BAŞBAKAN ERDOĞAN KIZILCAHAMAM KAMPINDA KONUŞTU (3)
Abone olBaşbakan Erdoğan, "Açık açık soruyorum; ey Devlet Bahçeli, hükümet ortağı olduğun dönemde İmralı ile görüşmeler yapıldı, bu ihanet midir? B...
Başbakan Erdoğan, "Açık açık soruyorum; ey Devlet Bahçeli,
hükümet ortağı olduğun dönemde İmralı ile görüşmeler yapıldı, bu
ihanet midir? Bizi pazarlık yapmakla suçlayan Bahçeli’ye soruyorum;
biz hiçbir pazarlığın içinde değiliz peki siz o dönem hangi
pazarlığı yaptınız lütfen bunu bize açıklayın" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kızılcahamam’da 20’ncisi düzenlenen
İstişare ve Değerlendirme Toplantısı’nın açılış konuşmasını
yaparak, önemli açıklamalarda bulundu. Birçok önemli konuya değinen
Başbakan Erdoğan, konuşmasının büyük bir bölümünde ise MHP Genel
Başkanı Devlet Bahçeli’ye yüklendi. Bahçeli’nin çözüm sürecini
eleştirmesine tepki gösteren Başbakan Erdoğan, Bahçeli’ye 1999 yılı
ve sonrasında İmralı ile yapılan görüşmeleri hatırlatarak sorular
yöneltti. Terörist başı Öcalan’ın yakalanmasının ardından
DSP-ANAP-MHP hükümetinin de İmralı ile görüştüğünü söyleyen
Başbakan Erdoğan Bahçeli’ye şu sözlerle yüklendi:
"Terör örgütünün ele başısı İmralı’ya konduktan sonra bir yandan
sorgulama yapılırken bir yandan da terörü sona erdirmek hususunda
görüşmeler yapılıyor. 28 Mayıs 1999’da merhum Bülent Ecevit
başbakanlığında MHP’nin yani Bahçeli’nin ve ANAP’ın ortaklığında
57. hükümet kuruluyor. İmralı ile 57. hükümet döneminde de
görüşmeler devam ediyor. Şimdi burada bir parantez açmamız lazım.
Terörün sona ermesi için terör örgütünün ele başlarıyla ilk temas
aslında merhum Turgut Özal zamanında gerçekleşiyor ve merhum tam bu
sırada hayatını kaybediyor, Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet
olsun Erbakan hocamızın Başbakanlığında da, 54. hükümet döneminde
aynı şekilde yine temas yoluyla terörü sonlandırma çalışmaları
yapılıyor. Zaman zaman bunu İmralı’nın mektuplarında görüyoruz,
okuyoruz. Ancak 28 Şubat süreci bunu da akamete uğratıyor.
Bunların ardından 56. ve 57. hükümetler döneminde terörü
sonlandırmak için İmralı ile görüşmeler yapılıyor. Arşivler
geçmişte yaşananları bütün boyutlarıyla muhafaza ediyor, bunlar
elimizde mevcut. Bakın altını çizerek ifade ediyorum, tıpkı Merhum
Özal döneminde, tıpkı merhum Erbakan döneminde olduğu gibi 56. ve
57. hükümet dönemlerinde de İmralı ile temas edilmiş terörün sona
erdirilmesi için uzun görüşmeler yapılmıştır. Bugün istihbarat
örgütünün İmralı ile görüşmesinden dolayı bizi kıyasıya eleştiren
MHP Genel Başkanı 1999 ve sonrasında yapılan görüşmelerde
iktidardadır. Yanında da CHP’nin yavrusu DSP vardır. Onların
birbirinden farkı yok. Ve nitekim Merhum Ecevit’in eşi şuanda
CHP’dedir. Ölümünün hemen ardından CHP’de yerini almıştır ve
DSP’den de kopmuştur, hatırlayın... Şuanda AK Parti’ye, bize ağıza
alınmayacak hakaretler sarf eden Bahçeli ve arkadaşları 1999’da
yapılan görüşmeler nedeniyle aslında bize değil kendilerine hakaret
etmektedirler. Açık açık soruyorum; ey Devlet Bahçeli, hükümet
ortağı olduğun dönemde İmralı ile görüşmeler yapıldı bu ihanet
midir? Başbakan Yardımcısı olduğun dönemde İmralı ile müzakereler
yapıldı bu bölücülük müdür? Bizi pazarlık yapmakla suçlayan
Bahçeli’ye soruyorum; biz hiçbir pazarlığın içinde değiliz peki siz
o dönem hangi pazarlığı yaptınız lütfen bunu bize açıklayın.
