Bu anılar dehşete düşürüyor
Abone olYaşar Okuyan'ın 12 Eylül hatıraları korkunç. Özellikle Mamak Cezaevi anıları tüyler ürpertiyor.
Hücrede bile hazır olda durmak zorundaydık. Bir delikten
yiyecek almak için uzattığımız elimiz postalla eziliyordu. Cezaevi
komutanının 5 kişiyi döverek öldürdüğü anlatıldı. İntihar dediler.
Oysa buna imkân yoktu.
12 Eylül sürecine bire bir tanık olan dönemin MHP Genel Sekreter Yardımcısı Yaşar Okuyan'ın tutuklu kaldığı Mamak Cezaevi'ndeki anıları inanılmaz.
Akşam gazetesinden Deniz Güçer'in "12 Eylül Sırları" başlıklı
yazı dizisinin 3. bölümünde Okuyan'ın söyledikleri dehşet verici..
İşte Okuyan'ın anlattıkları:
Hayvan kafesi
"Mamak'ta 100 kişiyle aynı anda tutulduğum hayvan kafesini anlatmaya kelimeler yetmez. Sonra 'hücreye" dediler. Tam 29 gün hücrede kaldım. Hücre arkadaşım Taha Akyol, orada gerçekten çok dik durmuştur. Bütün sıkıntıları o hücrede yan yana yaşadık."
Kazakla bir gece ısındı ertesi günü
astılar
"İlk ülkücü idam mahkumu, Mustafa Pehlivanoğlu'nu mahkemesi bile
bitmeden astılar. Yine bizi uyandırıp önümüzden geçirdiler. Onunla
ilgili çok acı bir de anım var. Bir gece genç bir asker geldi.
'Donuyor çocuk. Sizde bir kazak olacaktı' dedi. Çıkardım verdim.
Sarı bir kazak. Mustafa o kazakla bir gün ısınabildi. Ertesi gün
onu idam ettiler. Sonra o kazağı veren askeri de coplayarak kimden
aldığını öğrenmişler. Asker kıyamamış buna, bana gelmiş."
"Fırsat bulsam kendimi asacağım"
"Biz 'A Blok Tecrit -2 Ön' denilen bölümde kalıyoruz. Hep böyle
çağırılıyoruz. Bir hafta önce yandaki hücrede ülkücü bir genç
kendini astı diye tutanak düzenlenmiş. İnsanın intihar etmesi
mümkün değil oysa. Bir fırsatını bulsam, o cehennemden kurtulmak
için kendimi hemen asacağım. O dönemin cezaevi komutanının 5 kişiyi
döverek öldürdüğü ve intihar ettiler diye tutanak hazırlandığı çok
konuşuldu. Ama ispatlayacak durumda değilim."
29 gün elle pislik temizlettiler
"12 Eylül, Mamak, Metris ve Diyarbakır'daki işkenceler ve orada işkenceden ölenlerin araştırılması lazım. Faillerin ortaya çıkarılması lazım. Bir hesaplaşma olacaksa doğru zeminde olması lazım. Kendinizi öldürecek duruma geliyorsunuz, bu kesin. Onur ayaklar altında. Bir delikten size günde bir yoğurt kâsesi içinde çay gibi bir şey veriyorlar. Elimi uzatıyorum, çavuş ayağındaki postallarla basıp eziyor. Bir delik var. Tuvalet için kullanıyorsunuz. Hazır olda hücrede yan yana oturuyorsunuz, Taha yanımda konuşamıyoruz. Kâğıt vermediler, 29 gün elle pislik temizlettiler bize. Tükürükle tıraş olduk. Hücrede öyle bir şey oluyor ki gündüz mü gece mi anlamıyorsunuz. Uyutmuyorlar."
Okuyan'a "gebetirim seni" diyen kim?
[PAGE]
"Gebertirim seni"
"Bu arada ben taş dökmeye başladım. Revire göndermiyorlar. Bir
yakınımız aracılığıyla 4. Kolordu Komutanı Recep Ergun'a ulaşmış.
Ergun cezaevi komutanını çağırıp kızıyor. Cezaevi komutanı Raci
Tetik, beni ve Taha'yı çağırdı. Bana 'Sen kim oluyorsun da beni
şikâyet ediyorsun. Gebertirim seni' diye bağırdı.
"Kanlar içinde taş düşürdüm"
Sonra doktora dönüp, 'intihar etti raporu verir misin?' diye sordu.
Doktor 'Veririm komutanım' dedi. Sonra 'Kâğıt verin şikâyetim
yoktur diye yazacaklar' dedi. Ben ve Taha Akyol reddedince hücreye
atıldık. Kanlar içinde taş düşürdüm, bir ağrı kesici dahi
vermediler."
