Birand'ı başarısız yapan isim kim?
Abone olUsta gazeteci Mehmet Ali Birand henüz bir hafta olmadan eleştirilerin odağı haline geldi. Peki Mehmet Ali Birand'ın başarısızlık öyküsünde en büyük rolü kim oynadı?
Kanal D'de haber sunan Mehmet Ali Birand, yeni görevinde henüz 1
hafta olmamışken eleştirilerin odağı haline geldi. Peki Mehmet Ali
Birand'ı Akşam yazarı Oray Eğin, projektörünü bu olaya tuttu.
Yazı: Oray Eğin
Kaynak:
Mehmet Ali Birand'ın ana haber bülteniyle ilgili aksayan bir taraf
var. Ama bunun Birand'ın şahsından geldiğini söylemek güç. Bu daha
çok Kanal D'deki bir iç çatışmaya dayanıyor. O da Ayşenur Arslan'la
(yani ikinci adamla) Birand'ın kan uyuşmazlığı. Arslan, üzerinden
TRT zırhını bir türlü atamadı
Henüz yayına geçeli bir hafta olmasına rağmen Mehmet Ali Birand ve
Kanal D haber medyada haddinden fazla tartışılıyor. Daha önce
hiçbir haber bülteninin böylesi bir basın fenomenine dönüştüğüne
tanık olmamıştık. Fatih Altaylı'dan Reha Muhtar'a köşe yazarları da
Birand'ı sürekli eleştirmeye başladı. Pek çok mecliste de en çok
Birand konuşulur oldu.
Peki sizce, Mehmet Ali Birand'a gösterilen bu ilgi (olumlu ya da
olumsuz) onun lehine mi, aleyhine mi? İzleciyi ekrana çeken
meraktır; bu durumda Mehmet Ali Birand'ın ne yaptığını, nasıl haber
sunduğunu merak etmez mi izleyici? Kendimden örnek vereyim:
Televizyon izleyen bir insan değilim ama geçen pazartesi günü
Mehmet Ali Birand'ın ilk bültenini kaçırdığım için çok üzüldüm.
Şimdi de her günü çok merak ediyorum.
Medyanın belli başlı yazarları, özellikle de Reha Muhtar'ın en
büyük yanılgısı Birand'ı tanımamak. Birand'ı iş bilmez, acemi,
tecrübesiz biri gibi göstermeye çalışıyorlar. Ali Kırca bile bu
yola saptı: 'Ana haber farklı bir iştir' deyip duruyor.
Birand'ı bu kadar hafife alıyor oluşları neden? Söyler misiniz,
Türkiye'de Birand gibi kaç tane gazeteci var: Yurtdışında tanınan,
haftada en az beş-altı defa yabancı basına demeç veren, Avrupa
Parlamentosu'nda milletvekillerinin direkt muhatap aldığı, dünya
liderleriyle kolaylıkla söyleşi yapan... Öyle kolay Birand
olunmuyor.
Kaldı ki, Birand'ı magazine düşman olmakla eleştirmek de çok
mantıklı değil. 32.Gün'ün geçmiş bantlarına, ta TRT yıllarına
bakarsanız o asık suratlı devlet televizyonunda bile nasıl renkli
haberlerin yayınlandığını görürsünüz. Hatta ve hatta Hakan Şükür'le
Mirkelam bile en çok tartışıldıkları dönemde 32.Gün'e
konuşmuşlardı...
Elbette bugün Mehmet Ali Birand'ın ana haber bülteniyle ilgili
aksayan bir taraf var. Ama bunun Birand'ın şahsından geldiğini
söylemek güç. Bu daha çok Kanal D'deki bir iç çatışmaya
dayanıyor.
O da Ayşenur Arslan'la (yani ikinci adamla) Birand'ın kan
uyuşmazlığı. Arslan çok iyi bir gazeteci olabilir, ama üzerinden
TRT zırhını bir türlü atamadı. Atamadığı için de günümüz
şartlarında eski kaldı, kendini geçersiz kıldı. NTV'de de böyle
oldu, Vatan'da da.
