Başka dinlerin ibadethanelerine saldıranlar...
Abone olKültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, "Biz Müslümanlar olarak diyoruz ki, ‘Hangi dinden, hangi mezhepten olursa olsun, masumlara saldıranlar,...
Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, "Biz Müslümanlar olarak
diyoruz ki, ‘Hangi dinden, hangi mezhepten olursa olsun, masumlara
saldıranlar, başka dinlerin ibadethanelerine saldıranlar bizden
değildir. Bunların bizim değerlerimizle bir ilgisi yoktur"
dedi.
Bakan Çelik, Dünya Ehl-i Beyt Vakfınca, Feshane Uluslararası Fuar
ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen, geleneksel Muharrem ayı iftar
programına katıldı. Programda konuşan Bakan Ömer Çelik, muharremin,
peygamberlerin hayatında önemli olayların yaşandığı bir ay olduğunu
vurguladı. İnsanlığın, Hazreti Hüseyin’in Kerbela’da verdiği mesajı
doğru algılaması gerektiğinin altını çizen Bakan Ömer Çelik,
şunları söyledi:
HER YER AŞURADIR HER YER KERBELADIR
“Bu ay bizim temel kitaplarımızda pek çok hakikatle birlikte anılan
bir aydır. Kitaplarımızda geçen rivayetlere göre, Hz. Adem’in
tövbesinin kabulü, Hz. Nuh’un gemisinin tufandan necatı, Hz. Musa
Peygamberimizin Kızıldeniz’i geçişi, Hz. İsa Efendimizin göğe
yükselişi muharrem ayında olmuştur. Ve Peygamberimiz Hz.
Muhammed’in hicreti muharrem ayında gerçekleşmiştir. Muharrem ayı
rahmet dolu bir aydır. Kerbela faciası ise içimizi yakan büyük
acıya rağmen, muharrem ayında gerçekleşen büyük bir facia olmasına
rağmen, Hz. Hüseyin Efendimizin Kerbela’da verdiği mesajın
ışığında, tüm insanlığı ve geleceği aydınlatan bir anıdır.
Ehlibeyt mektebinin büyükleri bize şunu öğrettiler: ‘Hayatta iki
tane yol vardır. Bir tanesi ya Hüseyin gibi hakikatin peşinden
gider, kendini feda edersin ve onun kardeşi Zeynep gibi o hakikati
şehadetinden sonra da takip edersin. Diğeri ise ancak ve ancak
Yezid’in yolunu seçersin. Ya Hüseyin gibi hakikatin peşinden git ve
kendini feda et ya da Zeynep gibi hakikat için kendini feda
edeninin yolunu bütün bir ömür boyunca izle. Üçüncüsü olma, Yezid
olursun.’
Yine Ehlibeyt büyüklerinin bize öğrettiği bir şey vardır. Onlar
bize dediler ki: ‘Kerbela, Kerbela’da kalmadı, Aşura, Aşurada
bitmedi.’ Onlar bize öğrettiler ki, her gün Aşuradır. Her yer
Kerbela’dır.
Şimdi bu mesajın hikmetini, bu mesajın ne anlama geldiğini bugün
daha iyi anlıyoruz. Çünkü Ehlibeyt bizim için sadece muazzez ve
mübarek bir ailenin ismi ve sıfatı değildir. Ehlibeyt, bir değerin
bir ailede, insanlık hakikatinin bir ailede tecessüm etmiş
halidir.
Kerbela’da kendini feda eden şehitler bu değerleri takip ederken,
sadece Müslümanlar için kendilerini feda etmediler. İnsanlık için,
insanı insan yapan hakikat için kendilerini feda ettiler."
İNSANLIĞIN KERBELASI DEVAM EDİYOR
Bakan Çelik, bugün insanoğlunun felsefede, teknolojide, bilimde
muazzam bir ilerleme kaydetti. İnanılmaz noktalara geldiğine dikkat
çekerek şöyle devam etti:
" Fakat yine de hepimiz şunu görüyoruz ki, bugün iftarımızı
açtığımız bu sofrada, tek bir masada Cenab-ı Hakk’ın lütfuyla
tükettiğimiz ekmek ve yediğimiz yemek, bütün bunların toplamı
Somali’deki beş ailenin, beş ay boyunca sofrasında bulunmuyor.
Elimizdeki tek bir teknolojik alete verdiğimiz parayla,
Somalide’deki bir ailenin, Gazze’deki bir ailenin bir yıllık rızkı
karşılanır. Bugün Myanmar’da dünyanın en büyük insan kaçakçılığı
yapılıyor. Zulümden kaçan insanlar karşı taraftaki ülke de onları
kabul etmediği için, nehrin üzerinde yaşıyorlar. Buraya gelirken
okuduğum bir rapora göre binlercesi, onları köleleştirmek üzere
kaçıran, insan kaçakçıları tarafından köle olarak başka yerlere
satılıyor.
Hepimiz biliriz cahiliye devrinde kız çocuklarından utananlar, kız
çocuklarını diri diri toprağa gömüyorlardı. İnsanlık bu kadar
ilerledi. Bugün bu kadar büyük aşamalara geldi. Ama geçen gün
okuduğum bir resmi rapora göre, yine binlerce, on binlerce kız
çocuğu, dünyanın çeşitli yerlerinde diri diri gömülüyor.
