Başbakan medyayı ciddiye almamalı
Abone olAhmet Tezcan "Bence bu medyada olup da kirlenmemiş kimse yoktur. Buna ben de dahil." diyor ve ekliyor "Başbakan medyayı gereğinden fazla ciddiye alıyor"
Medyaradar'dan Alev Gürsoy Cimin'in sorularını
yanıtlayan Başbakan Erdoğan'ın eski basın danışmanı, gazeteci
ve roman yazarı Ahmet Tezcan "Bence bu
medyada olup da kirlenmemiş kimse yoktur. Buna ben de
dahil." diyor.
İşte "Başbakan medyayı gereğinden fazla ciddiye
alıyor" diyen Ahmet Tezcan'ın röportajdaki sorulara
verdiği yanıtlardan bazıları:
MEDYADA KİRLENMEYEN YOK, BEN DE DAHİL
Nasıl bir kirlilik bu?
Her açıdan kirlilik. Manipülasyon yaparsınız bu bir kirliliktir.
Gerçeği görmemek ayrı bir kirliliktir. Mesela yapılan bir yalan
habere göz yummak. Ya da yalan haber yapmak bu çok ayrı bir
kirliliktir.
31 YILDIR YILDIR İNSANLIĞIMI KAYBETMEMEYE ÇALIŞIYORUM
Siz de mi kirlisiniz şimdi yani?
Elbette... Bu meslek içinde olup kirlenmemiş kimse yoktur. Annemin
bana sürekli söylediği bir söz var. “Keşke öğretmen olaydın oğlum,
gazetecilerin işi gücü yalan, dolan” şimdi düşünüyorum da annem çok
haklı. Eğer öğretmen olsaydım en azından 30 yılda birkaç insanın
yetişmesinde katkım olurdu. Ama 31 yıl oldu ben bu 31 yılda
insanlığımı kaybetmemeye çalışıyorum.
Durum o kadar vahim mi?
Hem de çok.
Biz de fikir işçisiyiz. Kamuoyunu
bilgilendiriyoruz.
O nedenle bu kadar sertim işte.
TÜRKİYE’DE GAZETECİLİK BİTTİ
Mesleğe yıllarını vermiş bir duayen gazeteciden bunları
duymak kötü.
Duayen lafını hiç sevmem. Olmayan şeyin duayeni olmaz. Bu ülkede
gazetecilik mi var ki duayeni de olsun. Türkiye’de gazetecilik
bitti.
Biz ne yapıyoruz şu an?
Kendimizi avutma ya da kandırmaca.
MEDYANIN EN ÇOK KOVULAN ADAMI OLDUM
Aslında "kovulma" kelimesinin çok sevmiyorum. Ama
genelde sizin durumunuz öyle olmuş. Medyanın kovulan adamı mı
oldunuz hep ve neden?
Neden kovulma kelimesini sevmiyorsun? Gayet normal, insanlık hali
bir durum. Hakikati neden gizleyeyim medyanın en çok kovulan ve
istifa eden adamı oldum.
MEDYADA ÇOK HAKSIZLIK GÖRDÜM
Neden hep kovulan adam oldunuz peki?
İstifalarım ya da kovulmalarımın çoğunun benimle alakası yok.
Mesleğin etik problemlerinden kaynaklandı veya arkadaşlarım
haksızlığa uğradığında karşı durduğum için. Ya da haksızlıklara
dayanamayıp isyan ettiğim için.
Geçimsizlik var mı peki?
Olur mu hiç öyle şey.
İtaatsizsiniz o halde?
İtaat dediğin şey nedir ki? Doğru bir şey görürsem doğruya itaat
ederim. Ancak yanlış bir şey görürsem ona asla itaat etmem. Bu
zaten kendime ihanet olur. Yanlışa itaat kölelikten başka bir şey
değildir...
