Belge'den Ali Kemal'e farklı bakış
Abone olRadikal Gazetesi yazarı Murat Belge, TGC'nin web sayfasında yer alan 'Şehit gazeteci' köşesine konu olan 'Ali Kemal' tartışmasına farklı bir boyut kazandırdı. İşte ayrınt
Düşünce hayatımız bir süre de Ali Kemal dolayısıyla renklenecek
gibi görünüyor. Kısa bir süre önce de Vahdeddin'le
ilgileniyorduk.
Bence her ayın bir haftasını 'vatan hainleri'ne ayıralım ve o hafta
boyunca yakın tarihimizden birinin (sözgelişi, yalnız 150'lik
listesini alsak, 150 haftalık malzeme çıkar) vatan haini olup
olmadığını tartışalım. Bu tartışmada 'haindir' diyenler, 'değildir'
diyenleri de listelerinin sonuna ekleyeceğinden, listenin bitmesine
de imkân kalmaz, oyalanır gideriz.
'İlkellik' üstüne yazmaya başlamıştım, oradan 'eğitim'e geçmeye
hazırlanıyordum. Gene geçeceğim, ama Ali Kemal tartışması
çerçevesinde 'ilkellik' konusuna yeni bir bakış açısı bulmak
mümkün.
Bu tartışma, Ali Kemal'in 'basın şehidi' listesine girmiş olmasının
sonucu. Yani adamın 'şehit' listesinden çıkarılıp 'hain' listesine
konması isteniyor. Başlı başına tuhaf bir durum, aynı adamın bu
derece karşıt iki 'liste' çerçevesinde tartışılıyor olması.
Bu tartışma düzeyinde, sonunda nereye ithal edileceği konusu da
beni fazla ilgilendirmiyor. Olaylara karışmış, olayları etkilemiş,
ölüp gitmiş insanlar hakkında hepimiz kendi değerlendirmemizi
yaparız. Benim değerlendirme ölçütlerim arasında 'şehit' faslı da
yer almıyor, 'hain' kategorisi de. Ali Kemal de bence şunu şunu
yapmış bir adam, erdemlerinin yanı sıra 'fevrilik', çok fazla
düşünmeden, tartmadan seçtiği yolda kendini ajite ederek kendi
fanatiği olmak gibi ciddi kişilik kusurları olan bir adam. Bunların
da 'şehadet'le veya 'hiyanet'le fazla ilgisi yok. İttihatçılara
ciddi şekilde düşman olduğu ortada. Bundan ötürü kimseyi suçlamak
içimden gelmez. Ankara kadrosunu ve direnişini son İttihatçı
direniş olarak gördüğü de gene ortada. Böyle görmesi için çok neden
vardı, çünkü kalan İttihatçıların büyük çoğunluğu gerçekten
oradaydı. Buna rağmen, hareketin başındaki Mustafa Kemal
İttihatçılardan hiçbir şekilde hoşlanmayan bir kişiydi ve işlerin
yönetimini onlara bırakmaya hiç niyeti yoktu. Ali Kemal bunu
anlamadı ya da anlamak istemedi. gazetelerde yazıyla verdiği
mücadelenin yanı sıra iki sefer bakan olmayı kabul ederek bu
düzeyde de Ankara'yla çatıştı. Bu da son derece basiretsiz bir
davranıştı.
Neyse, dediğim gibi, Ali Kemal'in kendisiyle ilgili olarak önemli
gelmiyor bana bu tartışma. Önemli olan Ali Kemal'in 'şehit' veya
'hain' olması değil, bu toplumun hem 'şehit' hem de 'hain'lere bu
kadar fazla ihtiyaç duyması, ikide birde bir fırsat daha yaratıp
birinin daha tartışmasını yapmadan rahat edememesi.
Niçin duyulur bu ihtiyaç? Ne vardır temelinde? Ve niçin böyle
abartılı, 'gerilim' dozu yüksek kavramlar yoluyla anlamak
zorundayızdır dünyayı? Niçin bir kadın, alkol komasında veya buna
benzer bir durumda ölen oğlunu 'şehit' ilan etmek ihtiyacını duyar?
Niçin Türkiye Gazeteciler Cemiyeti gibi bir kuruluş, 'öldürülen
gazeteciler'in değil de, 'şehit gazeteciler'in listesini yapmak
gereğini duyar?
Dünyayı, 'öznel değer ve duygu' yükü yüklenmiş terimler ve
kavramlarla tanıma ve tanımlama ihtiyacı, o veya öteki bireyi, şu
veya bu kurumu değil, bu toplumun tamamını saran bir 'ilkel
anlayış'ın sonucudur. Bugün (cuma sabahı) Mehmet Yılmaz'ın
söylediği gibi, bir zamanın devlet politikası olmuştur üstelik ve
bize de o günlerden miras kalmıştır. Yani, toplumda varolan bir
ilkelliğin yüze vurmasından çok, yukarıdan aşağıya topluma empoze
edilen bir düşünce biçimidir.
Yarın da gene bu konunun öteki yanıyla, 'hain'e layık görülen
'linç' kısmıyla tartışmaya devam edeceğim.
www.radikal.com.tr