Başbakan Erdoğan'ın Kızılcahamam
kampında "öğrenci yurtları/evleri" ile ilgili sözleri medyaya
sızınca kemirilesi yeni bir gündemimiz oldu.
"Kızlı-erkekli öğrenci evlerine
baskın" haberleri köpürdükçe köpürdü.
Zira AK Parti'nin özel hayata müdahale ettiği
tezini ellerinde tutanları da "aman efendim yok öyle bir şey"cileri
de hoplatacak bir haberdi.
Nitekim hopladılar.
Veryansınlar yükseldikçe, "köpüğünü sıyıralım
belki işe yarar" deseler de kar etmedi.
Kraldan çok kralcı olanlar, Başbakan'ın
her konuşmasından sonra "aslında öyle demek istemedi" diye arkasını
toplayıcılar ters köşeye yattı.
Zaman Gazetesi'nin bu haberine yalan, iftira
diyenler olduğu gibi konuya bambaşka açılımlar getirerek boyutlar
üstü geçiş yapanlar bile oldu.
Başbakansa dün çıktı "Buralarda
güvenlik güçlerimize gelen istihbarı bilgiler var. İstihbari
bilgilerden hareketle de valiliklerimiz bu durumlara müdahale
ediyorlar. Niye rahatsız oluyorsunuz? Bazı köşe yazarları inadına
bu tür şeyleri yazıp çizecekler diye biz bu ihbarları bir kenara
atamayız." dedi.
Olan hık deyicilere
oldu.
Başbakan bir şey daha dedi :"Ben
karakteri itibariyle farklı bir siyasetçiyim. Ve bir yerde
konuştuğumu inkar etme anlayışına sahip bir insan değilim.
"
Gayet açık ve net!
Ben kıvırmam, doğru bildiğimden şaşmam
hele doğru bildiğimi söylemekten hiç çekinmem diyor
özetle.
Bunu artık herkes anladı da Başbakan'ı sürekli
düzeltme ihtiyacı gören yandaşlar bir türlü anlamadı.
Artık sular daha fazla bulanmasın kaygısıyla
"öyle değil de kem de küm de" tavrıyla Başbakan'ın
arkasını toplamaya çalışmayı bırakmalılar. Çünkü sadece
Başbakan'ın gözünde değil herkesin gözünde komik duruma
düşüyorlar.
ÖĞRENCİ EVLERİ DENETLENSİN
Mİ?
Gelelim öğrenci evlerinin
denetlenmesine.
Meseleye "muhafazakar" ya da ahlaki
açıdan bakabilirsin. Kızlı-erkekli aynı evlerde kalınmasını tasvip
etmeyebilirsin, doğru bulmayabilirsin.
Anne-babalara uyarı olsun diye "bu konunun
açıldığı iyi oldu" da diyebilirsin.
Fakat devlet eliyle özel öğrenci
evlerini denetleyemezsin!
Her şeyden önce özel alan.
Ve sonrasında bir kızla bir erkeğin aynı evde
kalması suç değil. "Bu evlerde karmakarışık şeyler oluyor"
diye kastettiğin zinaysa, devlet önünde bu da suç
değil.
İş komşu ihbarlarına kaldıysa çok
vahim.
Öğrenci milleti zaten sevilmez apartman
sakinlerince, bir de ellerine bu koz geçerse düşünün
sonucunu.
Bir apartmanda öğrenci milleti için çıkarılması en
kolay, çiğnemesi en zevkli dedikodudur "eve erkek
alıyorlar, eve kız atıyorlar" malzemesi.
Bunları nasıl ayıracaksın?
Denetlenecek o kadar şey var ki öğrenci
evleri bu listenin sonunda bile yer almaz.
Almamalı.
Biz öğrenci evlerinin nasıl denetlendiğini çok
iyi biliriz.
28 Şubat sürecinde öğrenci evlerinde nasıl
didik didik kitaplar arandığını unutmadık. O zaman"
kızlı-erkekli" kalmıyorduk o evlerde ama okuduğumuz kitaplardan
fişliyorlardı bizi.
Biz komşulardan gelen ihbarların nelere
mal olduğunu da iyi biliriz.
Yine aynı dönemde komşusunu "evinde her
cuma kalabalık bir grup toplanıyor, zikir çekiyorlar
galiba" diyerek gelen ihbarların Atatürk
düşmanlığına uzanan yollarında az çekmedik.
Anadolu insanı, anneler, babalar çocuklarının
"kızlı-erkekli" kalmasından memnuniyet duymazlar.
Doğrudur.
En moderni bile mesele kendi kızına
gelince "orda bi duracaksın" der. Demeyenler de var
elbette. "Benim çocuğum, onun kararı" diyenler de
yaşıyor bu memlekette.
Sonuçta "kime ne?"
Ama ısrarla sorumluluk hissediyorsa Başbakan,
ne olursa olsun bunun yolu öğrencileri ihbar ya da öğrencilere
baskın değildir.
Başbakan kendisine emanet edilen çocukları
korumanın daha makul ve işlevsel bir yolunu bulmalı.