"Bazı Kürtler de Kızılelmacı oldu"
Abone olKürt siyasetini değerlendiren eski parlamenter Haşim Haşimi'den kafa karaştırıcı bir kavram daha geldi. Haşimi'ye göre bazı Kürtler Kızılelmacılarla birlikte hareket etti.
TBMM’de iki dönem vekil olarak görev yapan Haşim Haşimi,
Kürtlerin izlediği siyaseti Aksiyon’a anlattı. “DTP yeni ve değişen
bir parti değildir. Bu da Kürtleri bir çıkmaza götürmektedir.”
diyen Haşimi’ye göre, bazı Kürtler Kızıl Elmacılarla birlikte
hareket ediyor, yürüyüşler tertipleyip gösteriler yaparak ortamın
gerginleşmesine alet oluyor.
Haşim Haşimi, 1989-94 döneminde
Cizre’de belediye başkanı olarak görev yaptı. Karışık dönemde
yaptığı olumlu ve bütünleştirici açıklamalarıyla Türkiye’nin
gündemine gelen Haşimi, mecliste iki dönem Diyarbakır milletvekili
olarak görev yaptı. Şimdi, kurduğu ve “aktif faaliyete
hazırlanıyoruz” dediği Toplum Sorunlarını Araştırma Vakfı (TOSAV)
ile ilgileniyor. Vakıf, Kürt meselesinin yanı sıra, ekonomik
sorunlar, başörtüsü gibi konularda çalışmalar yapıyor. Kürtler için
avantajlı bir sürecin başladığını söyleyen Haşimi, yeni kurulan
DTP’nin eskilerinden farklı olmadığını ve başarılı olamayacağını
iddia ediyor.
-Etnik kimliğin öne çıkarıldığı Kürt siyasi hareketi neden
destek bulamıyor?
Geçmişten beri yaşanan çatışmanın öne çıkardığı bir kesim var. Bu
bağlamda, DEP, HADEP, ÖZDEP gibi siyasi partilerin siyasetteki
çözümsüzlüğü görülmüyordu. Bu partiler siyaseten ve hukuken ne
anlama geldiği pek belli olmayan çok değişik soyut görüşler ortaya
koydu. Öcalan’ın yakalanmasıyla “demokratik cumhuriyet, özgür
vatandaşlık, Türkiyelilik” gibi kavramların ne anlama geldiği henüz
anlaşılmadan “konfederalizm” gündeme getirildi.
-Neden?
Bu Türkiye’deki siyasi dinamiklerden çok Kuzey Irak’taki
gelişmelerle ilgilidir. Sonradan oluşan ‘Türkiye partisi’ söylemi
ve tartışmaları da Türkiye’de egemen siyasetin zihniyetini paylaşma
düzeyine indirgendi. Yani Türkiye partisi olmakla egemen zihniyete
payanda olmak birbirine karıştırıldı. Bu siyasi gelenek, Kürt
kimliğinin farklılığını bile ortaya koyamadı. Bu nedenle daha çok
iki arada bir derede kalmış tavır söz konusu. Bu da tam bir siyasi
iradesizliktir. Bu partiler “Barış ve demokrasi istiyoruz. Tecrit
kaldırılsın. İnsan hakları” gibi genel geçer taleplerin dışında
hiçbir siyaset üretmediler. “Türkiye tarihinde Kürt meselesi hangi
çerçevede değerlendiriliyor? AB sürecinin Kürt meselesi üzerinde
olumlu veya olumsuz etkileri nelerdir? Yeni gelişmelere bağlı
olarak Ortadoğu’da Kürt meselesi hangi zeminlere oturtuluyor?” gibi
soruların cevabını verebilmek önemlidir. Bu sorulara verilen genel
geçer sloganvari cevaplar bir çözüm ve açılım getirmez.
-DTP yeni bir açılımla yola çıktıklarını söylüyor.
