Çelik kürsüde kükredi
Abone olMilli Eğitim Bakanı Çelik, Zonguldak'ta katıldığı bir panelde muhalefeti yaylım ateşine tuttu!
Mili Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, AK Parti Gençlik Kolları Genel
Merkezi tarafından Zonguldak Atatürk Kültür Merkezi'nde organize
edilen 'Küreselleşme ve Ulusalcılık' konulu konferansa konuşmacı
olarak katıldı.
Kendisine ayrı bir kürsü ve sandalye tahsis edilmesine rağmen,
açılış konuşmalarının yapıldığı kürsüde konuşmayı tercih eden Bakan
Çelik, yaklaşık 1 saat süren konuşmasında, hükümetin dış
politikalarını değerlendirerek, eleştirilere cevap verdi.
Küreselleşen dünyada iletişimin önemine değinen Bakan Çelik,
internetin keşfedilmesiyle dünyanın küçük bir köy haline geldiğini
ve dizüstü bilgisayar ve cep telefonuyla dünyanın bir ucundaki
şirketlerin idare edilebildiğini söyledi. Küreselleşmenin tüm
dünyayı tehdit ettiğini, ülkemizin ise küreselleşmeye karşı
ulusalcılık tehdidi altında bulunduğunu kaydeden Bakan Çelik,
"Küreselleşme dediğimiz kavramın etki alanın dışında olamazsınız.
Küreselleşmeyi engellemek isterseniz kendi kendinize fenalık
yaparsınız. Akarsuyun akışını durduramazsınız, önüne bent
çekerseniz dolar, taşar, sızar ve yoluna devam eder. Düzensiz
patlarsa, ortalığı allak bullak eder. Akıllı insanlar suyun önüne
baraj çeker, sulamada, elektrikte, taşımacılıkta, balıkçılıkta, su
sporlarında kullanır. Tabi güzellik unsuru olarak bundan
yararlanır. Kontrol edebilir, düzenleyebilir, emrinize sokabilir,
düzenli dağıtım yapabilirsiniz ama akışını durduramazsınız.
Küreselleşme, dünyanın maruz kaldığı, bizim önüne geçemediğimiz ve
geçemeyeceğimiz bir süreçtir. Milli özelliklerimiz ile evrensel
olanı bir araya getirmenin hesabını yapmalıyız. Ulusalcılık adı
altında bugün yeşertilen hareket, birileri tarafından teşvik edilen
gerçeklerin sanki farkında değilmiş gibi ortaya sürülen bir
harekettir. Kendi içine kapanmayı esas alan ipek böceğinin kendi
etrafına koza örerek, kendini ölüme mahkum etmesi anlamına gelen
ulusalcılık telkini ile karşı karşıyayız. Uyduları, televizyonu,
bilgisayarı yok etmediğiniz sürece küreselleşmenin önüne geçemeyiz.
İran, küreselleşmeye uzun süre direndi. Çanak antenlerini söktü,
insanlar çeşitli yollar buldu, sınırdan kaset ve cd'ler girmeye
başladı. İnterneti yasaklayarak, tarayıcı koymaya başladı. İlk ve
ortaokulda okuyan çocuklar, tarayıcıların şifrelerini çözdüler,
tarayıcılarını söktüler" diye konuştu.
"ETRAFIMIZ DÜŞMANLARLA SARILMIŞTIR, TÜRK KÜLTÜRÜNDEN BAŞKA DOSTUMUZ
YOKTURLARLA BİR YERE GİDEMEZSİNİZ"
Küreselleşmenin kontrol altına alınarak artılarından yararlanılması
gerektiğini ifade eden Çelik, hükümetin dış politikasının bu
doğrultuda uygulandığını ifade etti. Ortak değerlerin
kaybedilmeden, dış çevreyle dost geçinilmesi gerektiğini vurgulayan
Bakan Çelik, "Eğer ağaçtan koparsanız, rüzgarın sizi hangi çöplüğe
götüreceği belli olmaz. Biz bugünkü dünyada, kendi milli
topraklarımıza, ülkemize ve değerlerimize ayağımızın biriyle
basacağız. Ama antenlerimizi dünyaya açmak zorundayız. Bizi
kendimiz yapan ortak paydalarımızı unutmayacağız, DNA'larımıza ve
genetik kodlarımıza zarar gelmesine müsaade etmeyeceğiz. Pergel,
sürekli düzgün daireler çizer, çünkü ayaklarının biri sürekli
sabittir. Pergelin ayağı bizim milli benliğimiz, dilimiz,
kültürümüz, mimarimiz, musikimiz ve başkalarından farklı kılan
değerlerdir. Etrafımız düşmanlarla sarılmıştır, Türk kültüründen
başka dostumuz yokturlarla bir yere gidemezsiniz. Her yeri düşman
görüp kavga etmek iyi değildir. Diplomaside dost, düşman diye bir
kavram yoktur. Diplomasi dost kazanma, düşmanlıkları bertaraf etme,
asgariye indirme sanatıdır. Ülkelerin menfaatlerini tabi güdeceğiz.
