BBDKdan kriz değerlendirmesi
Abone olDünya mali sistemi sallanırken Türkiye neden az etkilendi? BBDK'dan gelen tahminler önemli...
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı
Tevfik Bilgin, dünyadaki global depremde, en azından bugüne kadar,
Türkiye'nin ağrı kesicilerle idare etmesinin en önemli sebebinin,
bankacılık sisteminin sıhhati ve ayaklarının yere basması olduğunu
söyledi.
Bilgin, Türk Bankacılık Sistemi 2008 Sonuçları ve 2009 Beklentileri
konulu basın toplantısı düzenledi.
BDDK Başkanı Bilgin, toplantıda yaptığı konuşmada, literatürde
geleneksel görüş olarak bilinen ''fiyat istikrarı sağlanmadan,
finansal istikrar sağlanamaz'' görüşünün son krizde yerle bir
olduğunu ifade ederek, diğer ülkelerden ve Türkiye örneğinden de
anlaşıldığı üzere, finansal istikrarın sağlanmasının ve bankacılık
sektörünün sağlıklılığının, para ve maliye politikalarındaki
başarının ön koşulu olduğunu kaydetti.
Global krizde diğer ülkelerin farklı dozlarda, ilaç, antibiyotik,
serum tedavisi veya yoğun bakım tedavilerinin hep beraber
izlendiğini anlatan Bilgin, ''Türkiye olarak bazı ağrı kesicilerle
bugüne kadar geldik. Dünyadaki global depremde en azından bu güne
kadar ülkemizin ağrı kesicilerle idare etmesinin en önemli sebebi
bankacılık sisteminin sıhhati ve ayaklarının yere sağlam
basmasıdır'' dedi.
Bilgin, bugün ülkelerin uyguladıkları her tedavinin, şiddetine
bağlı olarak, gelecekte yan etkilerini de aynı şiddette
göstereceğini belirterek, bu bakımdan, krizden çıkışta Türk
bankacılık sisteminin Türkiye'ye avantaj kazandıracağını
bildirdi.
KÜRESEL KRİZ
BDDK Başkanı Bilgin, global ekonomilerde yaşanan krizin ilk
boyutunun reel ekonomi olduğunu kaydederek, ABD, Avro Bölgesi,
İngiltere ve Japonya gibi büyük gelişmiş ülkelerde bozulma
sürecinin devam ettiğini anlattı.
Bu durumun doğal bir sonucu olarak uluslararası otoritelerin
ekonomik büyüme konusundaki olumsuz beklentilerinin de had
safhalara ulaştığına işaret eden Bilgin, 2009 yılı için söz konusu
ülke ve birliklerde negatif ekonomik büyüme olasılığının
kesinleştiğini söyledi.
Bilgin, reel ekonomi için oldukça önemli olan enflasyon baskısının,
bu dönemde uygulanan para politikaları sonucu değil, petrol ve
emtia fiyatlarındaki ani ve hızlı düşüş nedeniyle yerini
dezenflasyonist sürece terk ettiğini de kaydetti.
Krizin ikinci ve Türkiye'yi de ilgilendiren boyutunun finansal
boyut olduğunu belirten Bilgin, finansal boyut ile ilgili olarak
son likidite verme merci olan Merkez Bankalarının ellerini, gerek
politika faizlerini düşürme kabiliyeti, gerekse yüksek likidite
enjeksiyonu yapabilme yönüyle kuvvetlendirdiğini anlatan Bilgin,
şöyle devam etti:
''Örneğin, ABD, Almanya, Avustralya, Güney Kore, Kanada gibi
ülkelerin, krizin başladığı günden bugüne kadar muhtelif programlar
çerçevesinde piyasaya verdikleri toplam fon miktarı, Merkez
Bankaları aracılığıyla 3.8 trilyon dolardır. Buna limitsiz olarak
açılan kredi imkanlarını ve kredi linelarını dahil etmiyoruz.
Ancak, bütün bunlara rağmen halihazırda dünya finans sektöründe,
bankacılıkta 803 milyar dolar, sigortacılıkta 151 milyar dolar,
mortgage finans şirketlerinde 114 milyar dolar olmak üzere, toplam
1 trilyon 68 milyon dolarlık zarar yazılması önlenememiştir. Söz
konusu zarara karşı yapılan sermaye artırımları ise 982 milyar
dolardır. Bu noktada gösterilen tüm gayretler, tüm çabalar, kredi
piyasalarına etki göstermemekte ve piyasada bir türlü hareket
başlamamaktadır. Gerek büyük bankaların CDS'leri, gerekse kurumsal
CDS seviyeleri (CDS-Credit Default Swaps- bir ülkenin borçlarını
ödememe olasılığına karşı alınan sigortaya ödenen prim) ile
ülkelerin Hazine getirileri arasındaki farklar hala rekor
seviyelerdedir. Bir anlamda tansiyonun boyutu hala yüksektir.''
Bilgin, yeni bir Varlık Fiyat Balonu oluşturulduğunu da belirterek,
bu balondaki ana oyuncunun ise devlet kağıtları olduğunu, özellikle
ABD'de oluşan bu yeni balonun yapılması planlanan mali teşhis ve
kurtarma planları sonrasında daha da şişeceğini ve bundan sonraki
en büyük finansal kırılganlığın şirket batmaları değil, ülke
hazinelerine olan güvenin sarsılması şeklinde kendini göstereceğini
sözlerine ekledi.