Bozdağ, Batı’yı sert dille eleştirdi
Abone olBaşbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Suriye ve Mısır’daki katliamlara sessiz kalan batı ülkelerini sert bir dille eleştirdi. Bozdağ, “Suriye’de...
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Suriye ve Mısır’daki
katliamlara sessiz kalan batı ülkelerini sert bir dille eleştirdi.
Bozdağ, “Suriye’de öldürülenler gayri Müslimler olsaydı acaba iki
senedir bu ölüm makinesi öldürmeye devam etseydi, uluslararası
toplum seyirci kalmayı sürdürür müydü?” diye sordu.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı tarafından
düzenlenen 2. Uluslararası Hukuk Eğitimi Programı Dedeman Oteli’nde
düzenlendi. Programa, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Avrupa
Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Adalet Bakanı
Sadullah Ergin, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, Yüksek Seçim Kurulu
(YSK) Başkanı Sadi Güven, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanı Kemal Yurtnaç ve çok sayıda davetli katıldı.
Programda konuşan Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, uluslararası
hukukun durumunun ortada olduğunu ve dünyanın uluslararası hukukun
hiçe sayıldığı bir dönemden geçildiğini vurguladı. Suriye’de temel
insan hakkının çiğnenmesinden öte kitlesel katliamların işlenmek
suretiyle, kimyasal silah kullanmak suretiyle bütün dünyanın gözü
önünde cinayetlerin işlendiğini kaydeden Bozdağ, dünyanın gözü
önünde canlı yayında insanlık suçunun işlendiğini söyledi.
Cinayetlere her gün yenisini ekleyen Esad yönetimi karşısında
uluslararası toplumun sessizliğini koruduğunu sözlerine ekleyen
Bozdağ, “110 binin üzerinde ölen olduğuna ilişkin haberler var. İki
yıldır bir yerde yangın var, çocuklar, kadınlar, yaşlılar, gençler,
hastalar ve masum insanlar bütün insanlığın gözü önünde
öldürülüyor. Yurtlarını terk etmiş olanlar, yurdu içinde kaçak
göçek yaşayanlar var ve en son kullanılan kimyasal silahla
öldürülen insanların fotoğraflarını, görüntülerini hep
seyretmişsinizdir. Yani görüntüleri seyredince insanlığından
utanmayan var mı? Böyle kanı donmayan var mı? Olabilir mi böyle bir
manzara ama artık bu manzaralar bizim gerçeğimizdir” diye
konuştu.
“SURİYE’DE GAYRİ MÜSLİMLER ÖLDÜRÜLSEYDİ AVRUPA SESSİZ
KALIRMIYDI”
BM, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin, İnsan Hakları Avrupa
Sözleşmesi ve insan haklarına ilişkin diğer uluslararası
sözleşmelerin ana hedefinin insanı ve onu haklarını korumak
olduğunu dile getiren Bozdağ, insanın en birinci hakkının yaşama
hakkı olduğunu vurguladı. İnsanların yaşama hakkının
korunmadığında, insanların yaşama hakkını teminat altına
alınmadığında insanların başka haklarını koruma iddiasının hiçbir
anlama kalmayacağını belirten Bozdağ, konuşmasına şöyle devam
etti:
“Kimyasal silah kullanıldı hala konuşuyoruz. Hala siyasal hesaplar
yapıyoruz. Eğer bu kimyasal silah kullanımı karşısında bir adım
atılmazsa bundan sonra başka kimyasal silahlarlar kullanıldığı
zaman adım atılmayacağı anlamına da gelir. Başkaları da cesaret
bulabilir. Bugün Esad yapıyor, yarın başka zalim başka yerde benzer
bir şey yapabilir. Orada da o zaman binlerce insan hayatını
kaybedebilir. Onun için eğer insan hakları varsa, uluslararası
hukuk dediğimiz hukuk varsa bu hukukun namusunu korumak evvela
BM’nin vazifesidir. Uluslararası toplumun ve insan olar herkesin
birinci derece vazifesidir. Suriye’de öldürülenler gayri Müslimler
olsaydı acaba iki senedir bu ölüm makinesi öldürmeye devam etseydi,
uluslararası toplum seyirci kalmayı sürdürür müydü. Eğer başka
birileri olsaydı acaba başka mı olurdu. Onun için insan haklarına
ilişkin Avrupa sözleşmesi, BM, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi
Müslümanlar öldürüldüğünde hayat hakkı, insanın yaşam hakkı ihlal
edilmez diye bir hüküm mü içeriyor. Hayır. Fakirler öldürüldüğünde
insan hakları ihlal edilmez diye bir hüküm mü içeriyor.