İdamın kaldırılması tartışmasına ya da pazarlığına hiç girmiyorum.
Devlet Bahçeli İmralı görüşmelerinden dolayı birini suçlayacaksa
bir zahmet iğneyi kendisine batırsın ondan sonra çuvaldızı
başkasına yöneltsin. Şimdi çıkıyorlar ’biz görüşmedik’ diyorlar.
Eğer Devlet Bahçeli iktidar ortağı olduğu dönemde İmralı ile
yapılan görüşmelerden habersizse bu daha da vahimdir. özrü
kabahatinden büyük; ’biz görüşmedik...’ Devletin kurumları görüştü
diyen Bahçeli ve avanesine soruyorum; 1999’da Genelkurmay mı size
bağlıydı, yoksa hükümetiniz mi Genelkurmay’a bağlıydı? 1999’da
jandarma mı size bağlıydı yoksa siz mi jandarmaya bağlıydınız?
1999’da MİT mi size bağlıydı yoksa siz mi MİT’ bağlıydınız? 1999’da
Adalet Bakanlığı mı size bağlıydı yoksa hükümetiniz mi Adalet
Bakanlığı’na bağlıydı? Devlet Bahçeli sürekli küfür ederek, sürekli
hakaret ederek tarihinden kaçamaz, bu sorulardan kaçamaz.
Bitmedi değerli kardeşlerim, 1999’da MHP’nin iktidar ortağı olduğu,
Devlet Bahçeli’nin de Başbakan Yardımcısı olduğu dönemde İmralı ile
yapılan görüşmelerin ardından İmralı örgüte çağrı yapıyor,
demokratik cumhuriyet sürecinin başladığını söylüyor. Bunlar hep
kayıtlarda var. Ülke içindeki terörist unsurların derhal ülke
dışına çıkması çağrısı yapıyor. Türkiye içindeki teröristler sınır
dışına çekilmeye başlıyor ama ne oluyor biliyor musunuz, birileri
yurt dışına çıkan teröristlere operasyon düzenliyor. 500 terörist
etkisiz hale getiriliyor. Çekilme süreci tam anlamıyla sabote
ediliyor. Yine bitmedi terör örgütü bu çekilmenin ardından
Kandil’de yeniden toparlanmaya çalışırken fırsat
değerlendirilmiyor, gerekli adımlar atılmıyor, gerekli tedbirler
alınmıyor ve reformlar yapılmıyor. MHP’nin içinde bulunduğu hükümet
adeta terör örgütüne yeniden toparlanması için imkan sağlıyor,
fırsat sağlıyor."
"MHP’LİLERLE İŞÇİ PARTİLİLERİN NASIL YAN YANA GELDİĞİ ÇOK NET
GÖRÜLÜYOR"
Başbakan Erdoğan, geçmişte yaşananları herkesin hatırlamasını
isteyerek konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Medyadan, yazarlardan 1999 sürecinde yaşananları, oradaki soru
işaretlerini, oradaki karanlık noktaları gündeme taşımalarını
özellikle rica ediyorum. 2002 yılında terör örgütünün mensupları 20
yıl boyunca kullanılan güzargahlardan, yollardan ülkeye tekrar
giriş yapıyorlar. AK Parti’nin reformları, AK Partinin Doğu ve
Güneydoğu’ya yaptığı reformlar karşısında terör örgütü 2004 yılında
yeniden eylemlere başlıyor ve yeniden kanlı bir süreci başlatıyor.
