Bin saatten fazla ders alıyoruz ama...
Abone olBritish Council ve TEPAV'ın ortak yaptıkları bir araştırmaya Türkiye'de öğrencilerin İngilizce öğrenememe nedenlerini ortaya koydu.
İlkokuldan itibaren bin saatten fazla
ders almasına rağmen öğrenciler liseden mezun olurken ne İngilizce
konuşabiliyor ne de konuşulanları
anlayabiliyor.
Peki nasıl oluyor da İngilizce'yi öğrenemiyoruz ya da
öğretemiyoruz?
İşte bu sorunun yanıtını British Council Türkiye ve Türkiye
Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) araştırdı.
Araştırmanın sonuçlarını Habertürk gazetesi yazarı Pervin Kaplan
bugünkü köşesine taşıdı.
British Council ve TEPAV'ın araştırmasında 12 ilde 48 devlet
okulunda yaklaşık 21 bin öğrenci, öğretmen ve veli ile görüştü.
İngilizce öğrenmekte en büyük sorun bu dersin "iletişim
dili" olarak değil, tıpkı tarih, coğrafya dersi gibi
işlenmesi, grammer ağırlıklı olması, konuların her yıl aynı şekilde
tekrar edilmesi. Yani dersin yıllar içinde
"eğlenceli" olmaktan çıkıp
"sıkıcı" hale gelmesi.
YÜZDE 50 KAYIP
Öğrenciler yıllar boyunca aynı konuları tekrar ettikleri için
ingilizceye olan sevgileri de giderek kayboluyor. 5. sınıfta
İngilizce dersini sevenlerin oranı yüzde 80 iken, bu oran 12.
sınıfa geldiklerinde yüzde 37'ye geriliyor. Araştırmaya göre
öğretmenlerin yüzde 80'den fazlası ingilizce öğretimi için yeterli
bilgiye sahip. Ancak öğrenciler yaşları ilerledikçe öğretmenlerinin
"yetersiz" olduğuna inanıyor. İlköğretim
öğrencilerinin yüzde 77'si öğretmenlerinin İngilizce seviyelerini
yeterli bulurken bu oran liseye geldiğinde yüzde 53'e düşüyor.
Öğrenciler bu dili en iyi nasıl öğrenebilecekleri sorusuna,
"İlgi alanlarımla örtüşmeli, daha iyi kitaplar olmalı, her
sınıf seviyesinde farklı ve yeni şeyler öğretilmeli, grup çalışması
olmalı, projeler yapılmalı" yanıtlarını veriyor.
Education First'in (EF) 63 ülkede yaptığı İngilizce Yeterlilik
Testi'nde 47. sırada olmanın nedeni de işte bunlar.
EF Asya Pasifik'teki Dil Okulları Akademik Müdürler Takımı
Direktörü David Bish'e göre "öğrenememe" ve
"öğretememe" sorununun nedenini müfredatta aramak
gerek. Çünkü onlar eğer İngilizce sadece dilbilgisi olarak
öğretilmeye çalışılırsa başarısız olunduğunu söylüyor.
Başarılı olmanın yolu dilde etkileşim ve iletişim kurabilmek ve
öğrencilerde bu dili öğrenmeye ihtiyaç duydukları hissini
yaratabilmekten geçiyor. Ama müfredatı iletişime dayalı ve
eğlenceli hale getirseniz, hatta İngilizce'ye birinci sınıfta
başlatsanız da kalabalık sınıflar sorununu çözmek şart. Yoksa 40-50
kişilik sınıflarda her öğrencinin 1 dakika konuşma şansı yok.