MEDYADA ŞU ANKİ DURUM ŞU: PESPAYELİK
Mesleği bırakalım gidelim madem durum bu kadar vahim...
Benim de içim karardı...
Bilmem, bırak diyemem ama direnmek en güzeli diyebilirim. O
karakteri oluşturabilmek için direnmek en güzeli. Bir şey yok
olmadan yenisi ortaya çıkmaz. Mesela toprağa gömersiniz tohumu,
tohum yok olur ama içindeki öz çıkar. Bizim içimizdeki öz ne?
İnsanlık. Yani gazetecilik yapmak için insanlıktan başka bir şey
talep edilmiyor ki bizden.
GAZETECİLİK YAPMAK İÇİN İNSANLIKTAN BAŞKA BİR ŞEY TALEP EDİLMİYOR
Biz de insanız... Bakın iki gazeteci karşılıklı
konuşuyoruz?
İnsan var, beşer var. Kimse kusura bakmasın ama herkes insan değil.
Beşer kelimesi var. Beşerle ilgili de Türkçe ’de çok güzel bir
kafiye var. “Beşer şaşar” şeklinde... Beşer demek insan görünümüne
sahip yaratık demek. Ama henüz insan değil. İnsan kendi kendini
inşa edebilen varlıktır. Tasavvufta buna böyle denir.
ŞİMDİKİ TV PROGRAMLARI HEP ABUR CUBUR
Bir dönem televizyon programı da yapmış bir gazeteci
olarak şimdiki tartışma programlarını nasıl buluyorsunuz
peki?
Biz şimdi seninle burada bu güzel kahvaltı yerine abur cubur
yeseydik doyurucu olur muydu?
Olmazdı tabii ki...
Şimdi ki programlarda abur cuburdan başka bir şey değil.
Kitabınızı bana hediye edip imzalarken “yolun sonundan”
diye bir ifade yazmışsınız, nedir bu yolun sonu?
Valla benim için bu meslekte tam 31 yıl oldu. Sen daha yolun
başındasın. Ben sona doğru yaklaştım.
ARTIK SADECE ROMAN YAZACAĞIM
Öyle demeyin daha çok gençsiniz. Biz genç gazetecilere
yol göstereceksiniz.
Kâfirun’dan sonra kararlıyım. İnşallah bundan sonra roman yazmak
dışında hiç bir şey yapmayacağım.
MESLEK BENİ BIRAKTI
Mesleği mi bıraktınız yani?
Meslek beni bıraktı işin aslı (Gülüyor)
GAZETECİLİK KONUSUNDA ÜZERİME DÜŞENLERİ TAM YAPTIM
Desenize şairin dediği gibi “sevmek insanı bırakmaz,
insan sevdiğini bırakır” sizin ki de öyle sanki?
Medya konusunda ve gazetecilik konusunda bugüne kadar söylenmesi
gereken her şeyi söyledim. Yapılması gereken her şeyi yaptığım
kanaatindeyim. İçim rahat... Konuyla ilgili olarak bir kitap
çalışması yapmayı düşünüyorum. Medyadaki karakter problemleri
üzerine olacak bu kitap. “6 yönden yeni medya” diye. Yeni medya
deyince teknolojik yenilikleri insanlar yeni medya diye kabul
ediyor. Yok böyle bir şey. Şimdi sen yeni bir elbise aldın, yeni
Alev mi oluyorsun. Böyle bir şey söz konusu olamaz. Yeni diye bir
şey yok zaten yeryüzünde. Aristo’dan tut, Nihat Doğan’a kadar hiç
kimse yeni bir şey söylememiştir. Sosyolojide de bu böyle. Medyada
karakter oluşumunu canlandırabilirsek yeni medya düzenini de
sağlamış oluruz.