Ah benim sevgili kardeşlerim, ah benim sevgili vatandaşlarım; kan
kusuyoruz ama ’kızılcık şerbeti içtik’ diyoruz. Sırf kan akmasın
diye sırf kardeşliğimize halel gelmesin, sırf bu huzur ortamı
bozulmasın diye bazı meseleleri, bazı karanlık noktaları, bazı soru
işaretlerini hep şimdilik kaydıyla içimize attık, içimize atıyoruz.
İşin içinde iş var, işin içinde karanlık bir tezgah var. Yoksul
halk çocukları, gariban halk çocukları dağlarda şehit olurken,
fidan gibi delikanlıların naaşları gelirken maalesef birileri o
kurdukları tezgahta kan alıp kan sattılar. Al gülüm, ver gülüm
geçinip gittiler.
Şimdi burada bir duracağız burada bir durup düşüneceğiz. Bu ülkede
terör hiçbir zaman sadece bir terör olmadı. Millete bugüne kadar
hep terörü gösterdiler, millete hep bugüne kadar terörün kanlı
yüzünü gösterdiler. Terör üzerinden milleti milleti dizayn etmek,
siyasete yön vermek istediler. Bugün biz de aziz milletimiz de
artık buna ’dur’ diyoruz. Terörün kanlı yüzünü gösterecek ve
görecek, terörle amansız bir şekilde, kesintisiz şekilde,
kesintisiz şekilde mücadele ediyoruz, ettik. Ama şimdi bundan
sonrasının yol haritası çizildi ve bu süreç başladı. Artık terörü
doğuran sebepleri de konuşacağız, artık kara delikleri de
konuşacağız, artık soru işaretlerine cevap arayacağız. Şu
Diyarbakır Cezaevi’ni, kanlı baskınları, tahrikleri, müdahaleleri
daha yüksek sesle konuşacak, bunların peşine düşeceğiz. Bu ülkede
yıllarca terör konuşuldu. Terörün kanlı eylemleri konuşuldu.
Terörün kanlı yüzü konuşuldu ama bu ülkede terörden büyük paralar
kazananlar, terörden güç devşirenler, terörden siyasi rant
devşirenler konuşulmadı. İşte ben maskeler tek tek düşüyor derken
bunları kastediyorum.
Ya Allah aşkına kim derdi ki MHP ile İşçi Partisi aynı safta
buluşacak? İşte görüyorsunuz, ortak çıkarlar, ortak rantlar, en sağ
uçtaki Devlet Bahçeli ile en sol uçtaki İşçi Partisi’ni bir araya
getirdi, birleştirdi, kucaklaştırdı. Bayramınız kutlu olsun. Kim
derdi ki yıllarca sağda merkezde siyaset yapanlar ile merhum Adnan
Menderes’in mirası üzerine oturanlarla, merhum Menderes’i idama
gönderen CHP bir araya gelecek. Ama ortak çıkarlar işte bu uçları
emekli siyasetçilerle CHP’yi, emekli siyasetçilerle İşçi Partisi’ni
ayın safta bir tespihin taneleri gibi dizilmiş halde
buluşturdu.
MHP Genel Başkanı bir yandan ’biz işçi parti’sinin yedeği değiliz’
diyor, çok komik ya. Bir diğer yandan da İşçi Partisi’nin Genel
Başkanı’nın Silivri’den çıkarılması çağrısı yapıyor. Türkiye
genelinde akil insanlar heyetine karşı yapılan eylemlerin tamamının
fotoğrafları, görüntüleri elimizde. Bir avuç sözde MHP’linin İşçi
Partili’lerle nasıl yan yana olduğu çok net görülüyor. İsimlere
varıncaya kadar hepsi tespitimizdir. TGB diye bir grup var,
bunların yöneticileriyle MHP il başkanlarının nasıl yan yana aynı
fotoğraf karesi içinde yer aldıkları çok net olarak görülüyor. MHP
Genel Başkanı bize hakaret edeceği, bize iftira atacağı yerde
gitsin MHP tabanına bu durumu eğer izah edebiliyorsa, izah
etsin.
