Boğaziçi’nin tartışmalı rektöründen bomba mesajlar
Abone olBoğaziçi Üniversitesi'ne ilk kez atama ile rektör getirildi. Rektör olarak atanan Prof. Dr. Mehmed Özkan bu atama süreci ile ilgili açıklamalarda bulundu.
Boğaziçi Üniversitesi'ne Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan tarafından rektör olarak atandığında tartışma yaratan Prof.
Dr. Mehmed Özkan açıklamalarda bulunudu. Bu kararın zor bir karar
olduğunu dile getiren Özkan "Gülay Hoca'nın rektörlüğe devam etmesi
gerektiğini düşünüyorum" dedi.
Prof. Dr. Mehmed Özkan ilk gün yaşanları anlattı. Göreve geldiği
ilk gün protestoların olduğunu dile getiren Özkan bunları doğal
karşıladığını belirtti. Öğrencilerle durumu paylaştığını dile
getiren Prof. Dr. Mehmed Özkan; " Sistemin değiştiğini, bizim de
kanunlar çerçevesinde hareket edeceğimizi ve o çerçeveleri kabul
ettiğimizi ifade ederek sorularına cevap vermeye çalıştım" diye
konuştu.
İşte Prof. Özkan'ın açıklamaları;
Prof. Dr. Mehmed Özkan Rektörlüğün, kariyer planında olmadığını
dile getiriken yıllarca Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü müdür
yardımcılığı yaptığını söyledi. Prof Mehmed Özkan rektör danışmanı
görevine getirildikten sonra bambaşka bir kulvara geçiyorsunuz
dedi. Göreve getirilmeden önce Rektörümüz Prof. Dr. Gülay
Barbarosoğlu'nun da verdiği bir sinyal vardı. Bütün çalışanlarını,
danışmanlarını, 'Üniversitede siz rektör olmaya en yakın
adaylarsınız. Çünkü böyle bir tecrübe ediniyorsunuz, üniversiteyi
tanıyorsunuz. Hepiniz düşünmelisiniz' diye hep teşvik ederdi. Bu
görevi ilk aklımıza sokan Gülay Hoca'dır dedi.
'TEKLİF YÖK BAŞKANI'NDAN GELDİ'
Prof. Dr. Mehmed Özkan kendisine gelen resmi teklifin YÖK başkanı
(Yekta Saraç) tarafından yapıldığını söyleyerek zor bir karar
olduğunu dile getirken Gülay hocanın rektörlüğe devam etmesi
gerektiğini düşünüyordum. Çünkü birçok projeyi başlattı ve bunlar
devam ediyordu. Onlarda beraber çalışabilirsek başarılı
olabileceğimizi biliyordum. Şunu da söyledim: 'Bencillik yapıyorum.
Siz rektör olursanız, ben projelerde daha rahat çalışabiliyorum'.
Rektörlükle ilgili o dönemki hissiyatım böyleydi.
Ocak 2016'dan itibaren Gülay hocanın adaylığını destekledim.
Arkadaşlarım da yakından şahit. Kampanyanın o kadar başarılı
olmasında az da olsa katkım olduğunu düşünüyorum. Gerçekten,
inanarak kendisini destekledim. Sonuç gayet başarılıydı. Ekip
olarak en iyisini yaptık.
Rektörlük bana teklif edildi. Aile ve yakın çevremle, arkadaşlarım
ve üniversite içerisinde istişare ettim. Çünkü görev çok zordu ve
yeni bir süreç başlıyordu. Seçimle rektör belirleme süreci ilk
Boğaziçi Üniversitesi'nde başlamıştı fakat ben ilk atanmış rektör
oluyordum. Bunun getirdiği sorumluluk, olumlu olumsuz bir sürü
zorluğu da içinde barındırdı. Tek başıma karar vermek istemedim.
