BTPden dış politika eleştirisi
Abone olBTP Genel Başkan Yardımcısı Dr. Ahmet Hamdi Kepekçi, hükümetin dış politikasını eleştirdi.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkan Yardımcısı Dr. Ahmet
Hamdi Kepekçi, Dışişleri Bakanlığı tarafından dış politikada
oluşturulmak istenen Ulusal Stratejik Konsept’in alt başlıklarından
ziyade bu konseptin keyfiyeti üzerinde durmak gerektiğine işaret
etti.
AB’ye bağımlı, ABD’ye bağımlı, IMF’ye bağımlı Türkiye’nin bağımsız
bir yol haritası çizebilmesinin mümkün olmadığına işaret eden
Kepekçi, medeniyet anlayışımızın Dinlerarası Diyalog süreci ile yok
edilmek istendiğini vurguladı. Dr. kepekçi, şunları söyledi: “Türk
kimliğini de tasfiye etmesi planlanan bu projeyi, AKP hükümet
politikası olarak uygulamaktadır. Hükümet BOP’un emrinde, Sayın
Başbakan BOP’un eş başkanı ve ülkemizde geçerli olan icraat,
tamamen dış devletlere endekslidir. İç politikada AB’nin istekleri,
dış politikada ABD’nin istekleri asıl olarak kabul edilmektedir.
Türkiye’nin görüntüsü bu karede yer almaktadır.”
İç kargaşa oluşturulmak isteniyor
“Türkiye de yaşanan olaylara, kurumlararası oluşturulmak istenen
çatışma senaryolarına da bakıldığında devletin olmazsa olmaz
kurumlarının etkisinin azaltılması, millet nezdinde güven duyulan
kurumların yıpratılması süreci işletilmektedir” diyen Dr. Kepekçi,
şeffaflık adı altında insan haklarının hiçe sayıldığını, ‘çamur at
izi kalsın’ taktiğinin uygulandığını dile getirdi.
Hedef cadı kazanı bir Türkiye
BTP Genel Başkan Yardımcısı Dr. Kepekçi, şu görüşleri öne çıkardı:
“Hukuk siyasallaştırılarak bilerek veya bilmeyerek bu cürümü
işleyenlerin de yarın ihtiyaç duyabilecekleri hukuk normları devre
dışı bırakılmaktadır.
Türkiye’de yaşanan hadiselerin arka planında sürekli, ülkemizi cadı
kazanı haline getirmek isteyen eller vardır. Devletimiz ve
milletimiz çözülme sürecine mahkûm edilmek istenmektedir. Günümüzde
iç politikada yaşanan gelişmeleri dış politikadan ayrı düşünmemek
gerekir. Artık dış politikanın maksadı ve gayreti milli
menfaatlerin devletler arenasında savunulması değil, dış
menfaatlerin ülkemiz insanına kabul ettirilmesi sürecine
dönüşmüştür. Başına çuval geçirilen ve Kuzey Irak’taki kırmızı
çizgileri silinen, oluşturulan Kürt devletine sessiz kalan bir
Türkiye manzarası ile karşı karşıyayız. Milli davamız olan Kıbrıs
meselesinde iflas eden, Ortadoğu’daki devletler diplomasisinde
taşeronluk görevi verilen kişiliksiz bir dış politika uygulaması
ile karşı karşıyayız.
Bu örnekleri arttırmamız mümkündür. Dünyada özellikle bölgemizde
yaşanan bu kaos döneminde siyasi irade, Türkiye’deki krizi
yönetememektedir. Acil olarak 5 bin yıllık devlet tecrübemizden ve
medeniyetimizden beslenen bir ulusal duruş ortaya koymamız
gerekmektedir. Aksi takdirde son yıllarda iç ve dış politikada
yaşanan rezaletlerin devam etmesi kaçınılmaz olur.”