Diktatörlerin olduğu yerde diktatörler kendi vatandaşlarına
kimyasal silah kullandığında insan hakları ihlal edilmez diye bir
hüküm mü içeriyor. İçermiyor. Öyleyse uluslararası hukukun namusunu
da korumak, insanın yaşamam hakkını korumak, insana ait bütün
değerleri korumak üzere ihdas edilmiş olan hukuk, ihdas edilmiş
olan uluslararası örgütler ve bunları korumak ve gereğini yerine
getirmekle yükümlü olduğunu söyleyen ülkelerin daha fazla bu alanda
yapılan haksızlıklara seyirci kalmaması lazım. Kalırsa ne olur bu
katliamlara kendileri yapmasa bile engelleme kudreti oldukları
halde engellemedikleri için bundan mesul olurlar.”
“TÜRKİYE’NİN SURİYE VE MISIR KONUSUNDAKİ TAVRI NETTİR”
Türkiye’nin Suriye konusunda duruşunun çok net olduğunu ve Mısır’da
da uluslararası hukukun çizdiği çizgiler içerisinde pozisyonunu
belirlediğini ifade eden Bozdağ, Avrupa Birliği’nin ortaya koyduğu
değerler ekseninde Türkiye’nin pozisyonunu belirlediğini söyledi.
Türkiye’nin Avrupa Birliği değerlerini ülkeye kazandırmak için
büyük mücadeleler verdiklerini de sözlerine ekleyen Bozdağ,
“Vermeye devam ediyoruz ama ortaya çıkan hadiselere bakıldığı zaman
bugün Avrupa Birliği’nin kendi ihdas ettiği değerler konusunda çok
büyük bir kriz yaşadığını görüyoruz. Avrupa Birliği’nin değerleri
arasında yaşam hakkı kutsaldır. İnsan hakları kutsaldır. Milletin
iradesi esastır. Demokrasi esastır. Bütün bunlara bakıldığında
AB’nin üzerine bina edildiği değerlerin insan eksenli bir yapı
olduğunu ortaya koyuyor. Ama Mısır’da yaşananlara bakıldığında
insan hakları, demokrasi ve milli irade katledildi, askeri bir
darbe yapıldı. Buna darbe dahi denemedi. Pek çok ülkede demedi.
Burada ne demek lazımdı; uluslararası hukuk ne diyor sa onu demek
lazımdı. Dendi mi, denmedi. AB değerleri ne söylüyorsa onu demek
lazımdı. Dendi mi, denmedi. Peki insana ait değerler ne diyorsa onu
demek lazımdı. Dendi mi, denmedi ve arkasından 200 kişi Ramazan
ayında Sabah namazı vaktinde şehit edildi. Arkasından bini aşkın
insan başka bir katliama muhatap bırakıldı. Eğer darbeye darbe
denmiş olsaydı, bunu yapanlara karşı tavır alınmış olsaydı emin
olun bu cinayetler işlenmezdi. Belki darbe yapmak isteyenler insan
haklarına ilişkin yeri geldiğinde manganda kül bırakmayan ülkelerin
ve uluslararası toplumun bu konudaki ihmal karlığından öte
cesaretlendirici yaklaşımları olmamış olsaydı bu darbeye dahi
teşebbüs etmezlerdi” diye konuştu.