Düşman üreterek bir yere varamazsınız. Bu düşman söylemi ile Suriye
ile, İran ile bir dostluk halkası kurmaya çalışmıyoruz. Bizim
kimseye teslim olduğumuz falan yok" dedi.
Kıbrıs'ın kesinlikle satılmadığını ve satılmasının mümkün
olmayacağını anlatan Çelik, aksine Kıbrıs'ın tanınması yönünde
çözüm üreten bir politika sergilediklerini kaydetti. Kıbrıs
politikasında Türkiye'nin dünya devletleri gözünde prestijini
arttırdıklarını vurgulayan Çelik, "Kıbrıs'ta barış harekatı
yapıldı, aradan 32 yıl geçti. Güney Kıbrıs 1 Mayıs 2004'te AB'ye
girdi. KKTC'yi kimse tanımadı. Bizim, bağımsız 5 kardeş Türk
Cumhuriyeti bile tanımadı. Kıbrıs'taki soydaşlarımıza, bir
haksızlık yapıldığı zaman biz de oraya askeri bir müdahale de
bulunduğumuzda, muhatabımız Güney Kıbrıs veya Yunanistan değil, 25
Avrupa ülkesidir. Biz bu AB ülkelerine müdahale etmiş olacağız. Biz
bunun farkında olmak zorundayız. AK Parti'nin haysiyetli, dik başlı
değil ama başı dik bir mücadelesi sonucu, Rumlar Kıbrıs'ta mızıkçı,
barışa yanaşmayan, meselenin çözümsüzlükte kalmasında direten taraf
oldu. Oradaki Türk kesimi, Türkiye Cumhuriyeti devleti, çözümden
yana barıştan yana tavır takınmakla, dünyadaki prestijini attırdı.
Kıbrıs'ın bize yıllık maliyeti 2 milyar dolardır. Sadece
aktardığımız askeri harcamalar ve doğrudan bütçeden ayırdığımız
kaynaktan söz ediyorum. Kaybettiklerimizi hesaba katmıyorum. Bunun
ilelebet böyle gitmesini istemiyoruz. 190 bin soydaşımızın hakkını
hukukunu elbette koruruz. Kıbrıs milli davamız. Ama biz aklı ön
plana çıkarmak zorundayız. Kaba kuvvet ve söylemle bir yere
varamazsınız. Stratejik hareketle, akılla, bir serçe kartalı yere
vurabilir. Bugün dünyada bunun örneklerini görüyoruz. Küçük
devletler büyük bir alemi esir alabiliyorlar. Ekonomik olarak güçlü
olursak bunu yapabiliriz. Bizim vatanımızın, memleketimizin bir
çakıl taşını pazarlık konusu yapan, bunu küçümseyenin alnını
karışlarız. Milliyetçilik, vatanperverlik sloganla olmaz"
ifadelerini kullandı.
"BAŞBAKANIMIZ SADECE HAVADA 400 BİN KİLOMETRE YOL ALDI. DÜNYADA
UZAK, YAKIN DİYE BİR KAVRAM YOKTUR"
Kıbrıs'ta olduğu gibi Kuzey Irak'ta da takdire şayan bir politika
uygulandığını kaydeden Çelik, kabinedeki tüm bakanların dış
politikaları dikkatle takip ettiğini söyledi. Çelik, "Biz iktidara
geldiğimizde Kuzey Irak'ta, parlamentosu, parası, gümrüğü, askeri,
bayrağı olan ve sadece deklare edilmemiş, uluslararası camia
tarafından tanınmamış olan bir devlet vardı zaten. Barzani'yi
Talabani'yi biz mi çıkarıyoruz? Tutup da bunları AK Parti'nin zaafı
gibi göstermek vicdan ve hakkaniyet ile bağdaşmaz. Kuzey Irak'ta
Başbakan ve Dışişleri Bakanımız'ın yürüttüğü politikanın bütün
detaylarına vakıfız. Hakikaten takdire şayan bir politikadır"
dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dünyanın diğer liderleriyle sık
sık görüşmesinin ve samimi pozlar vermesinin globalleşen dünya
gereği olduğunu vurgulayan Çelik, bu görüşmelerin ülke menfaati
için olduğunu söylerken, "Başbakanımız sadece havada 400 bin
kilometre yol aldı. Dünyada uzak, yakın diye bir kavram yoktur.