Biz bu tezgahı 10 buçuk yıl boyunca defalarca gördük. Biz bu
tezgahı müdahale senaryolarında, müdahale girişimlerinde,
partimizin kapatılma davasında, cumhurbaşkanı seçilme sürecinde,
danıştaya yapılan saldırıda, 22 Temmuz seçimlerinde, halk
oylamasında ve son seçimlerde de gördük. Emin olun bu tezgah
Kahramanmaraş’ta kurulan tezgahla aynıdır. Bu tezgah bize karşı
kurulan tezgah Çorum’daki, Sivas’taki, Gaziosman Paşa’daki Taksim
Meydanı’ndaki tezgahla aynıdır. Bu tezgah ve bu tezgahın sahipleri
terör üzerinden kan ticareti yapılan gençlerin canının alınıp
satıldığı tezgahla, o tezgahın sahipleriyle aynıdır, aynı
kişilerdir, aynı gruplardır.
Şuanda çözüm sürecine karşı gösterilen direnci, akil insanlar
heyetine karşı yapılan eylemleri dikkatle izleyin. Bunlar çok büyük
gruplar değil. Daha önce söyledim bugün de söylüyorum, statükonun
elinde kalan tek sığınak terördür. Statüko partilerinin artık tek
dayanağı vardır o da terördür. CHP’nin, MHP’nin, diğerlerinin
ayakta durabilmek için tutunabilecekleri tek dal vardır, terördür.
Geçmişte merhum Özal’ın, merhum Erbakan’ın çabaları nasıl
engellendiyse, 1999 süreci, nasıl engellendiyse bugün de bu süreç
aynı tezgahla engellenmek isteniyor. Biz bu tezgahı, bu oyunu
bozarız ve bozuyoruz."
"ŞUANDA ENERJİDE FAZLAMIZ VAR, EKSİĞİMİZ YOK"
AK Parti’nin 10 yılı aşkın sürede çok önemli işler başardığını
anlatan Başbakan Erdoğan, dış politikada farklı bir vizyonla,
yapıcı, barış odaklı bir yaklaşımla Türkiye’ye çok önemli başarılar
yaşattıklarını ifade etti. Türkiye’nin çözülmez gibi görünen
sorunlarını çözdüklerini ifade eden Başbakan Erdoğan, "Ulaştığımız
her hedefle birlikte oyalanmak yerine, rehafet yerine, duraklamak
yerine kendimize yeni, daha büyük hedefler belirledik. Çıtayı daha
yükseklere çıkardık. Yolumuza böyle devam ettik ve dünya bunu
’sessiz devrim’ olarak niteledi. Ve gittiğimiz her yerde dost, dost
olmayan herkes bu sessiz devrimi nasıl gerçekleştirdiğimizi sordu"
şeklinde konuştu.
Başbakan Erdoğan, "10 buçuk yıl içerisindeki büyük reformların,
büyük yatırımların ardından Türkiye bugün artık çok farklı bir
döneme, farklı bir kulvara geçiş yapmıştır" diyerek, "Türkiye için
hiç tartışmasız artık yeni bir sayfa açılmıştır, yeni bir ufkun
kapıları ardına kadar aralanmıştır" dedi. Yeni dönemde sosyal
restorasyona daha fazla yoğunlaşacaklarını ve Türkiye’nin
şahlanışına ivme kazandıracak yatırımlar yapacaklarını belirten
Başbakan Erdoğan, "Artık bu kart topu değil, bu kar topu büyüdü çığ
haline geldi ve yola artık böyle devam ediyoruz" diye konuştu.
Enflasyon’un yüzde 6,1 olarak gerçekleştiğini de hatırlatan
Başbakan Erdoğan, geçmişten örnekler vererek enflasyonun nereden
nereye geldiğine dikkat çekti. Dün de Borsa İstanbul’un tarihinin
en yüksek seviyesine yükselerek 86 bin 650 ile tüm zamanların en
yüksek seviyesine geldiğini kaydeden Başbakan Erdoğan, Merkez
Bankası’nın döviz rezervi için de, "Döviz rezervi de yine rekor
kırarak 135 milyar doları aştı" şeklinde konuştu.