Söyledikleri gibi DTP yeni bir parti mi?
Yeni bir parti olmadığı ortada. HEP, DEP, ÖZDEP, HADEP, DEHAP ve
DTP birbirinin devamı. Mevcut süreçte yer alan birçok insan bu
partide ya yer almadı ya da kerhen yer almak zorunda kaldı.
-Kim onlar?
Bu konuda isim vermek istemiyorum. Yani zorunlu bir oluşum var
ortada. Türkiye’de önemli hadiselerin geliştiği, yeni açılımların
olduğu bir döneme denk geldi. DEHAP’ın yeni süreci iyi okumadan
yeni bir parti ile yola çıkması yanlış oldu. Ciddi gelişmeler
oluyor ve hâlâ eskilerin devamı niteliğinde siyaset üretilmeye
çalışılıyor. Bu yanlıştır ve çıkmazdır. Kürtleri bir çıkmaza
götürmektedir. Bu anlamda DTP yeni ve değişen bir parti değildir.
Farklı bir akıma da izin verilmiyor.
-Şerafettin Elçi gibi siyasetçiler bundan dolayı mı Kürtler
üzerinde etkili olamıyor?
Bu Şerafettin Elçi veya Abdülmelik Fırat’tan kaynaklanan bir sonuç
değil. Bir çizgide giden ve Kürtler üzerinde siyasi hakimiyet kuran
bir anlayış var. Bunun içinde biraz örgüt adına ölen çocuklarına
olan vefa duygusu biraz da zorunlu bir destek söz konusu. Ayrıca bu
insanların partileri kapatıldı. Hem PKK buna muhalif hem de devlet.
Sonuçta böyle bir durum ortaya çıktı. Hikmet Fidan cinayetini de
unutmamak lazım. Bu da önemli bir realitedir.
-Bunu biraz açar mısınız?
Ortada çok şeyler dönüyor. Hem AB sürecini zedelemek hem de PKK’dan
ayrılan ve ona karşı duran yeni grupların partileşme sürecini
engellemek şeklinde de düşünülebilir. Bence Fidan cinayetinin
sebepleri arasında AB süreci bağlamında Öcalan’ı unutturmamak da
var. Kürtlere yönelik gelişmeler, etnik siyaset yürüten partilere
bırakılmayacak kadar önemlidir. Tutarlı politikalar ve kalıcı
çözümler şarttır. Bunu da hangi siyasi parti yaparsa yapsın o kadar
önemli değildir.
-Siyasi partilerin Kürt meselesine yaklaşımlarını nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Bir bölgenin sosyal ve ekonomik dokusunun bozulmasına 30 binden
fazla insanın canına mal olmasına rağmen siyasi partilerin hiçbiri
Kürt meselesiyle yüzleşmek istemedi. Sorunun çözümüne yönelik bir
perspektif ortaya koymadılar. Oysa tüm sorunlar siyasi iradeyle,
dolayısıyla siyasi partilerle çözülür. Meseleyi hep başka
kurumlara, askerlere havale ettiler. Asker sorunu askerce halleder,
diğeri de başka türlü halleder. Dolayısıyla bugüne kadar siyasi
partiler Kürt meselesiyle gerçek manada yüzleşmek istemedi. Kürt
meselesine hep konjonktürel oy avcılığı şeklinde yaklaştılar.
-Başbakan Erdoğan “Kürt sorunu vardır” dedi...
‘Kürt sorunu’ vurgusu başlı başına bir açıklama. Cumhuriyet tarihi
boyunca böyle bir tanımlamaya gidilmemişti. Ben AK Partili değilim
ama kendimi doğru politikaya destek vermek durumunda hissediyorum.
Bu noktadan sonra hükümetin geri adım atması kendisi için zararlı
olur. Bu tartışma zemininin kirletilmesine müsaade etmemeli,
oluşabilecek fiziki ve fikri saldırılara karşı da sağlam
durmalı.