KARAKTER SORUNUNU HALLEDERSEK YENİ MEDYA DÜZENİ SAĞLANIR
Gazetecilik kimliğiniz dışında Başbakan Erdoğan’ın da
bir dönem danışmanlığını yaptınız. Biraz anlatır mısınız zor mudur
Erdoğan’la çalışmak? Neler yaşar kendisine yakın bir
danışman?
Zordur tabii. 7/24 çalışan bir insan. Mesai açısından zor. Zaten
orada mesai diye bir kavram yok. Evinize gidemezsiniz. 2, 5 sene
eve uğramadığım oldu. En küçük kızım 7 yaşındaydı. Yara döker gibi
saçları döküldü. Baba yok, kayboldu çünkü. Çocuk kafayı yedi
bensiz.
BAŞBAKAN DANIŞMANLIĞI BENİ ÇOK YORDU
Sizi yordu mu bu süreç peki. Söylediklerinize göre epey
çekmişsiniz?
Yani yorulmasaydım bu süreçte zaten devam ederdim. (Gülüyor)
yorulduk yani.
BAŞBAKAN ERDOĞAN’LA HİÇ SORUN YAŞAMADIM
Başbakan Erdoğan’la sorun yaşayıp mı ayrıldınız. Bunu
birkaç yerde bu şekilde duymuştum?
Hayır, kesinlikle sorun yaşamadık. Ben ekonomik açıdan çökmüştüm. 4
çocuk okutuyordum ve kazancım yetmiyordu. Düşünsenize memur
maaşı... Üstelik benim eşim de çalışıyordu ve buna rağmen
yetmiyordu. Sağa sola hep borç... Zordu anlayacağın...
BAŞBAKAN’IN VÜCUDUNDAKİ ORGANLAR OLARAK ADLANDIRILIRDIK...
Başbakan danışmanları iyi kazanmaz mı?
Hayır. Başbakanlık’taki memur maaşları bütün devlet daireleri
içerisinde en düşük maaştır. Bizim dönemimizde böyleydi. Şimdilerde
sanırım bunu biraz düzelttiler.
Hem zor, hem yorucu, hem de ekonomik hiçbir getirisi yok. Böyle bir
şey mi Başbakan danışmanlığı? Ben sevmedim bu işi!
Böyle ama yapmak istediğiniz şeyler olunca katlanıyorsunuz. Ancak
bir noktadan sonra dayanılmaz hale gelmişti, ben çökmüştüm artık
iyice. Çok yorulmuştum. Bir de Ankara’ya gittiğinizde Başbakan’ın
danışmanı olarak gidiyorum, onunla çalışacağım diye düşünürsünüz
ama kazın ayağı öyle değil. Siz bir tane Başbakan onlarca
“başbakancık” ile çalışırsınız. Terzi bile orada kendi çapında bir
başbakan gibi görür kendini.
1 BAŞBAKAN ONLARCA BAŞBAKANCIKLA ÇALIŞIRSINIZ
Kraldan çok kralcılar mı var demek
istiyorsunuz?
Kraldan çok kralcı değil de “benci”… Güç odakları etrafında bu tür
şeyler hep olur. Bunlar bir de size gaz vermeye çalışırlar. 73
milyonun ağzının içerisine baktığı bir insana yani Başbakan’a akıl
veren adam olarak görülürsünüz. Kendinizi de öyle görmeye
çalışırsınız. Önce kendinizi gaza getirirsiniz, bir de etraf gazı
verir. Hiç görmediğiniz, tanımadığınız insanlar birden bire
ahbabınız olur. Gazetelerde sürekli çıkar "Başbakan’ın A takımı"
diye. Ağzı, burnu, kulağı olarak konuşlandırmaya başlarlar. Eğer
siz bu organ üzerinden konuşlandırmayı benimseyecek olursanız, bir
müddet sonra ben Başbakan’ın "ağzıyım" derseniz bir başkası da
başka bir organ üzerinden konuşlandırır, ortaya çok nahoş bir
durumlar ortaya çıkabilir. (Gülüyor)
Ama havası da başkadır Başbakan danışmanlığının. Gazetecilikten
farklı epeyce...
