Cem Garipoğlu'nun cezaevi komşusu bakın kim çıktı?
Abone olBalyoz davasından 3 yıl yatan sanık emekli Tümgeneral Yalçın Ergül, Silivri Cezaevi'nde Cem Garipoğlu'nun komşusu çıktı
Balyoz davası sanığı emekli Tümgeneral Yalçın Ergül, geçtiğimiz
hafta intihar eden Cem Garipoğlu'nu anlattı.
Silivri günlerini Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök'e konuşan Ergül, Cem Garipoğlu aynı binada kaldığını söyledi. Emekli Paşa, Garipoğlu için "Sessiz biriydi. Kalem falan lazım olunca, 'Ben getireyim komutanım' derdi." diyor.
Sır intihara dair merak edilen ayrıntıları Ergül'e soran Özkök, aldığı cevapları bugünkü köşesinde okurlarına böyle aktardı:
Yalçın Ergül, Silivri'nin 5 numaralı binasındaki hayatını anlatıyor. Sekiz kişilik koğuşlarda kalıyorlarmış. Koğuşun ortak bir salonu varmış. Biri zeminde, öteki merdivenle çıkılan bir ara katta olmak üzere dörder kişilik koğuşları bulunuyormuş.
O C0CUK DA BİZİM BÖLÜMDE KALIYORDU
Haftada bir gün ortak alanda bir arada olma izinleri varmış.
Orada el sanatları falan gibi dersler veriliyormuş.
Bunları anlatırken bir ara susuyor.
"Geçen gün intihar eden çocuk da bizim bölümde
kalıyordu." Tabii gazeteci olarak kulaklanm dikiliyor.
Üzerine gidiyorum.
"Cem Garipoğlu mu" diyorum ve cevabını beklemeden
devam ediyorum.
"Nasıl yani, sizin koğuşta mı yatıyordu?"
İLKER PAŞA DA AYNI YERDEYDİ
"Hayır koğuşta değil, aynı binadaydı" diyor ve
ilginç başka ayrıntılar veriyor: "Haftada bir gün binanın
ortak bir alanında bir araya gelme hakkımız vardı. Orada sohbet
ederdik. İlker Paşa da gelirdi. O çocuk da gelirdi. Arada sohbet
ettiğimiz de oldu." Doğrusu son zamanlara kadar orayı
Yassıada gibi sadece siyasi mahkûmların konulduğu bir yer
sanıyordum.
"Nasıl bir çocuktu" diye soruyorum.
"Çok konuşmayan, sessiz bir çocuktu. Kalem falan
ihtiyacımız olunca, çok nazik bir sesle 'Ben getireyim
komutanım" derdi."
GARİPOĞLU O İPİ NEREDEN TEMİN ETTİ?
Çocuk kendini asmak için o ipi nasıl buldu?
"Gazetelerden okuduğum kadarı ile başına plastik torba
geçirip, iple sıkmış." İyi ama bize hep, ayakkabı
bağcıklarına bile izin verilmez deniyordu. O ipi nasıl buldu?
"Biz çamaşırları eve gönderiyorduk. Ancak bazı mahkûmlar
kendileri yıkıyordu. Tabii yıkadıkları çamaşırları koğuşta
kurutuyorlardı. Bunun için de kantinde ince ipler
satılıyordu." Yine de tatmin olmuş değilim. İnsan o
incecik iple kendini asabilir, boğazını sıkabilir mi?
"O ince iplerin üç-beş tanesini bir araya getirip sararsan
urgan haline gelir."
İLKER PAŞA DA ONUNLA KARŞILAŞIP KONUŞTU MU?
Acaba eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ da onu görmüş,
konuşmuş mudur?
"Tam hatırlamıyorum. Kendisine sormak lazım"
diyor.
Hiç kaçınr mıyım, dün İlker Başbuğu arayıp soruyorum.
"Bizim kaldığımız yer 5 numaralı binaydı. Orada kalanlar
vardı. O da orada kalıyormuş" diyor.
Peki Cem Garipoğlu'nu hatırlıyor mu?
"Tabii ayrı koğuşlarda kalanların her zaman birbirini görme
imkânları yoktu. Haftada bir resim dersi vardı. Galiba o resim
dersine katılıyormuş." Son soruyu soruyorum.
Siz hiç karşılaştınız, konuştunuz mu?
"Hatırlamıyorum. Ama oralarda, koğuşlara gidip gelirken
karşılaşmış, görmüş olabilirim." Hayat ne tuhaf tesadüflerle
dolu..."