Özellikle geçmişte ülkemiz için “gelişim” kelimesi hep başkaları
ile kıyasa eşdeğer olarak algılanmıştır.
“Avrupa’da böyle mi? Bak adamlar Demokrasiyi nasılda en ileri
noktaya getirmişler!” vb cümleleri kuranları hatırlarsınız. Üstelik
bu adamlar demokrasinin azimli savunucularıdır. Lakin iş kendi
inandıkları şeye gelince ortada savunacak bir şey de bırakmazlar
malumunuz!
Geçmiş günlerin kalıntıları üzerimizde dolaşıyor ve aman vermez
dediğimiz imtihanları atlattık diyemiyorum hâlâ!
Yazılarımda kimse duymak istemese de bu nedenleri haykırdım ve
buna devam da edeceğim!
Gelişim dediğimiz şey dünyadaki toplumların önüne
geçebilmektir!
Hedefinizin ve hayalinizin olabilmesidir. Bu ise size kültürel
genlerinizle aktarılan bir özelliktir.
Asıl mesele ise “ne” ile onları geride bıraktığınızda yatar!
Gelelim asıl meselemize;
Birkaç gün önce Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın eğitime katkı
amacı ile kurulmuş bir vakfın toplantısında yaptığı konuşmada;
“İdealimizdeki gençliğimi yetiştirmek istiyoruz… Geçmişte hangi
işi, hangi sorunun çözümünü başkalarına havale ettiysek zarar
gördük… Biz itikadi noktada çok sağlam olacağız. Bizim itikadımızı,
imanımızı kimse teraziye çıkaramayacak kadar sağlam duracağız”
şeklinde bir cümle kurdu.
Tabi bu cümleler bizim yüreğimize su serperken
birilerinin de yüreğindeki ateşi körüklüyor!
Düşünsenize bundan çok değil 10 sene evvelinde bir Müslüman
ideallerinden bahsedebilecek durumda bile değilken şimdi şu cümleye
bir bakın!
Konuşmasını toplumun bel kemiği olan kültürel alana çekti ve
kendisinden beklenen feraset ile çuvaldızı bir güzel batırdı. “Yeni
dönemi okul yapmaktan ziyade, okul müfredatının içeriğine
yoğunlaşma dönemi olarak ilan ediyoruz. Kültür alanında da
maalesef istediğimiz noktaya ulaşamadık" diyerek olayı
gözler önüne serdi.
Asıl rol modelin ahlakta örnek bir gençlik olduğunu ifade ederek
“İbadetinde taviz vermeyen muamelatta sağlam bir gençlik olacak!”
dedi.
Ve son noktayı da olması gerekenin üzerine basa basa koydu;
“Okuyun, araştırın, tefekkür edin, pratik yapın. Sadece
okumak yetmiyor. Düşüneceksiniz, yetmiyor uygulayacaksınız,
yetmiyor neticelendireceksiniz. Kendinizi güçlü yetiştireceksiniz.
O zaman önünüzde aşılamayacak hiçbir engel kalmadığını
göreceksiniz.”
Bu tür konuşmaları yapamadığımız kendi vatanımızda parya
muamelesi gördüğümüz o günlerin üzerinden henüz çok zaman geçmiş
değil. Teyakkuz halinin hiçbir zaman yitirilmeden hareket edilmesi
gerekiyor.
Hele de şimdi!
Neden mi?
Dünya küçük bir şehir halini aldı. Teknoloji çağı uzak olanı en
yakına getirmek gibi bir nimete sahip. Bu bir nimetken kültürel
anlamda evrim yapmak için de kullanıldı. Bunu en çok da Müslüman
dünyasında kullandılar!
Yapılmak istenen yapıldı!
Şimdi daha da dikkatli olunma zamanıdır. Eğer içi boş, kültürel
anlamda kendisinin nerede durduğunu bilmeyen bir gençlik ile bu
yolda devam edilirse bayrağı teslim edecek kimseyi
bulamayacağız.
Bir milletin önüne dünyanın bütün teknolojisini koysanız fakat
onu kendi kültür benliğinden uzaklaştırsanız nerede patlayacağı
belli olmayan içi boş bir bombadan başka hiçbir şey elde
edemezsiniz!
Bu boş bomba öyle bir patlar ki hafazanallah
patladığında, ortada bir millet kalmamış olur.
Milletin bekası birazda gençliğin bekası ile mümkündür. O
gençlik sağlam olmaz ise gidenlerin yerini kuru gürültü kopartan
siyaseti birbirlerinin yüzüne defter fırlatarak oruçlu Müslüman’ın
karşısında şarap içerek bu milletin değerleriyle alay edenler
tekrar alacaktır.
Hem de bu defa eskisinden daha fazla yanıp tutuştukları
intikam hissiyle…
Kültürel gelişmenin ve büyümenin formülü belli;
Okuyun; önünüzde okunmayı bekleyen bir dünya
var!
Araştırın; Bilgi ile donanmak aynı hataları
yapmaktan alıkoyacaktır!
Tefekkür edin; Nerden nereye geldiğinizi ve
nereye doğru gittiğinizi anlamanızı sağlar!
Pratik yapın; Bu millet gözünü budaktan
sakınmayıp pratik yaptığı için küçük bir çadırdan cihan devleti
çıkartmıştır unutmayın!
Evet, malum bunların hiç biri tek başına yetmiyor. Düşünmeden,
uygulamadan, neticelendirmeyen her formül sadece bulunmuş olarak
kalır.
Meselenin “bel kemiği” formülü bizim olan kültürümüze sahip
çıkmaktır vesselam.