Havasını yiyeyim ya ne havası. Hava işte. Hava dediğin nedir ki
heba ve heves dışında boş bir şey yoktur.
GAZETECİLİK DÖNEMİMDE HİÇ OY KULLANMADIM
Başbakan danışmanlığı yapmadan önce hiç AK Parti’ye oy
vermemişsiniz doğru mu?
Aynen öyle ama sadece AK Parti’ye değil hiçbir partiye oy vermedim.
Gazetecilik yaptığım dönem içinde hiç oy kullanmadım. Yerel
seçimler de dahil.
Bu çok doğru değil ama her TC vatandaşı oy hakkını
kullanmalı.
Belki biraz abartılı gelecek ama başkalarına söylediğim şeyi kendim
uygulamazsam sözümün tesiri olmaz diye düşünüyorum.
Başbakan Erdoğan’ı seviyor musunuz?
Elbette seviyorum. Hem de çok.
Nasıl bir insan kendileri?
İyi bir insan. Sert görünür ama çok merhametlidir.
Çok katı ve asabi görünüyor zaman zaman.
Hayır değil. Bu memleketin evladı ya var mı ötesi... Tepkileri
gayet normal, tıpkı bizlerin ki gibi.
BAŞBAKAN GÖRDÜĞÜM EN VEFALI İNSAN
En sevdiğiniz özelliği nedir Başbakan’ın?
En sevdiğim aynı zamanda en sevmediğim özelliği vefası. Başbakan
çok vefalı bir adam. Dehşet vefalı hem de... Başına dert açabilecek
kadar...
O kadar yani?
Benim bugüne kadar gördüğüm en vefalı insan. Bunu herkes bilir,
söylerde.
SABAH’TAN KOVULDUM
Başbakan danışmanlığının yanı sıra Sabah Gazetesi’ne
gidişiniz ve ayrılışınız da çok konuşuldu. Orada neler
oldu?
Kovuldum. (Gülüyor)
Serhat Albayrak ile yıldızınızın hiç barışmadığı
söyleniyor. Bu doğru mu?
Beni işe alan o yahu.
3 dakikalık bir kovulma süreci olmuş galiba. Serhat Bey ile
o gün görüşme süreniz buymuş. Neden bu kadar kısa?
Kovulma sürecinde tabii ki 3 dakika görüşürsün. Saatlerce sürecek
hali yok.
Neden kovuldunuz peki, hiç sorgulamadınız mı?
Hayır neden sorgulayayım nedenini biliyorum zaten. Uyuşulmadı.
Doğru bildiğim şeyleri söyledim. Onlar da bunu kabul etmedi.
Benimle çalışmak istemediler.
SABAH’TA HABERCİLİK SIKINTISI VE HAKSIZLIKLAR VARDI
Neydi orada sizin kabul edemediğiniz o yanlışlar ve
kovulmaya kadar giden o etkenler?
Hem habercilik anlamında vardı sıkıntı. Hem de birtakım yapılan
haksızlıklar. Mesela aynı serviste çalışan, aynı işi yapan 2 insan
arasındaki farklılık. Mesela biri daha fazla çalışıyor az maaş
alıyor, diğeri daha az çalışıp kaytarıyor ama daha fazla maaş
alıyor. Mesela birine zam yapılırken diğerine köle muamelesi
yapılması. Bunlar çok can sıkıcı şeyler. Her medya kuruluşunda
oluyor ancak göz görüyor, gönül katlanmıyor. Ben de
katlanamadım.
ERGUN BABAHAN’A “NEDEN BU KADAR YANDAŞSIN” DEDİĞİMDE
“GİDECEK YERİM YOK BAŞKA” DEMİŞTİ
Tuhaf olan sizden bu kadar çabuk vazgeçmeleri. Siz
Başbakan kontenjanından torpilli değilmiydiniz?
