Bombacının evinde utanç var!
Abone olGazeteci Savaş Ay, İstanbul'daki patlamalarda bombacı olduğu öne sürülen Gökhan Elaltuntaş'ın ailesiyle görüştü. Savaş Ay, izlenimlerini Sabah'a yazdı.
Bingöl'de bombacı Gökhan Elaltuntaş'ın evine gittim. Baba Şefik
Bey, "Özür dilemek için Hahambaşı'nı ziyaret etmek istiyorum. Elçi
ol" deyince şaşırıp, sarsıldım... "Elçiye zeval olmaz" deyip kabul
ettim Neve Şalom Sinagogu'nu bombalayan Gökhan Elaltuntaş'ın babası
Şefik Bey, bana, "Oğlum adına özür, ölenlere de baş sağlığı dilemek
için Hahambaşı'nı ziyaret etmek istiyorum. Ona sarılıp, ailem
adına, oğlum adına af diliyorum. Ne olur bizi bağışlayın" demek
istiyorum dedi ve aracı olmamı istedi. Sarsıldım, şaşırdım, sonunda
da "elçiye zeval olmaz" diyerek kabul ettim mesajı iletmeyi...
ONLAR DA BENİ ARIYORMUŞ Bayramın birinci günü Bingöl'deyim. Sinagog
bombacılarından Gökhan Elaltuntaş'ın ailesiyle, özellikle de olayı
öğrendiği andan itibaren şoka giren, kimselere görünmeyip, hiç
kimseyle konuşmayan annesini razı edip söyleşmek için uğraşıyorum.
Kentin hatırlı kişileri aracılık ediyor bu görüşmenin gerçekleşmesi
için. Sonra şaşırarak öğreniyorum ki; meğer onlar da beni
arıyorlarmış, İstanbul telefonlarımdan. Aile meclisi karar almış ve
"Olup biteni Sabah'tan Savaş Ay'a anlatalım. Duygularımızı ve
üzüntümüzü onun kanalıyla aktaralım bütün dünyaya" demişler.
Aileden ilk buluşmayı ölen bombacı Gökhan'ın ağabeyi Fatih
Elaltuntaş'la (25) sağlıyoruz. Beni görür görmez, boynuma sarılıp
hıçkırarak ağlıyor. Ağzından dökülen ilk sözler ise şöyle "Abi
bittik biz, mahvolduk. Kardeşimin ölümünü, cenazesini, taziye
günlerini filan bir kenara koyduk. Benim pırlanta gibi kardeşimi bu
hale getirenlerin ortaya çıkmasını arzuluyoruz bir an önce." Genç
adamın ağlaması yüreğimi parçalıyor elbette. Onu sakinleştirmeye
çalışmam da boş bir çaba. Az sonra Fatih Altuntaş'ın aracına binip
taziyeye gelen erkeklerin bulunduğu amca Rıfat Elaltuntaş'ın evine
gidiyoruz. TIKLIM TIKLIM BİR EV Bingöl'ün "hali vakti yerinde"
yurttaşlarımızın oturduğu Karşıyaka, Düzağaç Mahallesi'ndeki ev,
Gökhan'ın büyüdüğü baba evinin hemen arka sokağında. İkinci kata
çıktığımızda kapı önünde onlarca çift erkek ayakkabısıyla
karşılaşıyorum. İçeri girince görüyorum ki, ev tam bir ana baba
günü. Az sonra baba Şefik Altuntaş bitkin, perişan bir halde ve iki
kişinin kolunda zorlukla yürüyerek geliyor bulunduğum odaya. O da
oğlu Fatih gibi sarılıp uzun uzun ağlıyor, göğsüme yaslanıp.
Patlamadan hemen sonra olay yerine gittiğim, oradaki korkunç insan
manzaralarını gördüğüm için bir film şeridi geçiyor kafamın içinden
sanki. Ve şimdi göğsüme yaslanıp ağlayan adamın öz be öz oğluydu
işte bu acıları yaşatan... BİN KEZ ÖLSEYDİ DE...' Bu tarifi
mümkünsüz ruh halinden, yine Şefik Beyin sözleri kurtarıyor beni.
Diyor ki Baba Elaltuntaş "Savaş efendi kardeşim. Oğlum keşke bin
defa öleydi. Ama bir kez bile böyle ölmeyeydi. Biz vatanına,
milletine, devletine, bayrağına, Kuran'ına saygılı, sevgili bir
aileyiz. Aklımız fikrimiz almıyor ki, bu çocuk bunu nasıl yapar.
