Baykal, Erdoğan'a yüklendi
Abone olCHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin grup toplantısında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a yüklendi.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Türkiye'de yaşanan terörün resmi
adının olmadığını bildirerek, ''Terör kadar tehlikeli olan, terörün
adını koymaktan korkuluyor olunmasıdır. Eğer korkmazsanız terörün
üstesinden gelirsiniz ama adını koymaktan kaçarsanız, işte o zaman
başınız derde girebilir'' dedi. Baykal, ''Ortada bir eziklik mi
var, bu tedirğinliğin kaynağı ne?'' diye sordu. Baykal, partisinin
grup toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin, yaşanan terör
saldırıları nedeniyle Ramazan Bayramı'nı buruk bir şekilde
kutladığını söyledi. Son saldırıların Türkiye'nin maruz kaldığı
olayların en geniş çaplısı olduğunu kaydeden Baykal, bu
yaşananların Türkiye'nin kendi kendisini sorgulaması için vesile
sayılması gerektiğini ifade etti. Türkiye'nin 15 yıl terörle
yaşadığını, sonuçta bunu aştığını belirten Baykal, şunları söyledi:
''Tam (kurtulduk) derken birdenbire bir büyük terör tehdidi ile
karşı karşıya kaldık. Bu, geçiştirilecek bir olay değildir. Bütün
boyutları ile çok iyi anlaşılması, değerlendirilmesi gerekir. Bazı
yalın gerçekler bir kez daha ortaya çıktı. Terör herkes için bir
tehdittir, herkes terörün hedefi haline gelebilir. Teröre karşı
savunmanın, tehdit ortaya çıktıktan sonra hiçbir etkin yolu,
yöntemi yoktur. Terör acımasızdır, hedef gözetmez. Bütün bunları
bir kez daha yaşayarak gördük. Teröre karşı mutlaka bir çare
bulunmalıdır, sadece bizim için değil, bütün insanlık için
bulunmalıdır. Bunu kimse tek başına alacağı önlemlerle sağlayamaz.
Bu konuda bir evrensel dayanışmaya, uluslararası ortak işbirliğine
şiddetle ihtiyaç vardır. Terör insanlık için bir tehdittir.''
''SİYASAL MÜCADELE YÖNTEMİ'' Baykal, terörün siyasal mücadele
yöntemi haline gelmesinin tehlikenin asıl kaynağını oluşturduğuna
dikkat çekti. Bu noktadan sonra ''Sözün, aklın, mantığın, fikir ve
düşünce özgürlüğünün, insan haklarının sustuğunu'' kaydeden Baykal,
şiddetin nereye ulaşacağını kimsenin kestiremeyeceğini söyledi.
Şiddetin, şiddeti kaçınılmaz kılacağını, şiddeti çağıracağını
belirten Deniz Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bütün bunlar bir
kez daha önümüze dökülüverdi. Türkiye bu şiddetle hesaplaşmaya
çalışıyor. Bunu başarı ile verebileceğimizden kuşkum yok. Türkiye
şiddete teslim olamaz. Türkiye şiddeti etkisiz kılmayı
başaracaktır. Şiddeti deneyenler bu yöntemle hiçbir yere
ulaşamayacaklarını yaşayarak göreceklerdir. Bunun bir bedeli
olabilir, bunu ödemek zorunda kalabiliriz. Bedelin büyük veya küçük
olması bizi şiddete karşı tavır olmaktan alıkoyamaz,
alıkoymamalıdır.'' ''DOYURUCU DEĞERLENDİRME YAPILMADI'' Bu
saldırıların ardından iktidardan, devletten Türkiye'nin yükselen
sesinin duyulmasını beklediklerini bildiren Baykal, ancak doyurucu
bir değerlendirmenin yapılmadığını ifade etti. Terörün niteliğinin
iktidardan öğrenilemediğini kaydeden Baykal, ''Bu terörün adı iki
haftadan beri hala konulamadı. Türkiye'de yaşanan terörün şu ana
kadar resmi adı yoktur'' dedi. ''Nedir bu terör, kim yapıyor, niçin
yapıyor?'' diye soran Baykal, şunları söyledi: ''Başbakan, (Bu
terör girişiminin mesajını aldım, o mesajı ayaklarımın altına alıp
çiğniyorum) dedi. Güzel bir söz. Ama bu mesajın ne olduğunu hala
bilmiyoruz. Başbakan'ın aldığı bu mesaj ne acaba? Mesajı iadeli
taahhütlü geri çevirdiğini öğrendik, ama içeriğini öğrenemedik.
