Yakın tarihin en karanlık karelerini dolduran Bosna savaşı
yıllarında 93’te eğitim maksadı ile Malezya’ya gitmiştim.
Sadece Müslüman oldukları için soykırıma tabi olan Bosnalılara
yapılan katliam yılları.
Eğitim almış olduğum okulda Bosnalı birçok öğrenci vardı.
Aileleri ile beraber Malezya’ya yerleşmişlerdi.
Sonra öğrendim ki savaş sebebi ile farklı İslam ülkelerine giden
hatırı sayılır miktarda aileler var.
Birçoğu ile münasebetlerim oldu. İslam ruhunun vermiş olduğu
hassasiyetten ötürü sair insanlardan daha fazla yakınlık kurup
ilgilenme icap ederdi.
Bosnalılarla iletişime geçtikçe gördüğüm manzara beni
şaşırtıyordu zira Müslüman olduğunu söyleyen ama dinin emirlerini
ıskalayan bir yaşantı tarzları vardı.
Müslüman olduğunu söyleyip yılbaşı kutlayan, alkol kullanan,
mahremiyete asla dikkat etmeyen Müslümanlar!
Özellikle başları kapalı olsa dahi kadınlarımızda ve
kızlarımızda bu fotoğrafın görülmesi ne kadar Allahtan ve dinden
uzaklaştığımızın ispatıdır.
İşte bazı Bosnalı genç kızlarda ve erkeklerde gördüğüm manzara
bu idi. Çok rahat içki içiyorlar, partiler düzenliyorlar, yılbaşı
kutluyorlar, kafelerde eğleniyorlar.
Şaşkınlığıma istinaden demiştim ki; “Müslüman olduğunu
söyleyeceksin ama bütün yasakları yaşayacaksın!
Bosnalı kardeşlerimizin imtihanı ve savaşın zuhur etmesinin
sebeplerinden biri bu olsa gerek!”
Aradan uzun yıllar geçti ve 2008 yılında bir vesile ile
Suriye’ye gitmek nasip oldu.
Bazı Bosnalıların manzarası Suriye’de aynı şekilde fotoğrafa
yansıyordu.
Aynı şekilde bazı Suriyeli gençlerin kafelerde örtülü kızların
erkeklerle çok rahat sarmaş dolaş manzaralar sergilemesi!
Kafe köşelerinde başlarında örtü, yüzlerinde ağırlığınca makyaj,
ağızlarında nargile çubukları ve Müslüman olduğunu söyleyen
gençler!
Şam’da birlikte gittiğimiz arkadaşlarıma 93 teki gördüğüm
manzarayı anlattım ve “inşallah Rabbim Bosna’daki gibi bir
imtihanla Suriyeli kardeşlerimizi hizaya çekmez” dedim.
Son birkaç yıldır bu manzara artık bizim toplumumuzda da yer
etmeye başladı maalesef.
Genç kızlarımız başlarındaki örtüye aldırmaksızın kafe
köşelerinde erkeklerle sarmaş dolaş haldeler.
15 sene öncesine gidelim, meydanlardaki ahlaksızlık bu kadar diz
boyu değildi.
Meydanlar, kafeler, eğlence yerleri Müslümanca
yaşamayanlarındı.
Genç Müslüman yeni bir kültüre kapı açtı. Cadde başlarına ve en
güzel yerlere açılan kafeler Müslümanca yaşadığını iddia eden
gençlerle dolmuş durumda.
Asıl hedef her zaman kadındır zira kadın dikkat çeken
varlıktır.
Bir psikolog dostumdan öğrenmiştim; “erkek dikkat çeken bir
bayan gördüğünde bunun mesafesi önemli değil. Ekranda da olsa canlı
da olsa mesafe gözetmeksizin duyguları ve uyarıları devreye
giriyor.
Ama bu kadın için geçerli değil. Ne kadar dikkat çeken erkek
olsa dahi 70 santime kadar yaklaşmadan duygular ve uyarılar devreye
girmiyor.”
Hal böyle olunca bir toplumun ahlakını bozmak
istediklerinde önce kadınları hedefe alıyorlar.
Kadın artık kendini örtüsüyle bile teşhir edebilen ve bende
Müslümanım! diyebilen duruma geldi!
Genç nesil özellikle örtülü kadınlar Dünyayı bir oyun olarak
saymaya başladılar-başladık.
Evet, Dünya bir oyun yeriydi fakat oyunun asıl maksadı
neydi?
Unuttuk ve unutturulduk!
Kadın, ayakları altına Cennet'in serildiği en büyük
makam sahibidir. Ama makamdan kaçış var.
Toplumu yetiştiren, nesilleri inşa eden kadının-annenin
en çok saldırıya uğrayacağını, dolayısıyla en çok savunmanında bu
alanlarda olması gerektiğini düşünüyorum.
Kâfirin tek derdinin Dünya olduğu doğaldır.
Dünya terkedilerek ahiret kazanılmaz.
Lakin kadınların oyuncak olduğu ve dinin tahrif edildiği
ve erkeklerin beğenisine sunuluyor olduğu bir sahada da ahiret
kazanılmaz.
Böyle bir dünyada Müslüman kalmak zordur evet.
Lakin Batılı gibi yaşamaya çalışan, harcayan, giyinen, eğlenen
Müslüman gencin kafasındaki İslam algısı değişmedikçe onulması zor
olan imtihanlara bizde tabi tutuluruz.