Bugün televizyon haberciliğinde önemli olan devletin değil,
milletin gündemi. Ayşenur Arslan ise hala devletin gündeminin
temsilciliğini yapıyor.
İzleyici, yakın zamana kadar Ali Kırca'nın da TRT'nin asık suratlı
yüzünden kurtulamadığını düşünüyordu. Onun haberlerinin
renksizliğini, tek düzeliğini görüyordu. Bu yüzden de Reha Muhtar'ı
tercih etmişti. Oysa ki Ali Kırca'nın kendine özgü bir dünyası
olduğu, milletin gündeminin temsilcisi olduğu şimdi anlaşıldı.
Yılmaz Özdil'le baş başa verip son derece renkli bir haber bülteni
çıkardılar, üstelik bayağılaşmadan. Mehmet Ali Birand da 'milletin
temsilcisi' bir haber bülteni hazırlamak istiyor ama bunun için
kurduğu ekip yanlış. Hatırlarsanız, Birand'ın transfer
görüşmelerini yazdığımda bu isimlerin basına sızmasından duyduğu
rahatsızlığı dile getirmiştim. Asıl transfer etmek istediği haber
liderinin adı ise hiç açıklanmadı. Birand'ın gönlünde yatan aslan
oydu ve bu transfer gerçekleşmediği için de mutsuz oldu. Ayşenur
Arslan en iyi yedek olarak transfer listesinde yer alıyordu. Ancak
Birand'ı tanıyanlar ve Arslan'ın yöntemlerini bilenler bu işin
başından olmayacağını hissediyordu.
Nitekim, bugün Kanal D haberin en büyük handikapı da bu kan
uyuşmazlığı. Birand'la Arslan'ın habere, hayata bakışlarında
farklılık ekrana yansıyor ve Birand'ı 'başarısız gibi' gösteren bu
etken. Halbuki, üçüncü adam Deniz Arman bile daha renkli, daha
yaratıcı ve
Birand'ın kafasına daha yatkın bir haberci. Tembeldir, çalışmaz,
insanı yarı yolda bırakır, haberde öykü falan anlatarak kendini
komik duruma düşürür, ama yeteneklidir. Maalesef, kendi kendine
zarar veren bir Gökdeniz'dir daha çok. Ve Birand'ın çevresi
bunlarla kuşatılmıştır.
Bu kadar ilgi eninde sonunda Birand'a yarayacak, onu izlenir
kılacak. Asıl mesele şu: Patronlar Birand'dan rating mi istiyor,
bir habercilik anlayışı mı? Zira ana haberde rating Türkiye'ye özgü
bir talep. Birand bir Türk gazeteci değil, bu yüzden bu
standartlarıyla onu yargılayamayız. O donanımı, altyapısı, dünyaya
bakışı, mesafesi, siyaseti ele alışıyla tipik bir Avrupalı gazeteci
gibi. Onu ancak Avrupa standartlarıyla yargılayabiliriz.
Bu yüzden de Birand Türkiye'de hiç rating adamı olmadı,
olmayacaktır da. Bu işin okulu başkadır, ustaları farklıdır. Türk
televizyonculuğunda rating mühendisleri vardır. Bir kanal
birinciliğe oynamak istiyorsa da asıl işi rating getirmek olan bu
insanlarla çalışmalıdır: Alın Hakan Aygün'ü, Kanal D'nin başına
koyun, haberleri birinci yapacağını göreceksiniz. Zira Flash TV
gibi ölü bir kanalı bile diriltmiş, haberde 'dört büyükler'
rekabetinin içinde sokmuştur.
Rating mühendisliği ayrı bir yetenek, ayrı bir dil konuşmayı mecbur
kılar çünkü: Reha Muhtar bunun mucididir, Yılmaz Özdil öyledir. Ama
Birand değildir.
Şimdi önemli olan Mehmet Ali Birand'ın kendisini rating savaşından
soyutlayıp, kanaldaki iç savaştan da galip ayrılma
zorunluluğudur.