Hayır değildim. Şimdi ben oraya gittiğimde önce Ankara’da kurumu
ziyaret ettim. Bunu kimse inkar edemez. Girdiğim her odada ben şunu
söyledim. “Herhangi bir medya kuruluşunda herhangi bir siyasi
iktidara verebileceğin en önemli ve en sağlıklı destek karşısında
olmaktır. Yanında olmak değil. Çünkü yanında olursan ağırlık gibi
aşağıya çeker ikisini de. Eğer körü körüne yanına olursan, bir
siyaseti körleştirir. İki medyayı yavşaklaştırır. Her odada bunu
söyledim ben. Herkes şahittir buna. İlk sorun burada çıktı zaten. O
dönemdeki yayın yönetmeni ben oraya gelmeden önce, Başbakan’ın
yanında çalışırken “niye bu kadar iktidar yanlısı oluyorsun diye
sorduğumda, ne yapayım gidecek başka yerim yok “ dedi.
Kimdi o kişi?
Ergun Babahan tabii ki.
Ergun Babahan öyle söylemiyor ama. Hatta siz kovulmuşsunuz
o kovulmamış.
Onun söyledikleri onu bağlar beni değil.
ERGUN BABAHAN İLE KARAKTER SORUNU YAŞADIK
Neden Babahan ile anlaşamadınız?
Karakter sorunu.
Sizi yazı işleri toplantısından kovmuş birde. Bu çok
vahim!
Beni kovamadı ki, Yönetim Kurulu Danışmanı’nı kovdu. Yani
dolayısıyla kendini kovmuş oldu.
BABAHAN KOLTUĞUNA OTURACAĞIM SANDI
Bayağı cesaret ama O’nun ki de?
O cesaretten yapmadı bunu. Şov yaptı orada kendince. İnternet
sitelerine dağıttı sonra haberi. Ona çalışan internet siteleri
vardı çünkü. Dolayısıyla o başka bir şeyden korktu. Yanlış anladı
bişeyleri. Benim onun koltuğuna oturacağımdan korktu. Ama şunu
anlayamadı, benim kimsenin koltuğunda gözüm yok. Olmaz da. Çünkü
ben hayatta hiçbir şeyi kendime ait hissetmedim. Şu yazdıklarım da
dahil. Şu yazdığım kitabı yayınlamadan en az 30 kişiye gönderdim.
Onlardan herhangi biri de çıkıp alsaydı kendi adıyla bassaydı içim
cız etmezdi.
Sevmiyorsunuz sanırım Ergun Babahan’ı?
Niye sevmeyeyim. İnsan olan herkesi severim ben ama eylemlerini
sevmek zorunda değilim.
Ya eylemlerini?
Hayır sevmiyordum. Yanlıştı çünkü. Bu arada o da beni sevmek
zorunda değil. İnsanların eylemleri ile özünü karıştırmamak lazım.
Bakın kendisi söylüyor. 28 Şubat’ta nasıl olduğunu şimdi nasıl
olduğunu. Gerçi 2010 yılında attığı Başbuğ kriterleri manşeti de 28
Şubat’ı pek aratmıyordu. İnsanda değişmeyen tek şey var o da
öz.
Şimdiki Ergun Babahan’ı nasıl buluyorsunuz?
Allah herkesin halini güzelleştirsin. Başka da bir şey
demiyorum.
MEDYA PATRONU BANA SİLAH ÇEKTİ
Size silah çeken bir medya patronu vardı sanırım. O olay
neydi Allah aşkına ve kimdi o isim?
(Gülüyor) Bunu çok konuştuk aslında. Best FM’in sahibi Emrah
yapmıştı. Cavit Çağlar’ı eleştiriyordum canlı yayında, o zamanlar
Çağlar bakandı. Emrah’ın da ağabeyinin kayınpederiydi.