Dün Japonlarla imzalanan nükleer anlaşmasını hatırlatan ve bunun 27
milyar dolarlık bir anlaşma olduğunu belirten Başbakan Erdoğan,
"Enerjideki maliyetler böylece düşecek ve ülkemizin enerjide
inşallah açığı olmayacak. Şuanda enerjide fazlamız var, eksiğimiz
yok. Ve yavaş yavaş da doğalgazdan elde ettiğimiz enerjiden,
hidroelektrik santrallerden, termik santrallerden, buradan elde
ettiğimiz enerjilerle enerji de çok ciddi bir çeşitlendirmeyi
yaşıyoruz ve böylece doğalgaz çevrim santrallerine kilitli değiliz.
Doğalgazı sadece ısınmanın gayreti içerisindeyiz" şeklinde
konuştu.
"3. nükleer santralini istiyoruz ki kendi beyin gücümüzle inşa
edelim, tesis edelim" diyen Başbakan Erdoğan, "Şuanda Rusya’ya
gidip gelen gençlerimizin sayısı 500’e yaklaşıyor. Orada eğitim
alıyorlar ve burada Akkuyu’daki çalışmada rol alacaklar. Böyle bir
çalışma başladı ve yakında da İnşallah Japonya ile böyle bir süreç
başlayacak" dedi.
"TOKYO’YA UÇUŞ GÜNLÜK 1’DEN 3’E ÇIKIYOR"
Başbakan Erdoğan, İstanbul’a yapılacak üçüncü havalimanı ile ilgili
olarak da açıklamalarda bulundu. Uçak filosunun 300’e ulaşmasıyla
dünyanın her yerine uçan bir Türk Hava Yolları olacağını kaydeden
Başbakan Erdoğan, dün Japon Başbakanı ile yaptıkları görüşmeyi
hatırlatarak, "Bu ’günlük bir uçuşu üçe çıkaralım’ dedik ve onlar
da kabul etti. Günde 3 uçuş sadece Tokyo’ya olacak" diye
konuştu.
İstanbul’a üçüncü bir havalimanının gerekli olduğunu ifade eden
Başbakan Erdoğan, dün gerçekleşen ihale ile ilgili olarak "Artık
hemen toplanacağız oturacağız ve bu ihale ile ilgili kararımızı
vereceğiz, imzalar atılacak. İnşallah hemen müteahhit firmalar da
makineleri vesaire almak suretiyle burada çalışmaya girişecek"
şeklinde konuştu.
Üçüncü havalimanı için ihaleyi alna firmaların 25 yılda kira olarak
22 milyar 152 Euro ödeyeceğini kaydeden Erdoğan, "Ortalama yani
yaklaşık yılda 900 milyon euro ödeyecekler. Burada tabi tarifeyi de
üzerine koyduğunuz zaman yaklaşık 28 milyar Euro civarında bir
rakama ulaşıyoruz. Böyle bir durumdayız ve bu tabi AK Parti
iktidarının geleceğe bakışını gösteriyor" dedi. Erdoğan, İMF’ye
olan borcun da artık biteceğini hatırlatarak, "İnşallah 10 yıl
sonra 14 Mayıs Salı günü İMF’ye son birim borcumuzu, 400 milyon
doları ödüyor ve artık İMF’ye olan borcu sıfırlıyoruz. Bütün bu
gelişmelerin hayırlı olmasını diliyorum" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, bir kaç hafta içinde de İstanbul’a yapılacak
üçüncü köprünün temelinin atılacağını kaydeden Başbakan Erdoğan, bu
köprünün 4 gidiş, 4 geliş ve raylı sisteme sahip olacak olmasının
ayrı bir zenginlik olduğunu ifade etti.
"HEYET-İ NASİHA’YI HATIRLATANLAR, ’İRŞAD ENCÜMENİ’Nİ
HATIRLAMADI"
Başbakan Erdoğan, konuşmasının bir bölümünde ise Akil İnsanlar
Heyeti’nin ’Heyet-i Nasiha’ya benzetilmesini değerlendirdi.
Başbakan Erdoğan, Kurtuluş Savaşı sırasında kurulan ’İrşad
Encümeni’ni kimsenin hatırlamadığını belirterek şöyle konuştu:
"Akil insanlar heyeti teşekkül ederken bazı densizler, bazı kendini
bilmezler bu heyeti, Kurtuluş Savaşı sırasında oluşturulan ‘Heyet-i
Nasiha’ya benzetme gafletinde bulundular. Heyet-i Nasiha’yı
hatırlayanlar ve hatırlatanlar, yine Kurtuluş Savaşı sırasında
teşekkül eden, ‘İrşad Encümeni’ni ya hatırlamadılar ya da
hatırladılar ama işlerine gelmedi.
TBMM’nin 23 Nisan 1920’de kuruluşunun hemen ardından 27 Nisan
1920’de Bursa Mebusu Şeyh Servet Efendi, İrşad Encümeni önergesini
Meclis’e verdi. Heyet-i Nasiha’nın ve işgal kuvvetlerinin halk
üzerindeki yanlış propagandasını kırmak, halka doğruları anlatmak,
İstiklal mücadelemizi, kardeşlik mücadelemizi anlatmak üzere İrşad
Heyeti kuruldu. İstiklal Şairimiz Mehmet Akif işte bu heyetin
içinde yer alıyordu ve Anadolu’yu şehir şehir dolaşarak, vaazlar
vererek halkı istiklal mücadelesi etrafında birleşmeye çağırıyordu.
İşte biz İrşad Heyeti’ni seçtik ve şu anda İrşad Heyeti görevini
yapıyor. İnşallah ayın 9’unda akil insanlar heyetinin başkan,
başkan vekili ve sekreterleriyle İstanbul’da bir aylık sürecin
değerlendirmesini yapacağız. Ondan sonra kalan bir aylık sürecin
yıl haritasını değerlendireceğiz."
Başbakan Erdoğan, akil insanlara yönelik gerçekleşen eylemlerle
ilgili bilgiler de vererek konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bir aydır sahada faaliyet gösteren akil insanlar heyetine karşı,
Türkiye’nin tamamında yapılan eylemlere katılan kişi sayısı ne
biliyor musunuz; 4 bin 980 kişi. Ağırlıkla MHP ve İşçi
Partililerden oluşan, çoğu eylemde de aynı kişilerin sahnede yer
aldığını görüyoruz. 76 milyon içinde sadece 4 bin 980 kişi eylem
yapıyor. Ama bizde öyle bir medya var ki haberlere baktığınızda
sanki bütün şehir ayakta. Bir araya gelip konuştuğumuzda, ‘Bize ne
görev düşüyorsa biz de varız’ diyorlar. Ya bunu söylemeye gerek yok
ki. Bu zaten bilinen bir şey. Üzerinize düşen görevi yapmalısınız.
İşte biraz önce bahsettiğim tezgahta malum medya kuruluşları da
var. Onlar da bu nifak tezgahına karınca kararınca su taşıyorlar.
Kamera oyunlarını biliriz, kamera şakalarını da biliriz. Oynanan
oyun bu. Şu anda aynı medya, aynı tavrı 1 Mayıs olaylarında da
sergiliyor."
"POLİSİN GAZI SADECE GÖZ YAŞARTIR AMA CHP’NİN GAZI ZEHİRLER"
Başbakan Erdoğan, 1 Mayıs kutlamaları sırasında İstanbul’da yaşanan
olaylara da değindi. Bu konuda medyayı da eleştiren Başbakan
Erdoğan, "Ellerinde sapan olan, demir bilyeler olan maskeli gençler
bir takım medyaya göre çiçek çocuklar, polis güvenlik güçleri
faşist. Başbakan bağırıyor çağırıyor tabi bağıracağım canım. Her
tarafı yakıp yıkan elinde sapanla polisime emniyet güçlerime karşı
bu tür terörist eylem gerçekleştirenleri savunursan ben bağırırım.
Gazdan etkilenen militanlar masum kafasına taş isabet eden beyin
kanaması geçiren polis faşist. Biz bu tezgahı çok gördük. Belli
medya kuruluşlarının huzur ve barış ortamına karşı çatışma ortamını
körüklercesine haberler yaptıklarını gördük" diye konuştu.
CHP’yi de bu konuda eleştiren Başbakan Erdoğan, "CHP 1 Mayıs
öncesinde ve sonrasında tüm o marjinal guruplarına gaz verdi.
Bakmayın ha CHP’nin gazı polisin gazından daha tesirlidir. Polisin
gazı sadece göz yaşartır ama CHP’nin gazı dikkat edin zehirler buna
çok dikkat edin" dedi. Başbakan Erdoğan, ayrıca 1 Mayıs öncesinde
sendikalarla yaptıkları görüşmeleri de tekrar anlatarak,
sendikaların Taksim Meydanı’nda ısrarcı olmasına tepki gösterdi.
Başbakan Erdoğan, "Ama dert üzüm yemek değil, dert bağcıyı dövmek"
dedi.
Erdoğan, molotof kullananların tutuklandığında serbest
bırakıldıklarına dikkat çekerek, bunun ise terörle mücadeleyi
zorlaştırdığını kaydetti. Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun sürece ilişkin
bir televizyon programında ’bana neden bilgi veriyorsun, sen
bilgiyi halka ver’ dediğini hatırlatarak, " ’Süreci bilmiyoruz, hiç
birşey bilmiyoruz, anlamıyoruz’ diyen sen değil misin? Bilmemek
değil öğrenmemek ayıp. Bizim medeniyetimizde ilim Çin’de de olsa
gidip alacaksın. Ya ayağına ilmi gönderiyoruz ama sen
reddediyorsun. Çünkü bilmek insana bilmek sorumluluktur. Sayın
Kılıçdaroğlu bu sorumluluğu üstlenecek durumda değil" diye konuştu.
Erdoğan ayrıca Kılıçdaroğlu için "Akil insanlar sana bilgi vermek
istiyor neden kabul etmiyorsun?" diye sordu.
"SÜRECE DESTEK YÜZDE 58’DEN YÜZDE 70’E ÇIKTI"
Başbakan Erdoğan, çözüm sürecine olan desteğin oranını da açıkladı.
"Yaptırdığımız kamuoyu yoklamalarında çözüm sürecine olan destek
yüzde 58’den hamd olsun yüzde 70’e tırmanmış durumda" diyen
Başbakan Erdoğan, "CHP’ye, MHP’ye oy vereceğini söyleyen
vatandaşlarımızın dahi yüzde 40 ile 50 arasında süreci
desteklediğini görüyoruz. En önemlisi de terörün gerçek mağdurları
yani şehit aileleri samimi bir şekilde bu sürecin başarıyla
bitmesini istiyor" şeklinde konuştu.
Başbakan Erdoğan, Cemal Çınar isimli bir şehit babasının yazdığı
bir mektuptan bölüm okuyarak, verdikleri desteği hatırlattı. "Çözüm
süreci en çok da şehitlerimizin ruhunu muazzez edecek bir süreçtir"
diyen Başbakan Erdoğan, "Şu anda çözüm süreci ile işte
şehitlerimizin can verdiği vatan daha da güç kazanıyor" dedi.
"Bu kardeşliğin önünde duranı tarih affetmez ve affetmeyecek" diyen
Başbakan Erdoğan, "Biz iki makama hesap vermekle mükellefiz.
Birincisi millete, ondan sonra da asıl hesabı biz rabbimize
veririz" diye konuştu. Erdoğan ayrıca her konuşmasında olduğu gibi
yine bu süreçte bir pazarlığın olmadığını vurgulayarak "Çözüm
süreci bir pazarlık, bir al ver süreci asla ve asla değildir. Çözüm
süreci bir taviz, bir geri adım atma süreci asla değildir. Herkes
müsterih olsun, hiç kimsenin en ufak bir tereddütü olmasın. Bu
süreç herkes için tartışmasız hayırlı bir süreçtir. Ve biz bu
süreci milletimizin verdiği talimat doğrultusunda sürdürüyoruz.
Bunun dışında asla" şeklinde konuştu.
Artık Türkiye için yeni bir sayfa açıldığını ifade eden Başbakan
Erdoğan, "Dikkatinizi çekiyorum son 4 aydır terör nedeniyle
gençlerimiz ölmüyor" dedi. Erdoğan, "Kardeşler arasında hesaplaşma
olmaz, kardeşler arasında helalleşme olur" dedi.
(İHA)