Bu sevinç çok az sayıda insana nasip olur
Abone olMersin’de torununun yanında yaşayan 110 yaşındaki Havva Nine, 3 hafta sonra torununun torununu görecek. 13 torun, 15 de torununun çocuğuna s...
Mersin’de torununun yanında yaşayan 110 yaşındaki Havva Nine, 3
hafta sonra torununun torununu görecek. 13 torun, 15 de torununun
çocuğuna sahip Havva Nine, 3 hafta sonra çok az insana nasip olacak
bir sevinç daha yaşayacak.
Mersin’in merkez Yenişehir ilçesinde oturan torununun yanında
ikamet eden Havva Uca (110), torununun torununu görmeye
hazırlanıyor. Mersin’in Mut ilçesine bağlı Tuğrul köyünde 1904
yılında dünyaya gelen Havva Nine, ömrünün son yıllarını
torunlarının yanında geçiriyor. 1’i kız 4 çocuk dünyaya getiren ve
bu çocuklardan 13 torun gören Havva Nine, 15 de torununun çocuğunu
gördü. Torunlarının çocuklarından 2’sinin 3 hafta sonra
doğurmasıyla birlikte torununun torunun görebilecek olan Havva
Nine, çok az insana nasip olacak bir sevinç daha yaşayacak.
"CANLI MALDAN ÇIKAN PEYNİR, ÇÖKELEK, YAĞ VE SÜTLE BESLENİRDİK"
Yaşamı ve tarihe tanıklık ettiği olaylarla ilgili İHA muhabirine
açıklamalarda bulunan Havva Uca, köyde hep koyun, keçi, inek gibi
hayvanlara baktıklarını söyledi. O zamanlar 200-300 koyun, keçiyi
yaydıklarını belirten Uca, "Zekatını verirdik, fitresini verirdik,
harman kaldırırdık. Yemeğimizde hep canlı hayvanlardan çıkan
ürünler olurdu. Peynir, çökelek, yağ ve süt ile beslenirdik. Tabi
bir süre sonra hayvanlara gücümüz yetmeyince çiftçilik yaptık.
Domates filan ektik. Onlarla beslendik. Bir süre sonra ona da
gücümüz yetmeyince işte sonra torunların yanına geldim, onlarla
kalıyorum" dedi.
O zamanlar büyüklerin kendisini yazma öğretmeye göndermediğini
belirten Havva Nine, "Kuran-ı Kerim’i ben o zamanlar ezbere
okuyordum ama yazı yazmayı bilmiyordum. Bana ne yapacaksın yazı
yazmayı diyerek öğrenmeye göndermediler. Kocamın yanına geldiğimde
14 yaşındaydım. 70 yıldan fazla evli kaldık. Kocam 3-4 sene
askerlik yaptı. 18 yıl önce kocam öldü. Atatürk’ün Mersin’e
geldiğini duydum ama göremedim" diye konuştu.
"BİZİM MALIMIZI ALIP GÖTÜREN EŞKİYALARI DA GÖRDÜK BİZ"
O zamanlar eşkiyalar ve beylerin olduğunu vurgulayan Havva Uca,
"Eşkiyalar develerimizin önünü keserlerdi. Mallarımızı alıp
götürür, yerlerdi. Un, buğday çuvallarımızı keserek sağa, sola
saçarlardı. O eşkiyaları da gördük biz. Köylerde beyler vardı.
Bütün her şeyi onlar yönetiyordu. Ancak onlarda Atatürk’ün Mersin’e
gelmesiyle dağıldı ve İstanbul’a kaçtı. Çok zor günler yaşadık.
Şimdi de işte torunlarımın yanında kalıyorum. Çok şükür bana çok
iyi bakıyorlar. Aç koymuyorlar, susuz bırakmıyorlar. Bir hastalığım
da yok. İlaç kullanmıyorum. Sadece böğrümde bir ufak batma var"
ifadelerini kullandı.
Torun Remziye Uca ise ninesinin hiçbir hastalığının bulunmadığını
belirterek, "Geçen sene biraz amcamın kızına elim ayağım titriyor
demiş, amcamın kızı da 112 çağırmış hastaneye götürmüş. Hastanede
tedaviye almışlar, filmleri çekilmiş ancak hiçbir sorun çıkmamış.
Bütün doktorlar yanına gelerek, ’bizden daha sağlıklısın’ demiş.
Normalde yıllardır benim en küçük amcamın kızı bakıyor ama geçici
olarak ben şu anda bakıyorum. Torunlarını çok seviyor" dedi.
"HER GÜN PATATES KIZARTMASI, HAŞLANMIŞ YUMURTA İSTİYOR"
Çocukluk ve gençlik yıllarındaki olayları kendilerine
anlattıklarını kaydeden Uca, "Atatürk’ü, eşkiyaları, beyleri
anlatıyor. Sabah kalkarmış ineğini, koyunları sağırmış, sütüne
ekmek atar içermiş. Koyun otlatmaya giderken de yoğurdu bir
kavanoza koyarmış, çökeleği ekmek arasında sıkma yaparmış onu
yermiş dağlarda. Birde yoğurtlu pekmez yerlermiş. O zamanlar
obruklara peynirler gömerlermiş. O peynirlerden 2’si çalınmış.
Şimdi diyor ki acaba o çalan ’eline sağlık, ne de güzel yapmış’
dedi mi diyor. Dedilerse bende onlara hakkımı helal ediyorum diyor.
Öyle işte eski anılarını anlatıyor. Şu anda sağlık açısından hiçbir
sıkıntısı yok. Her gün patates kızartması, haşlanmış yumurta
istiyor. Günde bir defaya mahsus olmak üzere de yürüyor" diye
konuştu.
(İHA)