Öyle zor günlerden ve sıkıntılı günlerden geçiyoruz ki
Cumhurbaşkanımız bile bunu teyit edercesine “yalnız
olduğumu biliyorum” diyor.
15 yıl boyunca oluşturulmaya çalışılan zeminde yalnız
bırakanlar, kendilerine dönüp bakmalılar artık!
Sahte insanlarla bezenmiş köşeler, hamasi duygularla vizyonda
olmaya çalışanlar…
Kültürel, inanç, hedef, eğitim ve istihdam noktasında kısıtlı
imkânların var olduğu bahanesi ile kendini yetiştiremeyen bir
nesil, gelecek için Cumhurbaşkanını kaygılandıran bir mesele.
Cumhurbaşkanı bunu görüyor ve “yalnız olduğumu
biliyorum” diyor.
Medya ve sosyal medyanın oluşturduğu mizansen üzerinden
magazin bilgiler ile aktüelin içine hapsolmuş bir biçimde
gerçeklerden uzak duranlar sadece bir lideri değil aslında vatanı
yalnız bırakıyorlar.
Mizansen üzerinden dini çatışmalar, hamaset duyguları
içerisindeki dava anlayışı, milliyetçilik damarı arasına
sıkıştırılan gençliğin kaybolması…
Hâlbuki bizim kaygımız İslamîdir.
Ne dünyanın sözde davası, ne ucuz muhafazakârlık, ne milliyetçi
taşkınlıklar, ne de olmazsa olmaz reiscilik içinde
boğulmamalıyız!
Her şeyin Allahtan olduğunu bilen bir milletin varlığı
Cumhurbaşkanını da sevindirecek ve yalnız olmadığını
görecektir.
Cumhurbaşkanı bir konuşmasında; “Kim 'Ben olmazsam bu dava
olmaz.' diyorsa büyük bir kibir içindedir. Kim 'Şu olmazsa dava
olmaz.' diyorsa o da büyük bir yanılgının içindedir.” diye
söylemişti!
Yanında olmanın karşılığı zihnimizde sadece “senin
için her şeyi yaparız, sen olmazsan bu vatan olmaz”
hamaseti ile Tayyip Erdoğan’ın fiziki olarak ya da statü olarak
yanında olmak şeklinde anlaşılıyorsa bunun en güzel cevabını
Cumhurbaşkanımız veriyor zaten.
Hz. Ömer büyük komutan Halit Bin Velid’i görevden almasının
sebebini şu şekilde açıklıyor; “İnsanlar onu o kadar büyüttüler
ki, Allah’ı bırakıp ona tevekkül edeceklerinden korktum. Ben
onlara, bütün başarıların ve zaferlerin Allah’tan geldiğini
bilmelerini istediğim için, böyle hareket ettim.”
Cumhurbaşkanını yalnız bırakanlar personaları ile sözlü ya
da fiziki olarak reisin yanındaymış gibi görünenlerdir.
Vatan, din, kardeşlik ve her şeyden önce Allah sevgisi
iliklerine kadar işlemiş milletin önünde durabilecek, hiçbir dünya
gücü yoktur.
Her birimiz kendi alanımızdaki sevdamızın, davamızın hakkını
gerçek manada yerine getirsek vatanımızı yalnızlığa terk etmiş
olmayız.
Ama sözde dava bilinci ile hareket edip köşe kapma sevdasında
olan sahte arkadaşlıklar, sahte dostluklar, sahte sevgiler, sahte
insanlarla yürünmeye çalışılan yol; kutlu bir yola
benzemiyor ne yazık ki!
Maskelerle birilerinin yanında sadece menfaat için yer almaya o
kadar alışılmış ki, dost bildiklerine karşı persona ile davranmayı
ahlakî bir problem olarak görmeyen bir millet haline
dönüşüyoruz.
Kendi personalarını çıkarmadan aynaya baksalar
kendilerinden korkacak “dava adamları” var maalesef.
Cumhurbaşkanı bu tipleri gördükçe “yalnız olduğumu
biliyorum” diyor.
Hiç başka yerlerde aramayın bu sözün işaret ettiğini.
Persona ile STK’larda, siyasi alanlarda kol gezenler ve reisin
ardından gidiyoruz diyenler hem vatanı hem reis belledikleri
Cumhurbaşkanı’nı yalnız bırakıyorlar.
Aslımıza dönelim!
Mücadelemizi, kendi menfaatimiz ve kariyerimizden
yukarıya koyalım.
Çay bahçelerinde magazinsel lakırdılarla siyasete yön veriyormuş
edasıyla konuşmak yerine bir iki cümle okuyalım, bir gençle
hasbihal edelim ya da bir yetimi sevindirelim vs...
Yani naçizane demem o ki biz ciddi, samimi ve yürekli olalım
gerisini Allah’a bırakalım inşallah.