Batı basını müslümanları tartşıyor
Abone olLondra saldırılarının zanlıları müslümanlar çıkınca Batı basını hararetli bir tartışmaya girdi. Gazeteler ve önde gelen isimler terörün nasıl aşılabileceğini konuşuyor.
Avrupa gazeteleri bugün özellikle saldırganların İngiltere
vatandaşı Müslümanlar olduğunun ortaya çıkmasının ardından
toplumlar arası bir gerginliğin nasıl engelleneceği üzerinde
duruyor. Financial Times gazetesinin bugünkü manşeti: "Blair,
radikal Müslümanlara karşı harekete geçiyor." Gazetede, Başbakan
Tony Blair'in dün Avam Kamarası'nda yaptığı konuşma sırasında
verdiği vaadler ayrıntılarıyla anlatılıyor. "Blair, terör
faaliyetlerini teşvik eden ya da bunları kışkırtan radikal İslamcı
din adamlarının sınır dışı edilmeleri için acil hareket sözü verdi.
Başbakan, İngiltere'deki Müslüman toplumla diyalogu güçlendirme
çabalarını da arttırmak için adım attı ve 'İslam'ın ılımlı ve
gerçek sesinin duyurulması' için uluslararası çaba sarfedilmesi
çağrısında bulundu. Blair, din adamlarına teröristlerin sergilediği
'İslam dininin zehirli ve sapkın yorumuna' karşı çıkmaları için
cesaret verdi." Independent yazarı Simon Carr da, bugünkü yazısında
"Kuran'ı yeniden yorumlayacak biri varsa, o da Tony Blair'dir"
diyor. "Blair, 'Ilımlı İslam, İslam'ın gerçek sesidir' dediğinde,
aslında sadece ılımlıların görüşünü yansıtmış oluyor. Ilımlı İslam
görüşünün yayılıp yayılmaması ve Kuran anayasasının değişip
değişmemesi ona bağlı olacak. Bunu İşçi Partisi'nde yaptı.
Dolayısıyla böyle bir şeyi yapabilecek biri varsa, o da Blair'dir"
MÜSLÜMANLAR'DAN ÖZELEŞTİRİ Saldırganların Müslüman olduklarının
ortaya çıkması, İngiltere'deki Müslüman toplumunda bir özeleştiri
dalgasını da başlattı. Avam Kamarası'nda dün konuşan Müslüman
milletvekili Şahid Malik'in sözleri Guardian'ın başyazısına
taşınıyor: "İşçi Partisi milletvekili Şahid Malik, Müslümanların
kendi toplumlarına ayna tutmak için yeterince çaba sarfetmediğini
kabul etti. Malik, "Orada aşırılık var. Ama bununla ilgilenmek için
yeterince gayret göstermedik. Kınamak yeterli değil. İngiltereli
Müslümanlar şeytanın sesine karşı koymaya hazır olmalıdır' diyor."
Independent gazetesinin başyazısında ise şu ifadeler yer alıyor:
"Şüphe şimdi kaçınılmaz olarak Asyalı genç erkeklerde odaklanacak.
Güvenlik birimleri potansiyel tehditleri belirlemeleri için teşvik
edilecek. Sonuçta, tamamen masum kişilerin taciz edilmesi ve
toplumlar arası gerilimin artması muhtemel." 'ETRAFIMIZA DUVAR
ÖREMEYİZ' Guardian'da yazan Madeleine Bunting ise şöyle soruyor
yazısında: "Müslümanlara bir teklif sunulmuş gibi görünüyor: Bundan
sonra kendilerine yeniden güven duyulması karşılığında, düzenli
olarak birilerinin kafa derilerini sunma bedeli ödeyecekler. Peki
eğer yeğeniniz bir anda sakal uzatmaya ve camiyi biraz daha sık
ziyaret etmeye başlarsa, bundan polisi haberdar etmeniz mi
beklenecek?" Financial Times yazarı Quentin Peel ise terörle
mücadele kapsamında özgürlüklerin sınırlanmaması gerektiğine işaret
ediyor. "İsrail'de yapmaya çalıştıkları gibi, etrafımıza duvar
öremeyiz. Her otobüse, ya da her metro istasyonunun girişine metal
detektörler yerleştiremeyiz. Hedeflerin nasıl ve nereye kadar
korunacağının açık bir sınırı var." Peel, yazısında Müslümanların
üzerine yüklenen ağır sorumluluğa da dikkat çekiyor. "Ilımlı
Müslüman liderler, kuşkusuz İngiliz Ulusal Partisi'nin ırkçıları
tarafından yönlendirilecek beyaz İngiltere'nin tepkisine maruz
kalmadan, toplumları içindeki aşırılık yanlılarını tespit etmek ve
bu kişileri dışlamak göreviyle karşı karşıya." Yüzde 80 Bush ve
Blair'e inanmıyor Financial Times gazetesinde, İngiltere'nin
Müslüman toplumu nezdinde geçen yıl yapılan iki kamuoyu
yoklamasının sonuçları yer buluyor. Ayrıntılar kısaca şöyle:
"İngiltere vatandaşı olmakla İslami değerler arasında ciddi bir
çelişki yok" diyenlerin oranı yüzde 46. Yoklamaya katılanların
yüzde 42'si İngiliz toplumunun Müslümanlara saygı göstermediğini
düşünüyor. Bush ve Blair'in "Teröre karşı savaş, İslam'a karşı
savaş değildir" sözlerine inanmayanların oranıysa yüzde 80.
Guardian gazetesinde yer alan Seumas Milne imzalı yorumda ise,
terörün Irak'la ilişkisi olduğunu reddetmenin ölenlere saygısızlık
olduğu savunuluyor. Yazıda özetle şöyle deniyor: "Irak ve
Afganistan'ı işgal edenler, El Kaide ve destekçilerinin
karşılanması hatta üzerinde konuşulması dahi mümkün olmayan
talepleri olduğunu, bu kişilerin Batılı hayat biçimine ve özgürlüğe
karşı duydukları nefretle hareket ettiklerini savundu. "Ancak geçen
yıl Suudi Arabistan'daki El Kaide saldırısı sonucu sakat kalan BBC
güvenlik muhabiri Frank Gardner, aşırı İslamcıları asıl rahatsız
eden şeyin Batılı hükümetlerin izlediği politikalar ve özellikle
Müslüman topraklarında, Irak ve Afganistan'daki Batılı askerlerin
varlığı olduğunu söylüyor. "Usame Bin Ladin de, bir video kasedinde
El Kaide'nin Batı'nın özgürlüğünden mi nefret ettiği sorusuna
karşılık olarak, 'Neden İsveç'e saldırmıyoruz?' diye sormuştu."
'BATI TERÖRLE SAVAŞMIYOR' Avusturya'da yayımlanan Der Standard
gazetesi de, Londra saldırılarının Batı'nın terörle mücadelesinde
yenik düştüğüne işaret ettiğini yazıyor. "Batı terörle değil
teröristlerle, aşırılığın nedenleriyle değil sonuçlarıyla
savaşıyor" diyor gazete. İsviçre'de yayımlanan Le Temps gazetesi
ise bir uyarıda bulunuyor: "Eğer Müslüman göçmenler yarı gettolarda
yaşamaya devam ederse, kendi içlerine kapanır ya da kendi
toplumlarında kısılmak zorunda kalırlarsa, öfkelerine Irak savaşı
haricinde de nedenler bulacaklardır." Kaynak: BBC