-Başbakanın bu açıklaması değişik kesimlerden büyük tepki
aldı ama.
Hükümetin bu söylemine karşı ‘Kızılelmacılar’ denen kesim
tarafından başlatılarak ve yayılarak bir tepki dalgası oluşturuldu.
Ancak kimsenin tam olarak tarif edemediği bir grup bunlar. 28 Şubat
taraftarlarını da içinde barındıran bu hareketlenmeler kitlesel
saldırılara dönüştürüldü. Kürtler olarak neyi istediğimizi bilmeden
bir şey ifade edemeyiz. Bazı Kürtler bu süreci doğru okumadı.
Birtakım siyasi hamleleri oldu. Kızılelmacılarla birlikte hareket
ettiler, yürüyüşler tertipleyip gösteriler yaparak ortamı gerdiler.
Türklerle Kürtleri karşı karşıya getirecek açıklamalar oldu.
Gerilim dolu siyasi bir süreç başlatıldı. Birtakım yürüyüşler
yapılıyor, insanların otobüslere doldurulup oraya buraya
götürülmesi gerilim oluşturuyor. Hadise artık Kürt-Türk
kardeşliğini aşmıştır. Birisi ben Kürt’üm dediği zaman tepki
görebilecek duruma gelmiştir. Başka yerde başka biri ben Türk’üm
dediği zaman da durum aynı.
-Kürtlerin hamisi olarak ön plana çıkanların silahla
siyaseti beraber yürütmesine ne diyorsunuz?
Bugün silah artık bir çözüm değil ve çözüm olmaz. PKK’nın da silah
bırakması lazım. Hükümetin adım atması gerekir. DTP gerginliği
tırmandıracak politikaları bırakmalı. Bir çözüm anlayışı lazım.
Silahla çözüm görülüyorsa bu yanlıştır. Silahlı yöntemle çözüme
kavuşmuş bir hareket yoktur. Çatışma süreci Kürtlere bir şey
getirmez. Dünya kamuoyu teröre artık tümüyle kapalıyken böyle bir
çaba sonuca ulaşmaz.
-Peki, AB bir çözüm kapısı mıdır?
Bu konuyu Avrupa’ya havale etmeyelim. Bu kendi meselemizdir. Birçok
Avrupa ülkesinin Kürtlere bakış açısı farklıdır. Mutabakata vardığı
bir şey yok. Hiçbir zaman Avrupa’nın kalbinde siyasi olarak
Kürtler, Ermeni meselesinin önüne geçmedi. Bu sorun kaldı ki
Avrupa’da üretilmedi, kendi sorunumuz. İleride şöyle bir handikap
da doğabilir; Avrupa eğer Kürt meselesine çözüm getirirse o zaman
Kürtler teşekkürü kendi devleti yerine başkasına eder. Onları
yüceltir, onlara inanır.
KÜRTLER DEHAP’TAN ÇOK AK PARTİ’YE OY VERDİ
AK Parti çizgisinin son 20 yılda Doğu ve Güneydoğu’da aldığı oyun
ortalaması hiçbir zaman yüzde 15’in altına düşmedi. MSP, Fazilet,
RP ve AK Parti oyların yüzde 15’ini alıyor ve bu durum Kürt nüfusa
bakıldığı zaman azımsanmayacak bir durumdur. DEHAP bu kadar oy
alamadı. Hiçbir zaman diğer etnik Kürt partileri de bu kadar oya
ulaşamadı, ulaşacaklarını da zannetmiyorum. AK Parti her kesimden
oy almanın avantajını yaşıyor ve bu zamana kadar hiçbir siyasi
parti bu şekilde oy alamadı. Türkiye’nin neredeyse her bölgesini ve
kesimini temsil ediyor. Türkiye’de siyasi partiler hükümete
girseler bile bu kadar dengeli oy alma durumuna sahip değildir.
Söyleşi: Haşim Söylemez
Kaynak: