Başbakan Erdoğan, Cumartesi günü İnternet Medyası'yla biraraya
geldi.
Toplantıya damgasını vuran ise Erdoğan'ın " "Ben
yorumlara bakmıyorum ama geçenlerde getirmişlerdi bir gözatıyım
dedim. Ben kendimden utandım, çünkü oradaki ifadeler hakaret de
değil. Ailemden geçmişimden geleceğime öyle küfürler vardı ki
bunların tarifi mümkün değil. Bunlar insanı katil bile
yapar" sözleri oldu.
Yani kısacası Başbakan internette yapılan yorumlardan oldukça
dertli.
Hatta "Bunlar insanı katil bile yapar" diyecek
kadar dertli!
Bir anlamda dert dinlemek için gittiği toplantıda dert yanacak
kadar
dertli!
İnsan düşünmeden edemiyor; madem bu kadar dertli bu konuda
neden bu zamana kadar bir adım atmadı?
Sorunların çözümü için en yetkili merci olan Başbakan,
katil bile olunabileceğini söylediği bir konuda yıllardır
neden sessiz kaldı?
Bu zamana kadar bu konuda yasal bir düzenlemeyi geçelim, bunun alt
yapısını oluşturacak adam gibi bir çalışma bile yapılmadı.
Yapılanların sayısı da bir elin parmaklarını geçmeyen sonuçsuz
çalışmalar.
Başbakan şikayetlerinde sonuna kadar
haklı.
İnternet medyası içerisinde bu işi ciddiyetle yapan siteler
özellikle yorumlar konusunda zaten oldukça titizlikle çalışıyorlar.
Fakat tek başına bu yeterli olmuyor.
İnternet Türkiye'ye geldiğinden beri inanılmaz bir hızla büyüyor
fakat hukuksal alan hala bomboş. Ortada ne bir yasa var ne doğru
düzgün bağlayıcı bir yaptırım.
İnternet medyası bu konuda Başbakan'dan bir adım bekliyor.
Başbakan ise dönüp onlara yorumcuları şikayet ediyor. Üstüne de
" bunu siz edite edeceksiniz" diyor.
Başbakan'ın konuşmasında ilgimi çeken bir yer daha oldu.
Başbakan, özellikle küfür ve hakaret içerikli yorumları kastederek
"bunların bizim toplum yapımızla uzaktan yakından alakası
yok" dedi.
Doğrudur.
Fakat arkasından "Büyük ihtimalle bunlar belki üniversite
gençliği" diye bir yorum yapmasına da anlam veremedim.
Üniversite gençliği Cumhurbaşkanı'na, Başbakan'a pervasızca hakaret
edebilecek potansiyelde mi yetişiyor? Yoksa "bunlar
gençler, deli akar kanları, bi anlık gaza gelip klavyeden
rahatlıkla sallayabilirler mi?" demek istedi.
Ucu açık...
Fakat Başbakan'ın, internet üzerinden gelen bu pervasızca akının
faillerinin üniversite gençliği olabileceği yolunda bir tahmini
olduğu da açık.
Senelerdir neredeyse "bize bir yasa!" diye
yalvarır hale gelen İnternet medyası için, toplantıya katılan
Hüseyin Çelik "hükümet olarak internet gazeteciliğini
desteklediklerini" söyledi.
Hükümetin bu zamana kadar internet gazeteciliğini gönülden
desteklediğini kimse inkar edemez. Çünkü somut hiç bir
adım atılmadı. Bu da desteğin sadece gönülden olduğunu
gösteriyor.
2010 yılına kadar gönülde kalan bu desteğin yeni yeni
somutlaştığını görmek kusura bakmayın ama sevindirici değil. Aksine
acı...
Kısa zaman önce yaptığımız küçük çaplı bir araştırma bize ne
iktidar partisi olan AK Parti içinde ne de Meclis içerisinde
internet gazeteciliğiyle alakalı herhangi bir kıpırdanmanın dahi
olmadığını gösterdi.
Hatta konuştuğum milletvekilleri , komisyon başkanları "
valla ben bilmiyorum, biz de öyle bir çalışma yok, yapan var mı onu
da bilmiyorum" dedi. Herkes topu birbirine attı ve
konuyu sahiplenen bir kişi de çıkmadı.
İnternetle ilgili çok büyük bir yasal boşluk var. Fakat İnternet
gazeteciliğinde böyle bir sorun yok. Çünkü boşluk
olabilecek bir yasası bile yok!
Bu zamana kadar kendi yağıyla bile kavrulamamış bir alanın ancak
dibi tutunca mı bir şeyler yapılacak merak ediyorum
doğrusu.
Anlayacağınız ben de çok dertliyim.
Yorumcu dertli...
Editör dertli...
Patron dertli...
İnternet medyası dertli...
Artık Başbakan'da dertli olduğuna göre, bu toplantıdan
sonra bir şeyler değişir herhalde.
Ya da şöyle söyleyeyim " Başbakan katil olmadan değişse iyi
olur!"