Canavarlaşmış cezaevi komutanı
"Canavarlaşmış bir cezaevi komutanı var. Onun yardımcısı Yarbay Refik Uzuner ise dünya iyisi. Bir akşam nöbet değişiminde arkamız dönük, bir ses duydum; "Yaşar Bey döner misiniz?" içimden 'Yaşar Bey kim' diyorum. Taha'ya fısıldadım. 'Yanlış mı duyuyorum' dedim. 'Yok' dedi. Korkarak döndüm; 'Sizi bir müddet misafir edeceğiz, kusura bakmayın. Haklısınız davanızda ama elimizden bir şey gelmiyor. Dedenizden mektup geldi. Okumanızı istiyorum. 3 saat alacağım" dedi.
Dedesinden mektup
"Hücreden içeri sızan ince ışıkta okudum dedemin mektubunu: "Torun
üzülme. Dedeni de İstanbul hükümeti idama mahkûm etmişti. Allah
büyüktür vatanseverlerin yardımcısı olur. Dik dur, başını eğme'.
Yarbay geldi ve bana 'Deden haklı Yaşar Bey. Ama o mektubu almak
zorundayım' dedi ve hüngür hüngür ağladı. Sonra 'Allah büyüktür'
deyip gitti. O ziyaret hem bana, hem Taha'ya onca gün sonra ilk
umut veren olaydır."
Devrimci kadınlar için neden ağladı?
[PAGE]"Üç kişi aynı yatağa sığmaya çalıştık"
"Hücredeki 29'uncu günün sonunda 'D Blok'a götürüldük. TÖBDER,
KÖYKOP, Türkiye İşçi Köylü Partisi, Perinçek takımı, MSP ve MHP'li
yöneticileri buraya geçirdiler. 75 kişilik bloğa 240 kişiyi
sığdırdılar. 7.5 aylık sürede Taha Akyol, Namık Kemal Zeybek ve ben
aynı yatağa sığmaya çalıştık. Koğuş seçiminde Perinçek'le yarıştık.
TÖBDER ve sol gruplar bana MSP'liler de Perinçek'e oy verdi.
"Biz 240 erkek devrimci kadınlara ağladık "
"Yan tarafımız kadınlar koğuşu. Eksi 20 derece kadınları avluya
çıkarıp marş söyletiyorlar. Boyalı pencerelerden delik açtık. Bir
gün çavuşun biri solcu kızları coplamaya başladı. Hepsini karın
üzerine yatırıp üzerlerinde dans ediyor. Ortalığı kan götürüyor.
Devrimci kadınların feryatları hâlâ kulaklarımda. İçeride 240 adam
bu manzara karşısında sağcısı solcusu hepimiz ağladık."
"Beni görmeye gelen annemi ittiler"
"İlk açık görüşte annem geldi. Beni gördü bir adım attı, 'Oğlum
nasılsın' der demez bir astsubay annemi itti. Dikenli tellerin
üzerine düştü. Elinden damlayan kanlar karların üzerine iniyor.
Cinnet getirdim. Üzerime çullanıp yaka paça götürdüler."
Türkeş'e duruşmada ne yapmayı önerdi?
[PAGE]Duruşmada İstiklal marşı
"564 sanıklı MHP davası. Bir numaralı sanık Türkeş, ben 6 numaralı
sanığım. Türkeş'e davayı İstiklal Marşı'yla başlatalım' dedim.
Mahkeme heyeti salona girince İstiklal Marşı'na başladık.
Savcıların hepsi mecburen hazırola geçti. İnanılmaz bir
sahneydi."
"MHP davası tam 10 yıl sürdü. Benimle ilgili iddialara gelince.
Ergin Örgügören diye bir MİT ajanı var. MHP'de Beşiktaş'ta ilçe
sekreteri olmuş. Haberimiz yok. Şüphelendim. Çocuklar evinden iki
bavul dolusu evrak getirdi. Bavullardan biri ele geçti. Diğerini
ofise getirdik. Kriptolu yazılar, bir dolu belge, şifreler...
Belgeleri Hürriyet'e verdim. Manşetten çıktı. Baskında odamda duran
bu belgeler üzerinden MHP iddianamesi kuruldu. Sonunda 'Bu adamın
MiT'le irtibatlı olduğuna dair dokümanları Londra'ya gönderdim
tahliye etmezseniz günah gitti, onları yabancı basına
dağıttıracağım' dedim. O gün tahliye oldum. İlahi tesadüf!"
Eren önümüzde ölüme yürüdü
"Erdal Eren'i biz oradayken astılar. Hücreye alı-nalı birkaç gün
olmuştu. Sabaha karşı dörtte o gencecik çocuğu sehpaya götürürken
hepimizi uyandırdılar. 17 yaşındaki Erdal Eren, önümüzden geçerek
ölüme yürüdü. Erdal Eren'in askerler arasından götürülüşünü hâlâ
unutamıyorum. Eren'i idama götürenler, 'Kalkın lan sizin de sonunuz
böyle olacak' diyorlardı."