İsmini vermek istemiyorum, teknolojik açıdan, başka açılardan
giderek parlayan bir ülkede sadece senede yirmi bin kız çocuğu diri
diri toprağa gömülüyor. Demek ki insanlığın Kerbelası devam ediyor.
Demek ki insanlık için Aşura devam ediyor.
Cenab-ı Hak lütfetti, bu ülkede huzur içerisinde farklı dinlerden,
farklı mezheplerden kardeşler olarak, canlar olarak bir araya
geldik ve bir sofranın etrafını paylaştık. Ama bugün Suriye’de
alimler fetva veriyor. ‘İnsanlar açlıktan ölmesinler diye kedi
köpek eti yiyebilirler’ diyorlar.
Böylesine bir facia gelişmiş insanlığın önünde, teknolojik olarak
en ileri seviyelere ulaşmış insanlığın önünde gerçekleşiyor. Bütün
insanlık bunu seyretmek zorunda kalıyor."
ÜZERİMİZE DÜŞEN GÖREV, NE OLURSA OLSUN HAKİKATİ AYAKTA
TUTMAKTIR
İnsanlığın gelişmesinin, insani hakikatin her zaman ayakta durması
anlamına gelmediğine dikkat çeken Çelik, şunları kaydetti:
" İşte karşısında güçlü bir ordu olmasına rağmen, belki de o savaşı
kaybedeceğini bile bile, bunu bilmesine rağmen, Hz. Hüseyin’i
Kerbela’ya götüren o Aşura gününde, çocuklarıyla, Ehlibeytiyle
oraya götüren şey buydu. Ne olursa olsun, karşı taraf elinde hangi
orduya, hangi ihtişama sahip olursa olsun, üzerimize düşen görev az
da olsak, kaybedecek de olsak hakikati ayakta tutmaktır.
Ve o mesajdan sonra Ehlibeyt mektebinin büyük alimleri bize şunu
öğrettiler, dediler ki: ‘Buradan bir kin çıkarmayın. Buradan bir
rövanş çıkarmayın. Buradan bir savaş çıkarmayın.’ Bize tam tersini
söylediler. Dediler ki: ‘Sizden gayrı olana kötü nazarla bakmayın.
Yetmiş iki millete tek bir nazarla bakın.’
Bu kadar büyük acıdan, sadece kendi dindaşlarını değil bütün
insanlığa, hangi dinden olursa olsun, ister inansın, ister
inanmasın, yetmiş iki millet bizim gözümüzde birdir diyen bir mesaj
bütün insanlık tarihinde sadece ve sadece Kerbela’dan
çıkmıştır.
Onun için biz biliyoruz ki, burası da Kerbela’dır. Yüreklerimizde
bugünde Aşuradır. Çünkü insanlık adına nerede bir acı varsa,
insanlığın hakikatine karşı nerede bir zulüm varsa Kerbela’yı ve
Aşurayı yüreklerinde taşıyanlar buna karşı çıkarlar."
Bakan Çelik, yakın coğrafyanın müthiş bir cinnet içerisinde
olduğuna dikkat çekerek sözlerini şöyle sürdürdü:
" Şii, Sünni’yi öldürüyor, Sünni Şii’yi öldürüyor. Irak’ta,
Suriye’de, Lübnan’da çok acı olaylarla karşılaşıyoruz.
Geçenlerde Peşaver’de birileri bir kiliseye girdiler ve o kilisede
ibadet sırasında insanları havaya uçurdular. Elli kişi öldü. Bu
eylemi yapanlar iki kere lanetlenmelidir. Birincisi, kilisede
rablerine yalvaran ve ayin yapan masum insanlara saldırdıkları
için, ikincisi de bu saldırıyı yaparken yüce dinimizin sembollerini
kullandıkları için. Bunların İslamiyet ile ilgisi yok. Bunlar iki
kere lanetlidir.
Yine geçenlerde Kenya’da Nairobi’de büyük bir facia gerçekleşti.
Birileri içeriye girdi. ‘Şu dinden olanlar dışarıya çıksın’ dedi.
Geri kalanları öldürdü. Bunları yapanların Müslümanlara mal
edilmesi bizim büyük bir acımızdır. Biz Müslümanlar olarak diyoruz
ki: ‘Hangi dinden, hangi mezhepten olursa olsun, masumlara
saldıranlar, başka dinlerin ibadethanelerine saldıranlar bizden
değildir. Bunların bizim değerlerimizle bir ilgisi yoktur.’
Bizim Hz. Hüseyin efendimizden, Kerbela’da öğrendiğimiz mesaj, her
ne pahasına olursa olsun hakikati ayakta tutmaktır. Bütün insanlık
için bu hakikatin peşinden gitmektir. Yine Hz. Zeynep validemizden
öğrendiğimiz, her ne pahasına olursa olsun o hakikatin izinden
yürümektir.
Kerbela, Aşura bütün bu değerler bize, etrafımızdaki olaylara daha
hakiki bir gözle hikmet gözüyle, irfan gözüyle bakmayı nasip
etsin."
(İHA)