Bülent Arınç’tan olay yaratacak FETÖ çıkışı! 'Nusret Abi sana ve arkadaşlarına faydalı olamadım'
Abone olBÜLENT Arınç'ın, 84 yaşında cezaevinde koronavirüsten olan FETÖ tutuklusu Nusret Muğla'nın ardından yazdığı 2 sayfalık mektup ortalığı karıştırdı. 'Silahlı terör örgütü' suçlamasıyla tutuklu Muğla için "Bırakın silahı eline bir gün çakı bile almamıştı" diyen Arınç, FETÖ tutukluları için de "15 Temmuz gecesi eline silah almamış, kendi hallerinde Türkiye’nin her yerinde imamı, müezzini, öğretmeni, doktoru, esnafı, emeklisiyle ‘Sen bu örgütün üyesisin' denerek cezaevine doldurulmuş insanlar" dedi.
TBMM eski Başkanı Bülent Arınç, FETÖ konusunda yine tartışma
başlatacak yeni bir çıkış yaptı. FETÖ soruşturması kapsamında
cezaevinde olan ve karantina hücresinde koronaya yakalanan 84
yaşındaki Nusret Muğla hayatını kaybetti. Bülent Arınç, eski dostu
Nusret Muğla’nın ardından “Nusret Ağabeyin ardından…” başlıklı 2
sayfalık bir veda mektubu yayınladı ve FETÖ soruşturmalarıyla
ilgili tepki çekecek ifadeler kullandı. Adli Tıp Kurumu’nu
eleştiren Arınç, “15 Temmuz gecesi eline silah almamış, hiçbir
şekilde silahlı eylemde bulunmamış, kendi hallerinde Türkiye’nin
her yerinde imamı, müezzini, öğretmeni, doktoru, esnafı,
emeklisiyle ‘Sen bu örgütün üyesisin' denerek cezaevine doldurulmuş
insanlar…” ifadelerini kullandı. Arınç taziye mektubunu Nusret
Muğla’ya hitaben, “Sana ve arkadaşlarına faydalı olamadığım gibi
kendime de faydalı olamadım. Ama inanıyorum ki bu da geçer ya hu”
sözleriyle bitirdi. İşte Arınç’ın mektubundan satır başları…
Bırakın silahı eline bir gün çakı bile
almamıştı…
“15 Temmuz’da yaşanan hain darbe girişimi ülkemizin üzerine bir
felaket gibi çöktü. Uçaklar, helikopterler, tanklar bomba ve kurşun
yağdırdı, meclisimiz bombalandı… Bu hain girişim, onlarca şehit ve
gazimizin canını fedakarca hiçe saymasıyla ancak önlenebildi.
Bugünden hemen birkaç gün sonra Nusret Ağabeyin de birçok arkadaşı
gibi ‘silahlı terör örgütü üyesi olmak' iddiası ile tutuklandığını
öğrendim. Bırakın silahı, eline bir gün çakı dahi almamış, kimseye
kaba bir söz söylememiş, her defasında ‘Biz muhabbet fedaileriyiz
husumete vaktimiz yok.' diyen o güzel insan, bankaya para yatırmak,
eğitim vakfında görev almak, gençlerle ilgilenmek gibi malum
suçlamalar ile hüküm giymiş ve ardından tahliye edilmişti.
Haksızlıkların giderilmesi için elimden geleni yapmamı
istemişti…
Kendisine 2 yıl önce geçmiş olsun ziyaretinde bulunmuştum. Kimseye
kırgın ya da küskün değildi. 15 Temmuz hain darbe girişiminin bir
felaket olduğuna inanıyor ve kendisinin ve arkadaşlarının haksız
yere terörist olma iddiası ile yargılandığını, bunun aileler için
büyük travmalara neden olduğunu düşünüyordu. Haksızlıkların
giderilmesi için benim de elimden geleni yapmamı
istemişti.
Hastalıklarına rağmen cezaevinde tutuldu
Hakkındaki karar onandıktan sonra cezaevine alındı. Kalp ve çeşitli
rahatsızlıklardan dolayı çok sayıda ilaç kullanıyor, kendi başına
hayatını idame ettirmekte güçlük çekiyordu. Maalesef tam teşekküllü
üniversite hastanesinden alınan raporlar Adli Tip Kurumu
tarafından onanmadığı için cezaevi şartlarında kalmaya devam etti.
