Bumin Hürriyet'in reklamına taktı
Abone olYeni Şafak yazarı Kürşat Bumin günlerdir süren Hürriyet'in reklamına kafayı taktı. Daha doğrusu Hürriyet'i tarif eden o ilginç yazıya.
Yeni Şafak yazarı Kürşat Bumin şaşkın mı şaşkın. Hürriyet'in
reklamında Hürriyet imanlıdır sözünü garipseyen yazar tepkisini bir
gazetenin imanlı olduğu nerede görüllüştür diyerek ortaya koydu.
Yazar ayrıca Yeni Çağ gazetesinin attığı başlığıda eleştirdi. İşte
Bumin'in 'Milliyetçi Erdemir' ve 'İmanlı Hürriyet'
yazısı.
Yazı: Kürşat Bumin
Kaynak: www.hurriyetim.com.tr
-Yeni Çağ gazetesinin geçen günkü sayısının (5 Ekim) manşetine
haddinden fazla "sivil" bir çağrı yerleşmişti. Yani şu çağrı:
"Asker konuşsun!"
Gazetenin "Asker"in konuşmasını istediği konuyu tahmin
ediyorsunuzdur; tabii ki "AB belgesi". Bir çağrı ancak bu kadar
"sivil" renk taşıyabilirdi...
Yeni Çağ'ın bu sayısında Erdemir'in özelleştirilmesine ilişkin
olarak da şu başlık tercih edilmişti:
"Milliyetçi Erdemir"(!) Ve bunun hemen altında şu spot:
"Arcelor ve Mittal gibi demir-çelik devlerini dize getiren OYAK,
nefesleri kesen açık artırma sonunda 2.7 milyar dolar vererek
Ereğli'yi yabancılara kaptırmadı".
Gazete devam ediyor: "Erdemir'in dünkü özelleştirme ihalesi tam bir
milleyetçilik sınavına sahne oldu. Erdemir'in türk kalması için
büyük mücadele veren OYAK, bu ihaleden yüzünün akıyla çıkmasını
bildi."
Sizi bilmem ama ben "Milliyetçi Erdemir" başlığını çok sevdim; bu
"başlığin" da benzerleri gibi "Türk Basın Tarihi'nin Altın
Başlıkları" koleksiyonuna gireceğinden kuşkum yok...
Sağduyu sahibi herkes bilmektedir ki benzer pek çok sıfat gibi
"milliyetçilik" sıfatı da sadece (ve sadece) bu sıfatın işaret
ettiği duygu ve düşüncelerle dolu insanlar ya da en fazla bu türden
insanların geliştirdikleri (geniş anlamıyla) "politikalar" hakkında
kullanılabilir. Yani bu bir "dış politika" da olabilir, sırasında
bir "eğitim-kültür politikası" da.
Ama "milliyetçi" sıfatının bir demir-çelik işletmesi için
kullanılmasıyla ilk kez karşılaşıyoruz! Tasavvur edin
(edebilirseniz tabii!) bir demir-çelik işletmesi (çok istese, bunun
için kıvransa bile) nasıl "milliyetçi" olabilir? Böyle bir şey
mümkün müdür? "Milliyetçi" sıfatının bir demir-çelik işletmesinin
adının başına takılması görülmüş bir şey midir?
Aslında sıfatların bu olur olmaz kullanımı meselesini sadece Yeni
Çağ'ın adını anarak hatırlamak haksızlık olur. Hakkızlık olur,
çünkü birçoğunuzun ekranda ya da sokakta şahit olduğunuz gibi
sıfatlarla oynama işine bugünler de bir başka gazete de kafayı
takmış durumdadır. Hürriyet'ten söz ediyorum tabii ki...
Bir reklam metni dönüyor kaç gündür ekranda. Bu metin "Hürriyet
nedir?" sorusuna cevap arıyor. Gazetenin başına eklenen sıfatlardan
aklımda kalanlar şunlar:
"Hürriyet abladır", "Hürriyet ağabeydir", "Hürriyet annedir",
"Hürriyet babadır", "Hürriyet laiktir", "Hürriyet ilericidir",
"Hürriyet muhafazakardır" (ve sıkı durun!) "Hürriyet
imanlıdır"(!)
Bana göre bir reklamcı ancak bu kadar "şakacı", reklam veren ise
ancak bu derece "kimlik krizine tutulmuş" olabilir! Ya hu olur mu,
bir gazetenin "imanlı" olduğu nerede görülmüştür? Erdemir ya da
İşdemir "imanlı" olabilse, o zaman "Eh madem oyle Hürriyet de
imanlı olsun!" diyebiliriz. Ama ne yazık ki mümkün değil;
Erdemir'in "milliyetçi" olup olmamasının imkansızlığı gibi bir
gazete de "imanlı" ya da "imansız" olamaz... Bu durumda sonuncusu
ancak ne mi olabilir? Hatırlatmaya bile gerek yok herhalde, tabii
ki sadece gazete....
"Müzakere süreci" boyunca şu "sıfatlar" meselesine de bir çözüm
bulunmasını diliyorum. Avrupalıların karşısına "Türk insanı da
AB'yi hakediyor!" gibi (bakın yine "sıfatlar" meselesi) gibi
manasız cümlelerle çıkmayız inşallah. Çünkü biliyorsunuz, Türkçemiz
"Türk" sözcüğünün "Türk müziği" denildiğinde olduğu gibi isim
tamlamalarında sıfat olarak kullanılmasına izin verse de, bu
sözcüğün "insan"ın başında kullanılmasını yasaklamaktadır! "Türk"
derken "insan"dan başkasını kastediyormuşuz gibi "Türk insanı"
demenin (hem de ısrarla) ne âlemi var?
Yeni Çağ ile başladık onunla bitirelim:
Gazetenin 5 Ekim tarihli sayısının baş sayfasını süsleyen "Asker
konuşsun!" manşetine cevap gazetenin ertesi günkü sayısının
manşetinde geldi. "İlk isyan paşalardan". Yani Em. Orgeneral Necati
Özgen başta olmak üzere dört emekli "paşa"nın isyanı... Bunun
altını gazete de çizmiş zaten:
"Gazetemizin dünkü 'Asker konuşsun' manşetine ilk cevap emekli
paşalardan geldi."
Yanlış anlaşılmasın; bir gazetenin (çok iyi karşılanmasa da) bir
siyasi partinin organı gibi çalışıp, Türkiye'nin AB üyeliğine
ilişkin olarak organı olduğu siyasi partinin görüşlerini olduğu
gibi aktarması çok şaşılacak bir durum değildir. Siyasi partiler
(ve gazeteler) farklı tezleri tabii ki savunacaktır. Buradaki büyük
"yanlış", bir siyasi partinin organı olan bir gazetenin siyaseti
filan bir yana bırakarak "siyaseti" doğrultusunda doğrudan
"Asker"den yardım istemesidir.