit tanımıyla durugörü nedir? Dr. Sultan Tarlacı durugörüyü şöyle tanımlıyor: “Buna altıncı his de derler. Ya da sezgi, malum olma, içe doğma da denir. Küçük farklarla hepsi aynı şeye gönderme yapsa da durugörü en ileri aşamadır. Normal duyularla ulaşılamayan bilgiye ulaşmaktır. Durugörüyle, geçmiş, şimdi ve gelecek algılanabilir ve görülebilir. Gelecek, yarın da yıllar sonrası da. Geçmiş dün olabileceği gibi milattan önce 10 bin yılı da olabilir.” DURUGÖREN: Misi ÖNGÖRÜ: 10 Eylül 2010 GERÇEKLEŞME: 16 Eylül 2009 “Kapkara zindan gibi bir odacık, kutu gibi… Tek bir camı var. Kenarı alüminyum ile kaplı kocaman bir cam (pencere değil mandalı yok). Ve tekrar denediğimde saç tıraşı oluyordu. Birisi Cem’in (Garipoğlu) saçlarını tıraş ediyor… Bu odada Cem’in yüzü yok. Resmen boncuk boncuk terliyor. İki kişiler, sonradan üç erkek oldular. Cem hariç, aynı odanın içinde… Eşya yok, ses yok.” Münevver Karabulut cinayetinin zanlısı Cem Garipoğlu yakalandığında aynen tarif edildiği gibi saçları kısaydı. DURUGÖREN: Yerküre, ÖNGÖRÜ: 22 Aralık 2009 GERÇEKLEŞME: 21 Mart 2010 “Hava karanlık gibi… Ama gece değil… Havadan gri iri kar gibi ya da yanardağdan çıkan tüf gibi bir şeyler yağıyor… Gri renkli kara da benziyor ama taş mı kül mü anlayamadım…” Daha sonra ise aynı kişi 14 Mart 2010’da; “Bir krater ağzı, tepeden, yandan bakıyorum, hava sakin, hafif karanlık… Kapalı… Birden kraterden lavlar püskürmeye başladı! Soğuk ve karanlık bir dağ. Sanırım bir yanardağ patlayacak! Kutuplardayım. Her yer buz kütleleri ile kaplı, yakıcı birsoğuk. İki kara parçası var buzulların arasında. Hareket ediyor, kayıyor.” 21 Mart 2010, sadece bir hafta sonrası… İzlanda’da Eyyafyallayöküll buzulu altındaki yanardağ, tam 190 yıl sonra gece yarısı püskürmeye başladı. DURUGÖREN: Yerküre ÖNGÖRÜ: 7 Ekim 2009 GERÇEKLEŞME: 8 Ekim 2009 “Bir ana hat treni, mavi bir kamyonla çarpışacak. Bir tünel çıkışına yakın bir yerde.”Tam 20 saat sonrasında, 8 Ekim 2009’da, Kayseri-Sivas arasında ana hat treni mavi kasalı kamyona çarptı. Kasası içi ve dışı mavi boyalıydı. DURUGÖREN: Ayazmana ÖNGÖRÜ: 21 Aralık 2009 GERÇEKLEŞME: Mayıs 2010 “Bir milletvekiliyle ilgili bir skandal olacak. Bunda gerçek payı olduğu kadar iftira da olacak. Milletvekilinin CHP’den, biraz topluca bir bey olduğunu görüyorum.”CHP lideri Baykal’a ait olduğu söylenen görüntüler ortaya çıktı. Skandal Baykal’ın istifası ile sonuçlandı. “Yüzlerce şahidim var” A.S. (46)-Kadın-Eski yönetici “Evli ve iki çocuk annesiyim. Bestekârım, resim de yapıyorum. İlk kez yedi yaşında bir gariplik hissettim. Ailem olgunlukla karşıladı çünkü onlarda da bu tür yetenekler vardı. Çocukluğumdan beri astral seyahatlerim oldu. Bu yıl görüşüm azaldı, ben öyle olmasını istedim.Çünkü düşüncelerini okuyordum. İçim kırılıyordu.Marmara depremini bir hafta önce söyledim. Teyzemin,anneannemin,akrabaların ölümlerini saatine varana kadar söyledim… Yüzlerce şahit sunabilirim…” “O an bir koku ya da ses geliyor” N.D. (32)- Kadın “Evliyim bir çocuğum var. 16-17 yaşlarımda, doğum günümde aile içinde bir tartışma yaşandı. Durumdan çok etkilenmiştim,odama kapanıp yatağıma uzandım. Üzüntülüydüm,gözlerim kitaplığımdaki kalemliğe ilişti ve sabitlendi. Kilitlendim diyebiliriz.Kalemliğin hareket ettiğini görünce dehşete kapıldım. Deliriyorum zannettim. O an bir koku ya da ses geliyor, anlıyorum ki yine başlıyoruz. Herhangi bir yerde yolda yürürken, alışverişte, uyumaya hazırlanırken… Kaderin Allah’tan geldiğine inanırım. O’nun izinverdiği kadarını görebildiğime inanıyorum.” “Yeteneğim bazen eğlenceli olabiliyor” Ç.E. (26)-Kadın Evli ve bir çocuk annesiyim. Beş yaşındayken