Ne dediniz de silah çekecek kadar adamı
çıldırttınız?
Şimdi bana eleştirme dediler, ben eleştirdim. O da doğal olarak çok
hiddetlendi ama o zamanlar çok gençti ve toydu. Şimdi olsa asla
yapmaz.
FATİH ALTAYLI ÖLÜMDEN KURTARDI BENİ
İyi kurtulmuşsunuz...
Fatih Altaylı sayesinde yırttım. (Gülüyor) Fatih, olmasaydı zordu
işim.Aldı götürdü, sakinleştirdi. Sonra ertesi günü ikimizde
kovulduk.
Fatih Bey’le aranız iyi o halde?
Tabii ki. İstanbul’a gelip gittikçe görüşüyorum. En son kitabımı
götürmüştüm.
İnsanların hayatında iniş çıkışlar oluyor ya sizde biraz
fazlası olmuş. Özellikle medya açısından söylüyorum bunu. Canlı
yayında istifa eden bir isimsiniz bu büyük bir
cesaret!
Şimdi orada etik bir takım şeyleri anlatıyorsun insanlara, kendi
anlattığına kendin inanmazsan ve o etik kuralları uygulamazsanız
anlattığınız şeyin değeri kalmaz. Kulağa girmez. Yaşanmamış söz
kulağını bulmaz. Havada boş dolaşır, o da hava kirliliği yapar.
Hiç tutunamamışsınız ne siz ne de programınız. Yoksa sizde
de problem var mıydı?
Belki bende de vardır.
Hiç sorguladınız mı kendinizi?
Sorgulamaz olur muyum.
Ne çıktı o sorgudan?
Yani her açıdan sorguluyorsun kendini. Sonuç olarak aynaya rahat
bakabiliyorum. Utanmıyorum kendimden. Karakterim, kişiliğim hep
yerinde duruyor. Mesleki açıdan hamdolsun ki hala vicdanım rahat.
Yastığa başımı koyunca kendimle savaşmıyorum.
SİYASETÇİLER ORTAYA ATAR GAZETECİLER DE SALAK GİBİ GİYİNİR
Ben şunu anlamıyorum ve de çok üzülüyorum.Bu meslekte
siz biz olmayı. Günümüz gazetecilerini yandaş –candaş-
omurgalı-omurgasız- ayırdılar da ayırdılar. Niye böyle, bu ne büyük
bir acıdır?
Eskiden de kartel medyası vardı. Dinci medya vardı. Ben bunları hiç
sevmem. Kavram kargaşası resmen. Bunları siyasiler ortaya atar.
Gazeteciler de salak gibi üzerine giyinirler bu kıyafetleri. Rıdvan
Akar 32. Gün programı için sormuştu: Kartel medya, dinci medya siz
bu tasniflere inanıyor musunuz diye. "İnanmıyorum" dedim. Bunlar
yapay tasnifler. Anca bizim medyadan bahsedilebilir. Bu ülke
sınırları içinde olan biten her şey ve herkes bizimdir bize aittir.
Bir sivilce varsa bizim suratımızdaki sivilcedir. Bir kambur varsa
bizim sırtımızdaki kamburdur. Güzel bir şey varsa bu da bize
aittir. Dolayısıyla ben bu kavramlara karşıyım. Ama şöyle bir
tasnif olabilir misyon medyası var kombinasyon medyası var. Ama
misyon medyası da artık anlamından çok uzaklaştı.
BAZI ARKADAŞLAR MUHALİF OLMAYI MARİFET SANIYOR
Gazetecilik biraz da muhaliflik midir?
Gazetecinin yapması gereken şey kamu adına denetlemek ve yanlışı
söylemektir. Birebir muhalif olmak diye bir şey yoktur. Bazı
arkadaşlar muhalif olmayı marifet sanıyorlar. Marifet ille de
muhalif olmak değildir. İlle de hakkaniyetli olmaktır.