Neymiş o mesaj? Sayın Başbakan söylesin biz de bilelim. Kimden
almış o mesajı? '' Baykal'ın bu sözlerine konuşmayı izleyenlerden
''Eski yoldaşlarından'' karşılığı geldi. ''BAŞARI İÇİN GEREKLİ'' Bu
soruların yanıtının verilmesinin terörle mücadelede başarı için
gerekli olduğunu belirten Deniz Baykal, bu soruların yanıtsız
bırakılmasının altında neyin yattığını merak ettiklerini söyledi.
İktidarın bu konuda teşhis konulmasını istememe nedenini öğrenmek
istediklerini bildiren Baykal, ''Niye adını koymuyorlar?'' diye
sordu. Hükümetten ''Bombacıların El Kaide ile bağlantıları olduğu
düşünülüyor'' açıklaması yapıldığını ifade eden Baykal, ''Kiminle
bağlantılı olabileceğini tespit etmiş hükümet de bağlantı
kuranların kim olduğunu daha teşhis edememiş'' dedi. Bağlantı
kuranların kim olduğunun söylenmemesini tehlikeli bulduğunu
kaydeden Baykal, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Terör kadar
tehlikeli olan, bir ülkenin maruz kaldığı terörün adını koymaktan
korkuluyor olunmasıdır. Eğer korkmazsanız terörün üstesinden
gelirsiniz ama adını koymaktan kaçarsanız işte o zaman başınız
derde girebilir. Türkiye'nin şu anda böyle bir sıkıntısı var.
Türkiye şu anda yaşadığı terörün adını koymak istemiyor, koymamayı
tercih ediyor, uzak duruyor. Bir çekingenlik ve bir kompleks içine
giriliyor. Ne olmadığı söyleniyor da ne olduğunu bir türlü
söyleyemiyorlar. (Bu, şu değildir) Hükümet'in çabası bu. Şu anda
içinde bulunduğumuz durumun en önemli yönü buydu. İktidarın
ülkemizi tehdit eden bu durum karşısında adını koymaktan çekinen,
korkan tavrın içine girmiş olmasıdır. Niye o tavrın içine girdiği
de fevkalade önemlidir.'' Baykal, hükümetin terörün adını koymaktan
kaçındığı noktada emniyet görevlilerinin görevini yapamayacağını da
vurguladı. ''HİZBULLAH, HARİTADAN MI SİLİNDİ?'' Konuşmasında, PKK
terörüne karşı mücadele verilirken Hizbullah örgütünün egemenlik
alanı oluşturmaya başladığının ortaya çıktığına değinen Baykal,
1993 yılından sonra evlerin bodrumlarında cesetlerin bulunduğunu, 9
bin kişinin bu örgüte üye olduğu gerekçesiyle tutuklandığını,
İstanbul'da basılan bir evde 20 bin örgüt üyesinin isminin
bulunduğunu anımsattı. Baykal, Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar
Okkan ile Gonca Kuriş başta olmak üzere birçok cinayetin altında bu
örgütün bulunduğunun ortaya çıktığını kaydederek, şunları söyledi:
''Bu örgüt kayıp mı oldu, bu 20 bin isimle, 9 bin tutuklanmış örgüt
üyesi ile bu örgüt birdenbire Türkiye'de haritadan mı silindi, yok
mu oldu? Genelkurmay Başkanımızın zarif ifadesiyle Türkiye, din
anlayışına dayalı terör girişimine maruz kalıyor, hiçkimsenin
aklına Hizbullah demek gelmiyor. Hizbullah olmadığı yönünde valiler
açıklama yapmaya çalışıyor. Yakalananlar içinde 8 yıldan beri
aranan Hizbullahçı var. Ne oldu bunlara, Hizbullahçı olmaktan çıktı
mı bunlar? 10 yıldır Türkiye'yi kana bulayan bu örgüt yok mu oldu?
Devlet bunların bu işle ilgisi olmadığını anlatmaya çalışıyor. Peki
onların yoksa kimin var? Ne oldu? Ortada bir eziklik mi var, bu
tedirginliğin kaynağı ne? (Biz onları meşrulaştırmak üzereydik,
şimdi böyle bir olay mı çıktı) mı demek istiyorlar. Bu örgütle
mücadelesiyle öne çıkan emniyet görevlilerini geri plana çekmenin
suçluluk duygusu mu acaba? Bu dosyaların üzerine kararlılıkla
yürümüyor olmanın ezikliği mi var? Yoksa Eve Dönüş Yasası ile
Hizbullah mahkumlarını tahliye etmenin eziklik duygusu mu acaba?
Neyse bunu aşsınlar. O tedirginlik bundan sonrası için kaygı
vericidir. Onu aşmak lazım. Olayın üzerine kararlılıkla yürümek
lazım.''