Ortak görüş, 'Sen bu üniversitenin öğrencisiydin, burada
yetiştin. Hem akademik kültürünü, geçmişini, hem de yönetim
sistemini çok iyi biliyorsun. Eğer üniversitenin akademik
değerlerini, kriterlerini sonraki nesle taşıyacaksak şu anda
olabilecek en iyi adaylardan birisin" şeklindeydi.
Bazıları 'Bu senin aynı zamanda bir görevin, üniversiteye
karşı sorumluluğun' dedi.
'BİR TEK BEN DEĞİŞTİM'
"Bence en önemli aşamalardan biri, yönetim kadromuzu oluşturmaktı.
Yönetim kadromuz eskisinin aynısı sayılabilir. Bir tek ben
değiştim. Rektör yardımcılarımız, genel sekreterlik, öğrenci işleri
aynı. Üniversitemizin işleyişinde zaten mekanizma olarak bir
problem yoktu, aynen devam ediyor. Karar alma süreçleri her düzeyde
komisyon ve kurulların işlemesiyle ilerliyor."
'AK PARTİ VEKİLİ ABLAM BİR TEK BENDEN DUYDU'
Prof. Dr. Mehmed Özkan rektörlük görevine getirilince
bir takım yorumlar yapıldı. Ablam AK Parti Eskişehir Milletvekili
Emine Nur Günay, aynı zamanda profesördür ve Boğaziçi
Üniversite'nin bir öğretim üyesiydi. Gönül rahatlığı ile
söyleyebilirimki rektörlük için ne kendisinden, ne de partiden bir
talebim olmadı.
'TEPKİLERİ ANLAYIŞLA KARŞILAMAK GEREKİR'
Tepkilerin olmasını normal karşıladım çünkü yaşadığımız süreci,
karar verme aşamalarını, ne şartlarda görevin teklif edildiğini
herkes bilmiyordu. Zaten ülkemiz zor ve çok üzücü bir darbe
girişiminden geçmişti, gündem farklıydı ve herkesin bunun farkında
olmasını da beklemiyordum. Ama tepkileri bekliyordum. Benim için
üniversitedeki hocalarımın, öğrencilerimizin ve mezunlarımızın
duygu ve düşünceleri çok önemli. Bu nedenle onların tepkilerinin ne
olacağı da önemliydi. Çünkü öyle ya da böyle çoğunluğu aslında bu
görevi benim neden kabul ettiğimi çok iyi biliyordu. Bunu onlar
için kabul ettiğimin de farkındaydı. İlk tereddüdüm 'Acaba bu
yeterince biliniyor mu?' noktasındaydı. İki gün yaklaşık 100-150
kişilik öğrenci grubu beni protesto etti. Bu durumu anlayışla
karşıladım herkesin kendi açısından haklı tepkileri olabilir.
Kendilerini ifade ettiler, saygı çerçevesi içerisindeydi.
Aynı gün kulüp temsilcilerini, öğrenci işleri ve dekanımızla
birlikte davet ettim. Onlarla süreci paylaştım. Bunun bir 'kayyum
rektör' olmadığını aslında üniversitenin kültür ve geleneğini
sürdürmeye izin veren bir atama olduğunu anlattım. Sistemin
değiştiğini, bizim de kanunlar çerçevesinde hareket edeceğimizi ve
o çerçeveleri kabul ettiğimizi ifade ederek sorularına cevap
vermeye çalıştım. Üniversitemizin değerlerinin korunması yönündeki
endişelerini dile getirdiler ve öyle anlıyorum ki tatmin olarak
çıktılar. Bu görüşmeler daha sonra öğrenci temsilcileri, akademik
genel kurul, mezun temsilcilerimiz gibi değişik platformlarda da
sürdü." Türkiye'nin ilk 1000'ine giren öğrencilerin 700'ü
Boğaziçi'ni tercih ediyor ve bunlar her ilden geliyor. Pahalı bir
şehirde yaşıyoruz, ulaşımı problemli. Öğrencinin kampus içerisinde
olmasına önem veriyoruz. Dört yıl üniversitede yurtta yaşamış biri
olarak ben çok iyi biliyorum. Üniversite kültürü sadece derste
değil, 24 saat geçirdiğiniz kampusta alınıyor. Şu anda 17 bin
öğrenci bulunuyor. Yurtları artırmak gerekiyor. Kandilli ve
Kilyos'ta hazırlıklarımız var, buralara yurt yapacağız. Kilyos bir
dil köyüne dönüşüyor. Teknoparkımız şu anda oldukça küçük. Ayrıca
bir Bilim Teknoloji Merkezi kurmak üzere çalışmalara başladık.