MEDYA HEP ÜÇ MAYMUNU OYNADI
AK Parti iktidarı 10 yıllık süreçte medyayı çok etkiledi
sanki. Penguenlerden yola çıkarak bunu soruyorum. Herşeyi çok
duymayan, görmeyen bir medya düzeni mi oluştu ne?
Emin ol hükümetle hiç alakası yok. Medya her zaman oldu bitti
böyleydi. Hiç istisnasız devam etti bu dediklerin. Hep 3 maymunu
oynadı.
TÜRKİYE’DE İKTİDARLAR HEP MEDYA ÜZERİNDE EGEMENDİ
Başbakan Erdoğan’ın medya üzerinde büyük bir
egemenliğinden söz etmek mümkün değil mi içinden geçtiğimiz şu
süreçte?
Aslına bakarsan bütün iktidarların etkisi vardı medya üzerinde ama
onlar kapalı kapılar arkasında yaptığı için göze batmıyordu.
Başbakan açıkça meydanlarda söylüyor diğerlerinin gizli saklı
söylediklerini. Daha dürüst.
BAŞBAKAN BENCE MEDYAYI CİDDİYE ALMAMALI
Başbakan o meydanlarda çok kızıyor gazetecilere. Bazen
şaşırıyorum tepkilerine acaba haklı mı değil mi diye düşünüyorum.
Sizce neden bu kadar sert?
Bence gereğinden çok ciddiye alıyor medyayı.
MEDYA YOK BU ÜLKEDE
4. Kuvvetten söz ediyoruz ve en büyük silahların başında
geliyor medya. Her ne kadar doğru habercilik ve bağımsızlık
ilkelerinden sapılsa da.
Bence çok ciddiye almamalı Erdoğan medyayı. Olmayan bir şeyi niye
ciddiye alırsın ki anlamam.Türkiye’de medya yok ki!
Hepten yok sayamazsınız. Bu ülkede onlarca gazete ve
televizyon var.
İyi de bu onlarca TV ve gazete bugüne kadar halk üzerinde ne kadar
etkili oldu? Bak halktan bahsediyorum.Yok öyle bir etki.
HÜRRİYET ŞU AN AKP BİLE YAZAMAZ
Bugün bir gazete var ki “Tayyip” diye manşetler
atabiliyor. Gel de ciddiye alma...
Bunu yıllar önce de yaptılar. Hiç yadırgamıyorum. Artık alıştık bu
tarz hitabetlere. Hapse girdiğinde Hürriyet Gazetesi’nde “muhtar
bile olamaz”diye manşet attı. Onlar da hep Tayyip diyordu. Yıllarca
bu ülkede bunla yapıldı. Şimdi Hürriyet AKP bile yazamıyor.
Neden, korkuyorlar mı?
Bir insan neden korkar kendine güvenemediği için. Kendine
güvenemeyen insan da karaktersiz insandır.
MEDYA 30 YIL İÇİNDE EN PESPAYE DÖNEMİNİ YAŞIYOR
Siz AK Parti’yi anladığım kadarıyla medya konusunda
eleştirmiyorsunuz?
Tabii ki eleştiriyorum. Neden eleştirmeyeyim? Medyanın 30 yıl
içerisindeki en pespaye dönemini yaşıyoruz. Bu bir eleştiri değil
mi?
Basın özgürlüğü bitti mi?
Yoktu ki zaten. Şimdi iktidarla ilgili her şeyi yazacaksın ama
patronun ekonomik ilişkileri konusunda hiçbir şey yazamayacaksın bu
özgürlük mü? Bunu karikatürize edersek Serdar Turgut
Hürriyet’teyken şöyle anlatmıştı. “Ben patronumun ekonomik
ilişkileri konusunda yazı yazmama özgürlüğüne sahibim” yani
anlayacağın önce editöryal bağımsızlığı kendi içlerinde psikolojik
olarak yani şuur olarak gazetecilerin kazanması lazım ki
özgürlükten ya da bir baskıdan söz edebilelim.