Hastalığı şiddetini artırdı ve maalesef kovide yakalanarak dün 84
yaşında hayata gözlerini yumdu.
Tedavileri cezaevi şartlarında mümkün değil
Bu güzel insanla olan hikayemin kısaca özeti budur: kendisine dair
anılarımı kalbimin en müstesna köşesinde saklayacağım. Peki
ardından söylenmesi gerekenler nedir? Cezaevi şartları hasta
mahkumların tedavileri ve tedavi süreçlerinde gerekli koşullar
açısından uygun değildir. Kalp ameliyatı olması gerekenler var,
kanser hastaları var. Tedavileri mevcut şartlar altında mümkün
değil.
Bu insanları cezaevinde tutmanın kamuya hiçbir faydası
yok
Bu insanların cezaevinde kalmasının kamuya hiçbir faydası yok.
Cezalarının büyük bölümünü zaten cezaevinde geçirmiş insanlar.
İnfazlarının ertelenmesinin kamusal faydalarının olduğu gibi bu
insanların daha kolay şifa bulabilmelerine de imkan sağlayacaktır.
Anayasamızın 17. maddesine göre cezaevlerinde dahi olsalar
vatandaşların mutlaka insan onuruna yaraşır bir hayat yaşamaları
gerekiyor.
Bu insanların cezaevinde kalıp ölüme terk
edilmesinin…
Çoklu ilaç kullanan, çocukları ile birlikte cezaevinde kalan kanser
hastaları var, üstelik kovid riski altındalar. Bunların infazının
ertelenmesi Adli Tip Kurumunun raporları onaylamasına bağlı. Eğer
kurum, söz konusu raporları onaylar ise cezaevinden infazları
ertelenerek çıkacaklar, belki iyileşmeyecekler ama ev ya da hastane
şartları altında tedavileri mümkün olabilecek. Doktorlar inançlı
olur, merhametli olur, adaletli olur. Onlar, Hipokrat yemini etmiş
insanlardır. Bu insanların cezaevinde kalıp ölüme terk edilmesinin
size, yargıya, toplumsal bütünlüğümüze ne gibi bir zararı olabilir?
Lütfen bunları düşünün ve bu şekilde hareket edin.
Cumhurbaşkanı’nın af yetkisini hatırlatıp Adli Tıp
Kurumu’nu suçladı
Burada sadece Anayasa’nın 17. maddesi değil, Cumhurbaşkanının da af
yetkisi önem taşıyor. Sayın Sezer de, Gül de, Erdoğan da bazı
hükümlüler için de bu yetkilerini kullanmışlardı. Kaldı ki Adli Tıp
Kurumu, kendisine kanun ve yönetmelikler ile verilen yetkiyi hiçbir
makam ve mevkiden korkmadan, hukuka uygun şekilde kullansa
Cumhurbaşkanın af yetkisini kullanmasına dahi gerek
kalmayacaktır.
İmamı, doktoru, öğretmeni, esnafı emeklisi cezaevlerine
dolduruldu
Bu konudaki tek muhatabım 15 Temmuz gecesi eline silah almamış,
hiçbir şekilde silahlı eylemde bulunmamış, kendi hallerinde
Türkiye’nin her yerinde imamı, müezzini, öğretmeni, doktoru,
esnafı, emeklisiyle ‘Sen bu örgütün üyesisin' denerek cezaevine
doldurulmuş insanlardır.
Köşe başlarını tutan zebaniler…
Sonsöz; Nusret Ağabey hakkını helal et. Ben, senin ve senin
durumunda olanlar için kamuoyunun şahit olabildiği ve olamadığı tüm
mecralarda, sesimin ve gücümün yettiğince bildiğim doğruları
söyledim. Ama gözler kararmıştı, köşebaşlarını tutan zebaniler kan
ve intikam ateşiyle yanıyorlardı.
Sana ve arkadaşlarına faydalı olamadığım gibi kendime
de...
Doğru bildiklerimi söylediğim için ben de hakaret gördüm,
azarlandım, horlandım, Fetöcü olarak hedef gösterildim. Sana ve
arkadaşlarına faydalı olamadığım gibi kendime de faydalı olamadım.
Ama inanıyorum ki bu da geçer ya hu. Göz yaşarır, kalp mahsun olur.
Fakat biz Rabbimizin razı olacağı şeylerden başkasını
söylemeyiz.