'ÖNCEKİ, TÜRKİYE İÇİN EN İYİ SİSTEM DEĞİLDİ'
"Bulunduğumuz noktaya gelmemizin bir nedenini de önceki sistemin
eksikliğine yoruyorum. Bir önceki ne tam seçim ne tam atama
evreleri olan bir sistem. Üniversitelerin yapıları, ihtiyaçları çok
farklı. Şunu rahatlıkla söyleyebiliyorum: Önceki, Türkiye için en
iyi sistem değildi. Onun sıkıntılarını yaşadığımız için belki de bu
sisteme geçtik. Senatomuzda bir komisyon, üniversite yönetim
modelinin dünyadaki örneklerini de değerlendirerek ideal modellerin
neler olabileceğini çalışıyor. Bence çok değerli bilgiler çıkacak.
YÖK Başkanımıza da böyle bir çalışma başlattığımızı ilettim.
Üniversiteme büyük bir sevgiyle bağlıyım. 26 yılımı burada
geçirmişim. Ama zaten gönlümü de çok daha önceden kaptırdığım bir
üniversite. Boğaziçi Üniversitesi'nde görevi bıraktığım zaman
oğlumun da tercih edebileceği düzeyde olmalı, sorumluluğum daha
fazla. Öğrencilerini üniversiteye hazırlayan veliler,
üniversitemizin değerlerinin yaşayacağını, devam edeceğini bilmeli.
Bu görevi Boğaziçi Üniversitesi'nin geleneklerini ve kültürlerini
devam ettirebilmek ve Türkiye'yi yine en önde temsil edebilmesi
adına kabul ettim."
'ÇALIŞMALARIMDAN GERİ KALACAĞIM ENDİŞESİ
YAŞADIM'
"Bilimsel çalışmalarımdan geri kalacağım endişesini yaşadım, hala
da yaşıyorum. Rektör yardımcılığı ve danışmanlık döneminde de
üniversitenin problemleriyle uğraşırken, ders yükü almak zordu.
Enstitüm Kandilli'de, rektörlük Hisar'daydı. Derslere yetişmek için
köprüde hız yapmam gerekti. Öğrencilerimin beni bekliyor olması
duygusu çok rahatsız etti ve bir dönem sonra dersi bıraktım ama
araştırma projelerime devam ettim, TÜBİTAK projesi yürüttüm. O
dönemde yüksek lisans doktora öğrencilerimle çalışmalarımı
sürdürdüm. Tabii rektör yardımcılığı görevine geçince TÜBİTAK
projemi de sonlandırdım. Ama yüksek lisans, doktora projelerime
devam ediyorum hala. Öğrencilerimle yazmakta olduğumuz iki makale
var. Muhtemelen aynı tempoda gidemeyeceğim, o yüzden enstitüden
arkadaşlarımdan yardım istedim. Bazı aktif projelerimde
yöneticiliği kendilerine devrettim ya da tez danışmanlıklarında
destek istedim. Ama tamamen elimi çekmedim, çekmek de istemiyorum.
Buradaki çalışmalar mecrasında akar hale gelince biraz daha vakit
ayırmak istiyorum, ama kopmak istemiyorum."