28 ŞUBAT BİZİM İÇİN ÇOK AĞIRDI
Siz hiç iktidar baskısı gördünüz mü?
Hem de alasını gördüm. 28 Şubat süreci işte. Neler çektiğimizi bir
biz bir Allah bilir. Kovulduk ama keşke kovulmayla kalsaydı. Epey
sıkıntılar çektik. Baskıdan tut hedef gösterilmeye kadar.
Sizce Türkiye’nin en iyi medya patronu kim, ya da var mı
öyle biri?
Bir zamanlar yanında çalışmıştım Hakan Çizem vardı. Kanal E’nin
eski sahibiydi. Sattı sonra ve adı CNBCE oldu o kanalın. Hakan
Çizem ile biz 4. Kuvvet Medya programı için bir sözleşme yapmıştık.
Sözleşmede şöyle bir hüküm vardı. Programa sözlü ya da yazılı
müdahale tek taraflı fesih gerekçesidir. Hiçbir patron böyle bir
sözleşmeye imza atmaz ama o attı. Bir defa oldu. Merdan Yanardağ
şahittir. Program toplantısında “bu hafta ne yapacaksınız siz ne
var elinizde” dedi. “Yapacağız işte bir şeyler” dedim. Ha tamam
dedi sustu. Böyle iyi bir adamdı. Doğan ve Dinç Bilgin’in tüm
baskılarına rağmen direndi ve o program 1 yıl boyunca devam
etti.
Aydın Doğan’ı nasıl buluyorsunuz?
Nesini nasıl buluyorum?
Medya patronluğunu yani?
Berbat buluyorum.
Nasıl yani?
Olmayan şeyin patronu (Kahkaha atıyor) ben ne yapayım öyle
patronu.
NTV’nin durumu da epeyce tartışma konusu.
Hiç umurumda değil. Ben roman yazıyorum. Medyadan umudu keseli çok
oldu.
BEN GAZETECİLİK YAPTIM ÇOLUĞUM COCUĞUM ACI ÇEKTİ
Bayağı bitirmişsiniz içinizde de medyayı?
Aynen öyle. Kendime de kızıyorum onca yıl kafamda bu kadar yer
açtığım için. Çoluğumun çocuğumun çektiği acılara acıyorum. Ben
gazetecilik yaptım onlar acı çektiler.
Neden o kadar acı çektiler?
Hem maddi hem de manevi.
İçerideki tutuklu gazeteciler var. Şimdi onların ailesi acı
çekiyor. Onlar için ne söylersiniz. Neyin bedelini
ödüyorlar?
Bilemiyorum kendilerini sorgulasınlar.
Üzülmüyor musunuz?
İnsan olarak elbette üzülüyorum.
Bir gazetecinin terör örgütü üyeliği ya da darbeye
teşebbüsten yargılanması akla yatkın mı?
Neden olmasın. İnsana dair hiçbir şey beni şaşırtmaz.
Silivri bir toplama kampı mı muhalefetin dediği
gibi?
Ne alakası var Allah aşkına. Muhalefetin dediğine çok da kulak
vermemeli.
Ergenekon Örgütü’nün varlığına inanıyor
musunuz?
Elbette inanıyorum. Olmaz olur mu, o dosyanın zekatı bile fazla
gelir ülkeye.
Dikkatimi uzun zamandır çekiyor şimdiye kadar röportaj
yaptığım her isim medyadan şikâyetçi, medyaya artık inanmıyor. İşin
en ilginç kısmı bunu söyleyenler gazeteci ve tepe noktalardaki
koltuklarda oturuyorlar. Çok garip değil mi?
Yapma bu işi o zaman derler adama. Ben sana ne diyorum. Artık roman
yazmalıyım. Medya bitik.