Bu genel yayın yönetmenini tanıdınız mı
Abone olUzun sivri yakalı gömlekler, İspanyol paçalı patolonlar. O şimdi bir gazetenin genel yayın yönetmeni..
TRT 1'de ilgiyle izlenen, siyaset, sanat, spor ve iş dünyasının
zirveye ulaşmış isimlerini ağırlayan Zirvedekiler programının bu
haftaki konuğu Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem
Dumanlı.
Yapımcılığını ve sunuculuğunu İlknur Üstündağ'ın üstlendiği ve
bugün saat 14.50'de TRT 1'de yayınlanacak programda Dumanlı'nın
yaşamından ilginç anılar ve kareler ekrana gelecek.
Programda dayısı Abdullah Tanır ile Selim İleri, Ali Çolak ve Eyüp
Can gibi Dumanlı'yı yakından tanıyan yazarları mikrofon
uzatılıyor.
'13 Eylül günü beni aldılar...'
İnsanlar askerler tarafından rastgele toplanıyor, kışlalara
çıkarılıyor ve odalara alınıyor. Gelenlerden biri benimle ilgili
suçlama yapıyor. 'Bu bizim eğitim masası şefimizdir.' Sorgu
sırasında bana sordular; 'Sen eğitim masası şefiymişsin?'...
'Napıyormuşum?' dedim. Ben akranlarıma göre fazlaca okuyan bir
insandım. Bir de herhalde okuduklarını konuşan biri olarak oradan
hareketle demişler ki; bu hem okuyor insanlara, hem çok konuşuyor,
vardır bir şey...
'Edebiyat öğretmeni olmak istiyordum...'
Öğretmen olayım, edebiyat öğreteyim istiyordum. İstanbul'a ilk kez
geldiğimde teyzemin oğluyla İstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi'nin önünden geçiyoruz, ellerimi açtım ve dua ettim, dedim
ki: "Ya Rab bana başka bir edebiyatta okumayı değil, İstanbul
Edebiyat Fakültesi'ni lütfet." Sonra sınav sonucu geldi ve
istediğim oldu.
'Kültür-sanat sayfası editörlüğü...'
Öğretmenlik yaptığım sırada Zaman'a yazılar yolluyor, oradaki
arkadaşlarla görüşüyordum. "Neden öğretmenlik yapıyorsun, gel
gazetecilik yap." dediler. Tiyatro yazılarıyla başladım, daha sonra
kültür-sanat editörlüğü teklif edildi. Kabul ettim... Orada güzel
bir kadro kurduk, hayatımın en güzel yıllarıydı... Bıraksalar 20
yıl çalışırdım, çünkü çokmutluydum.
'Genel Yayın Koordinatörlüğü...'
28 Şubat döneminde siyasi tansiyon çok yükselmişti. Genel yayın
koordinatörü olunca her sayfayla ilgili olursunuz. Siyaset,
ekonomi... Onlar da önemliydi fakat benim ilgimi çekmiyordu. İdare
eder gibi davranmak istemiyordum. Çok bunalmıştım. Bir ara vereyim
düşüncesi vardı hep. Dil öğreneyim, dilimi geliştireyim diye
Boston'a gittim.
Emerson College...
Dil eğitimi aldığım üniversitenin medya üzerine iki bölümü vardı,
oradan bir ders aldım. Dilimi geliştireyim diye bir ders alıyordum.
Meğer bölüm başkanının dersiymiş. Çok kibar bir insandı. Beni bir
gün çağırdı ve, "Neden sen buradan tek ders alıyorsun? Gel master
yap, sen de çok şey kazanırsın, biz de çok şey kazanırız." dedi.
Orada bir de master yaptım. Çok faydalandığımı söyleyebilirim.
Sürekli notlar alıyordum ve diyordum ki 'keşke nasip olsa da
bunları kendi ülkemde uygulayabilsem...'
'Tezimin daha noktasını koymadan...'
Gazeteden yetkililer aradı: 'Türkiye'ye dön, sana gazetenin genel
yayın yönetmenliğini teklif ediyoruz.' Bir yandan tezimi bitireyim
derken, bir yandan da teklifi değerlendirmek istiyordum. Sonuçta
döneceğiz, döndüm... Gazetenin yazarlarıyla ve editörleriyle bir
araya geldik, çok yoğun bir çalışma yaptık. Mizampajından sayfa
düzenine, haber yazım mantığından tarzına kadar... Bir yandan da
Türkiye'deki bütün okurlarımızla yüzlerce görüşme yaptık. Ve
onlara, yeni çıkacak gazeteyi anlattık.
'Yazmak benim için gerçekten bir sığınak'
Türkiye'de sular durulmuyor. Sürekli gerginlikler oluyor ve biz bu
gerginliklerde ortada kalıyoruz. Kutuplaşma arttığında siz 'ortada
bir köprü olayım' deseniz bile mutlaka o gerginlik ve asabiyet
içerisinde yanlış anlaşılma ihtimaliniz artıyor. Burada benim
sığınağım gerçekten edebiyat. Tabii ben bunu bireysel olarak
yapıyorum ama, ben medyanın da edebiyata daha doğrusu insanî
duyarlılığa sığınması gerektiğine inanıyorum.
'Cemil Çiçek, 12 Eylül'de avukatımdı'
Cemil Bey'in bana ilk söylediği şey; "Bu dosyadan ilk sen tahliye olursun, ilk sen beraat alırsın." Fakat bizim tutuklanmamızla mahkemeye çıkmamızın arası tam olarak bir yıl sürdü. Sonuçta Mamak Cezaevi'nde kaldık, bir yıl sonra mahkemeye çıktık ve tahliye olduk. Zaten ben hemen beraat ettim... Hapiste geçirdiğim bir yıl benim için büyük bir kayıptı, yaşamımdan bir yıl gitti ama bana çok şey de kazandırdı.
Dumanlı 'nın (en sağda) bu fotoğrafı, Yozgat Ceza-evi'nde yatarken çekilmiş.