“BİZİM DURUŞUMUZ MURSİ’NİN YANINDA DEĞİLDİR, DEMOKRASİDEN YANA BİR
DURUŞTUR”
Türkiye olarak Mısır’da demokrasi, insan hakları ve milli iradeden
yana tavır koyduklarının altını çizen Bozdağ, demokrasiyi ve milli
iradeye katledenlerin karşısında durduklarını vurguladı.
Bozdağ, “Bizim bur karşı duruşumuzu bazı çevreler ‘Türkiye
Mursi’nin yanında duruyor’ diye adlandırdı. Sadece Müslümanları
destekliyor diye eleştiriyorlar ve büyük bir çarpıtmayı yapıyorlar.
Bizim karşı duruşumuz, bizim duruşumuz Mursi’nin yanında bir duruş
değildir. Bir kez daha bunu ifade etmek isterim. Sayın
Başbakanımızda ifade etti. Bizim duruşumuz demokrasiden yana bir
duruştur. İnsan haklarından yana bir duruştur. Haktan hukuktan yana
bir duruştur. Milli iradeye saygıdan ve onu korumaktan yana bir
duruş olmuştur. Eğer seçime kazanan Mursi değil de onun rakibi
Ahmet Şefik olsaydı ve bu darbe Şefik’e karşı yapılmış olsaydı
Türkiye’nin durumu yine aynı olurdu. Biz yine darbecilerin
karşısında dururduk. Biz yine demokrasiden ve insan haklarından
yana tavır korduk. Suriye’de tavrımızda öyledir, Mısır’daki
tavrımızda öyledir, başka yerlerdeki tavrımızda öyledir. Bunlar
çıkar eksenli tavırlar değildir. İlkesel tavırlardır, insan
haklarından, hukuktan yana tavırlardır” şeklinde konuştu.
“YALNIZ OLAN BAŞINI KUMA GÖMENLERDİR”
Avrupa Birliği Bakanı Bağış ise yaptığı konuşmada, dünyada
uluslararası hukukun ayaklar altında olduğunu söyledi. Suriye’de
ufacık çocukların kitlesel imha silahlarıyla katledildiğini ifade
eden Bağış, dünyada demokrasi beşiği olarak kabul edilen ülkelerin
tecavüze uğrayan Mısır demokrasinin karşısında adeta sessizliği
oynadığını vurguladı. Uluslararası hukukun maalesef üzerine düşeni
yapmadığını kaydeden Bağış, “Ama bir Türkiye var ki, bir vicdan var
ki bütün dünyaya burada bir yanlış var, buna mutlaka parmak
basılması ve bu yanlışın düzeltilmesi gerekir diyor. Kimileri de
bunu Türkiye’nin ‘yalnızlaşması’ olarak adlandırıyor. Bizim
Endonezya’ya kadar adalet uğruna, hukuk uğruna yardım göndermiş bir
ecdadın torunlarıyız. Biz göç eden kuşlar için vakıf kurmuş ecdadın
torunlarıyız. Tabi ki dünyadaki bu haksızlıklara, zalimlere,
katliamlara ve darbecilere hep birlikte dur demek durumundayız.
Yanlış olan, yalnız olan Türkiye değildir. Yalnız olan başını kuma
gömenlerdir” diye konuştu.
“YÜZ MİLYONLAR UMUDUNU TÜRKİYE’YE BAĞLAMIŞ”
Programa yurt dışından katılan katılımcılara seslenen Bağış, “İşte
bu yüzden uluslararası hukuk konusunda sizin sadece vatandaş ve
soydaşlarımızın sorunlarına değil, umudunu Türkiye’ye bağlamış yüz
milyonlarca insanın sorunlarını da gittiğiniz ülkelerde,
yaşadığınız ülkelerde haykırmak için çok önemli bir mesuliyetiniz
olduğunu vurgulamak istiyorum” dedi.
(İHA)