Senden bir tek arzumuz var Savaş efendi. Ne olursun elçilik et. Ne
yaparsan yap, bizi en başta Musevi kardeşlerimizin Hahambaşı olan
hoca efendiyle görüştür. Onunda boynuna sarılayım. Elini eteğini
öpüp, oğlum adına özür, ölenleri için başsağlığı dileyeyim. Sonra
da bütün aileleri görüp yapayım aynı şeyleri. Biz bu acıyla
yaşayamayız, kahroluruz helallik almadan..." O an bir sessizlik
oluyor odada. Nasıl tepki verecekler diye bakıyorum, kimsede çıt
yok. Ama bakışlarla, duruşlarla anlatıyorlar ki; hepsinin oluru var
bu son derece duygusal teklife. Sadece "Peki iletirim sayın
Hahambaşı'na. Elçiye zeval olmaz çünkü. Ama acı daha çok sıcak.
Herkes çok yaralı yüreklerden. Tepkileri ne olur bilemem"
diyebildim. Sonra oturup saatlerce konuştum herkesle. Oğullarını
anlatırken ortaya çıkan portre, yaptığı katliamla asla bağdaşmıyor.
BOMBACININ EVİ Şimdi yine ev haline, ama bu kez kadın taziyecilerin
doldurduğu, Gökhan'ın esas evine götüreyim sizi. İntihar Bombacısı
Gökhan Elaltıntaş'ın büyüdüğü evdeyim. 3 oda, bir salon mütevazı
bir ev burası. Duvarlarda birkaç dua, ayet var. Yani herkesin
evinde rastlanması son derece normal bir görüntü. Aşırılık
hissettirecek hiçbir şey yok. Evde yaklaşık 50 kadar kadın-kız var.
Çoğu Gökhan'ın akrabası. Anne Sabite Elaltuntaş ve iki kızı az
sonra gelip oturuyorlar. O ana kadar ağzını bıçak açmayan kadın,
metin görünme gayretine rağmen, konuşmaya başlayınca göz yaşı
dökmeye de başlıyor. ANNE MEZAR BAŞINDA Diyor ki "Ben bu olaya hala
inanmıyorum. Benim oğlum böyle bir şeyi yapmış olamaz. Bu sabah
bayramdır diye mezarı başına gittim. Ve bağırdım ona. Seni
affetmem, hakkımı sütümü helal etmem dedim. Sonra yine dayanamadım,
dedim ki; 'oğlum seni bu yollara kim düşürdü? Biz senin düğününü
yapacaktık 1 hafta içinde. Damatlığını bile almış koymuştuk dolaba.
Seni kim kandırdı böyle'dedim." Konuşurken tansiyonu düşen kadın,
daha fazla dayanamadı. Ve baygınlık geçirdi ansızın. Yine telaşla
ve göz yaşları içinde alıp yan odaya götürdüler. Bingöl'deki
ihalelerin çoğu Elaltuntaş Ailesi'ne verilmiş Elaltuntaş ailesinin,
Bingöl ve çevre illerde pek çok devlet ihalesine girdiği ve
müteahhit firma olarak ihalelerin çoğunu kazandığı anlaşıldı.
İnşaat malzemeleri ve elektrik teçhizatı konusunda iş yapan baba
Şefik Elaltuntaş ve oğlu Fatih Elaltuntaş Milli Eğitim, İl Özel
İdare, Bayındırlık Müdürlüğü ve bazı askeri karakol inşaatları için
açılan ihaleleri kazanan firma olarak gözüküyor... Barış ve
kardeşlik hepimizin arzusu DiyarbakIr'a döner dönmez aradım
Hahambaşı'nı. Baba Şefik Elaltuntaş'ın önerisini ilettim, çekine
çekine. Ancak sözleri ve son derece insancıl ses tonu biraz
rahatlattı beni Hahambaşı'nın... Dedi ki "Barış ve kardeşlik
hepimizin arzusudur. Böyle bir duygu içinde olmalarından bir insan
olarak elbette memnun oldum. Ancak şu an için olayın tüm acısı
devam ediyor. Zaten bu benim tek başıma karar vereceğim bir durum
değildir. Mümkünse bayram ertesi cemaatimizin ileri gelenleriyle de
görüşüp yanıtımızı bildiririz." Savaş AY