oturduğumuz yerde bir ekmekçi amca vardı. Ortaokuldaydım; hiç irtibatımız olmayan bu tonton Kazım amcayı rüyamda gördüm.Rüyamda bana bir sakız verdi ve ‘Bu sana verdiğim son sakız beni unutma’ dedi. Uyanınca babama anlattım; ‘Kızım çoktan ölmüştür o’ dedi. Babam o gün işyerinde Kazım amcanın birgün önce öldüğünü öğrendi. Ben daha çok aile bireyleriyle ilgili, bazen de toplumsal olayları önceden görüyorum. Yeteneğim bazen çok eğlenceli olabiliyor. Sabah uyandığımda gece rüyamda gördüğüm şeyi bekliyorum, gün içinde ne zamangerçekleşecek diye…” “İlk zamanlar insanlardan sakladım” Yerküre (41)-Kadın “Evliyim, bir çocuğum var. Durugörü yeteneği bende çocuklukyıllarımdan beri var. 1999 depremini, dört-beş ay öncesinden gördüm ve çok kötü zamanlar yaşadım. Yanardağın patladığını da gördüm. Hiç deli olduğumu düşünmedim. Ama ilk zamanlar bu özelliğimi insanlardan sakladım. Geleceği görmek, bir sorumluluk, doğal olarak insanları uyarmak istiyorsunuz.” DURUGÖRÜCÜLER ANLATIYOR Durugörücülerin hissettiklerini,görülerini dinleyince kolaylıkla onlara psikolojik kimi hastalıklar yakıştırılabilir. Sultan Tarlacı meslektaşlarının bu konuda bir daha düşünmelerini öneriyor: “Bu belirtiler şizofreni ve psikozlarda görülür.Bu insanlar durugörü esnasında, bir sıkıntı yaşıyorlar. Fakat bunlar devam eden sıkıntılar değil, yaşanıyor ve bitiyor. Bu insanlar normal hayatlarına devam ediyorlar.Evliler, çocukları var, işleri var. Hasta olsalar sosyal hayatlarını böyle devam ettiremezler.Hepsi için söylemiyorum ama belki de bazı şizofrenler bir şeyler görüyorlar fakat bunları kaldıramadıkları için hasta oluyorlar.Bu çok ince bir çizgi.”Tıp doktoru olan Sultan Tarlacı’nın konuya ilgisi çocukluk yıllarından başlamış. O da hepimiz gibi cin, muska hikâyeleriyle büyümüş. Ondaki merakın altyapısının çocukluğunda oluştuğunu söylüyor: “Belki yetiştiğim çevreden kaynaklanan normal dışı anlatılara hep ilgi duydum. Zamanla bu ilgi, bilimsel olma çabasından da kaynaklanan bir şüphe ile süslendi. Nöroloji asistanlığım sırasında, psikiyatri kliniğinde çalışmaya gittiğimde, ilk hastalarımdan biri 25 yaşında bir diş hekimiydi ve normal dışı inançları vardı. Göbeğinin altından çıkan bir ışık huzmesi ve onun belinde olan yansımasından bahsediyordu. Geçmiş bilgilerimde, ‘Bu hasta şu çakra denen şeyi görüyor ve Doğu mistiklerinin tarif ettiği gibi anlatıyor’ diye düşünmeme rağmen, bunu psikiyatri kimseye açmadım. Çünkü aklıma ‘yayılan şizofreni veya paylaşılan psikoz’ denen bir tanı geldi hemen. Bana da ‘deli’ diyebilirler diye düşündüm. Profesyonel ilgim 2009’da, Uluslararası İstanbul Parapsikoloji Konferansı’nda başladı. Stephan Schwartz ile tanıştım orada. Uzun yıllar Amerikan Savunma Bakanlığı’na bağlı olarak durugörü üzerine çalışmış,araştırmış, yazmış birisi. Daha sonra aldığım esinlenme ile neden ülkemizde böyle bir grup, organizasyon yok deyip, internet üzerinden şimdiki grubu kurduk. Ve bu günlere geldik.” “EMNİYET, CEM GARİPOĞLU İLE İLGİLİ GÖRÜŞMEK İSTEDİ” “Durubiz” grubunu biraraya getiren Münevver Karabulut cinayeti oldu. Üyeler sürekli Cem Garipoğlu’nun saklandığı yeri duru ve uzakgörü yoluyla bulmaya çalıştılar ve edindikleri bilgileri mail yoluyla İstanbul Emniyet Müdürlüğü ile de paylaştılar. Gruba Amerikalı beş durugörücü de yardım etti. Cem Garipoğlu’nun 16 Eylül’de yakalanacağını, fiziğinin nasıl göründüğünü gösteren bir çizimi emniyet birimlerine 40 gün önce ulaştırdılar. Grup çalışmalarını bir kitapta toplamak isteyen Tarlacı: “İyi bir durugörücü için ulusal sır ya da gizlilik diye bir şey olamaz” diyor.

Internet Haber Mobil Uygulama

Cem Garipoğlu'nun yerini onlar buldu