Berlusconi'den Shöreder'e, Tony Blair'den Putin'e kadar bir çok
dünya lideri ile dost halkası içerisinde iseniz, bu geziler
sayesindedir. İnsanlarla konuşmazsanız, insanlarla görüşmezseniz,
kaynaşmazsanız, ülkeniz adına hiç bir menfaati temin edemezsiniz.
Biz hangi dünyada yaşadığımızın farkında olmalıyız.
Muhataplarımızı, dostumuzu ve düşmanımızı iyi bileceğiz. Aksi
takdirde sonumuz hüsran olur. Dostunu düşmanını tanımayan, bindiği
dalı bilmeyen, gittiği istikameti bilmeyen, kişi olsun toplum olsun
belasını bulur. Biz belasını değil, Mevlası'nı arayan bir toplumuz.
Biz ülkemizin refah ve mutluluğunu arayan ve bunun için didinen bir
toplumuz. Biz bu memleketin, bu toprakların, bu insanların
delisiyiz. Bunun delisi olmadığınız zaman bu işi çözemezsiniz.
Hamasetle sloganla milliyetçilik olmaz" diye konuştu.
Çocuklara dinin öğretilmesi durumunda misyonerlik faaliyetlerinin
hiç bir zararı olmayacağını vurgulayan Çelik, Müslümanların
Avrupa'da misyonerlik faaliyetlerinde bulunması gibi
Hıristiyanların da ülkemizde İncil dağıtabileceğini söyledi.
Bu misyonerlik faaliyetlerden kimsenin gocunmamasını isteyen Çelik,
"Misyonerliği insanlığın sefaletini fırsat bilerek, çaresizliğinden
yararlanarak, maddi menfaat karşısında din değiştirmeye zorlayarak
ikna edecek bir çaba içerisinde iseniz bu iğrençtir. Bunun dışında
bizim Avrupa'da gidip dinimizi Hıristiyan'a anlattığımız gibi,
kiliselerinde konferans yaptığımız gibi, Hıristiyan da buraya
gelir, İncil de dağıtır, dinini de anlatır. Bundan gocunmanın bir
anlamı yok. Heybeliada'da ruhban okulu var. 100 tane papaz
yetiştireceklermiş. Hiç bir şey ifade etmez. Biz bunları
söylediğimiz de eleştiriyorlar. Kendisini başkasının yerine koymak
anlamına gelen empati yapmak var" dedi.
Dünya'nın her ülkesinin yaptığı gibi geleceği garanti altına
almanın ve savunma paktlarının içine girmenin en doğal hak olduğuna
dikkat çeken Çelik, insanların olduğu gibi ülkelerinde çok farklı
kimliklerinin olabileceği söyledi.
Hiç bir değişim ve gelişimin ülkemize zarar vermesinin mümkün
olmadı, bğını işaret eden Bakan çelik, "Biz AB'ye girmeye
çalışıyoruz. NATO ülkesiyiz. Bir taraftan Karadeniz Ekonomik
Topluluğu'nun üyesiyiz, bir taraftan İslam Konferansı Örgütü'nün
mensubuyuz, diğer taraftan da paktların ve organizasyonların
içindeyiz. Bunların biri diğerine engel değildir. İnsanın çok
farklı kimlikleri vardır, bu birleşir, şahsiyeti oluşturur. Biz
Müslüman olduğumuz için İslam Konferansı Örgütü'nün üyesiyiz. Biz
Avrupalı bir devlet olduğumuz için AB'ye girmeye çalışıyoruz. Biz
savunma paktının içerisindeyiz. Bir diğer kuruluşla başka bir
münasebetimiz var. Bu kimliklerinin hiç biri, diğerinin alternatifi
değil, diğerini nakşetmez. Bizim, kendimiz kalarak gelişmemiz ve
değişmemiz, milli birliğimizi zedelemez" diyerek konuşmasını
tamamladı.
Bakan Çelik'e ayakta yaptığı ve 1 saati bulan konuşmasının
ardından, AK Parti Zonguldak İl Teşkilatı Gençlik Kolları Başkanı
Yahya Uçar tarafından dünyaca ünlü ve asaleti simgeleyen Devrek
Baston'u hediye edilmesi ile program sona erdi.