Barolar Birliğinden Gül’e ziyaret
Abone olİstanbul Taksim Gezi Parkı’nda başlayan ve yurdun çeşitli bölgelerine yayılan eylemlerle ilgili Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından kabul ...
İstanbul Taksim Gezi Parkı’nda başlayan ve yurdun çeşitli
bölgelerine yayılan eylemlerle ilgili Cumhurbaşkanı Abdullah Gül
tarafından kabul edilen Türkiye Barolar Birliği Başkanı Avukat
Metin Feyzioğlu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ‘herkesin söylese de
söylemese de önemli dersler çıkardığı’ düşüncesinde olduğunu
söyledi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Avukat
Metin Feyzioğlu ve beraberindeki heyeti Çankaya Köşkü’nde kabul
etti. İstanbul Taksim Gezi Parkı’nda başlayan ve tüm yurda yayılan
olaylarda emniyet güçlerinin müdahaleleri sırasında çekilen
fotoğraf ve görüntülerin yer aldığı bir dosyayı Cumhurbaşkanı Gül’e
takdim eden Türkiye Barolar Birliği Başkanı Feyzioğlu, görüşmenin
ardından gazetecilere açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Gül ile
Türkiye Barolar Birliği yönetimi olarak İstanbul Taksim Gezi
Parkı’nda yaşanan ve tüm yurda yayılan olaylarla ilgili yaklaşık
bir saatlik bir görüşme gerçekleştirdiklerini dile getiren
Feyzioğlu, yaşanan olaylardan Cumhurbaşkanı Gül’ün üzgün olduğunu
ifade etti. Cumhurbaşkanı Gül’ün ‘herkesin söylese de söylemese de
önemli dersler çıkarttığı’ düşüncesinde olduğunu kaydeden
Feyzioğlu, “Biz Cumhurbaşkanımıza polisin uyguladığı şiddet
eylemleriyle ilgili elimizdeki görüntüleri verdik. Bizzat şahit
olduğumuz ya da meslektaşlarımızın yaşadığı çok önemli çarpıcı
olayları anlattık. Örneğin, Kızılay’a ambulansların girememesi
sebebiyle Ankara Barosu Eğitim Merkezi gibi, Mülkiyeliler gibi
yerlerde kurulmak zorunda kalan geçici revirlerde yaşananları,
polisin kalabalıkları etrafından çevirip aslında tehlikesizce
dağılmak amacıyla ve sınırlı olarak kullanılması gereken gazı
cezalandırmak amacıyla kullandığını ifade ettik” diye konuştu.
“NEFRET DUVARININ ÇEKİLMESİNİ ÖNLEMEYE ÇALIŞIYORUZ”
Amaçlarının ne polisi kötülemek ve yıpratmak olduğunu ne de siyasi
itibarı yıpratmak olduğunu vurgulayan Feyzioğlu, “Tam aksine şunu
ifade ettik. Amacımız siyasi iktidarı yıpratmak veya polis
teşkilatını hırpalamak olsa hiçbir şey yapmamıza gerek yok. Kenara
çekiliriz ve polisin bu şiddet uygulamalarını devam ettirmesini
bekleriz. Oysa biz hem yurttaşlarımızın canları yanmasın istiyoruz,
hem de devletin polisiyle halk arasına daha sonradan giderilmesi
mümkün olmayan bir nefret duvarının çekilmesini önlemeye
çalışıyoruz. Bizim yaptığımız budur” dedi.
“MAZERET ÜRETMEK DERS ÇIKARMAMIZI ÖNLER, BİR AN ÖNCE SORUMLULAR
HAKKINDA İŞLEM BAŞLATILSIN”
İstanbul Gezi Parkı’nda başlayan ve tüm yurda yayılan olaylar
sırasında emniyet güçleri tarafından göstericilere atılan gaz
bombasının kapsülünü getirdiklerini ifade eden Feyzioğlu,
Cumhurbaşkanı Gül’ün boş gaz kapsülünü incelediğini anlattı.
Cumhurbaşkanı Gül’e verdikleri gaz kapsülünü gösteren Feyzioğlu,
konuşmasına şöyle devam etti:
“Sanıyorlar ki insanlar bu kapsül gaz tüfeğinden kenara atıldıktan
sonra namludan sadece gaz çıkıyor. Namludan çıkan budur. Bu yakın
mesafeden sıkıldığında aslında o gaz tüfeği gaz atmak için değil,
gazdan ziyade bu metali bir insanın vücuduna saplamak için
kullanılıyor. İşte bu çekirdeğin insanların ayaklarının dibine
sıkılması durumunda şarapnel parçalarının şuanda Numune
Hastanesi’nde yatan iki hastanın testislerini paramparça ettiğini
izah ettik. Üç veya dört göz kör olmasına sebebiyet verdiğini,
avukatlarımızın meydandan geçerken acımasızca dövüldüğünü ve
gözlerinin patlatıldığını fotoğraflarla belgeledik. Ankara Barosu
Eğitim Merkezi’nde CMK görevi yapmak üzere karakollara gitmek
isteyen meslektaşlarımızın üzerlerine eminim bilmeden ama oranın
bir baro binası olduğunu gözetmeden gaz bombaları atıldığını, hatta
binaya da sıkıldığını izah ettik. Bunlar tabi çok çeşitli
gerekçelerle mazeret üretilebilecek açıklamalarımız ama mazeret
üretmenin olaylara faydası yoktur. Mazeret üretmek ders çıkarmamızı
önler. Bizim arzumuz şudur; bir an önce sorumlular hakkında adli ve
idari işlemlerin başlatılmasını, bundan sonra olabilecek olayların
caydırılması anlamında istiyoruz.”
“TWITTER’IN YASAKLANACAK OLMASI ÜRKÜTÜCÜDÜR”
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile yaptıkları görüşme sırasında sosyal
paylaşım sitesi Twitter’ın da konu olduğunu söyleyen Feyzioğlu,
iletişim aracı olan twitter’ın bir baş belası olarak
nitelendirilerek, özgürlüklerin kısıtlanacağına dair sinyal
verilmesini son derece ürkütücü bulduklarını söyledi. Twitter
üzerinden yapılan yazışmaları Cumhurbaşkanı Gül’e arz ettiklerini
kaydeden Feyzioğlu, yazışmaların bir suç unsuru taşımadığını, son
derece masum halk hareketinin kendi içerisinde spontane
örgütlenmesinden ifade olduğunu anlattıklarını vurguladı.
Feyzioğlu, “Arzumuz şu oldu, twit atan gençleri soruşturma
konusunda gösterilen bu aceleciliğin çok daha fazlasının ve
etkilisinin vatandaşları öldüresiye döven polisler, onlara göz
yumanlar, onları azmettirenler ve teşvik edenler hakkında
gösterilmesini istedik” dedi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yaptığı açıklamalarla tansiyonun
düşmesini sağladığını belirten Feyzioğlu, “Ancak doğaldır Sayın
Cumhurbaşkanını ve yüksek makamdaki devlet görevlilerinin olup
biteni başka gözlerden de görmesi ve dinlemesi gerekiyordu. Biz
hiçbir beklenti içerisinde olmadan bunu yapacak en etkili ve önemli
kuruluş olarak görevimizi yerine getirdik. Ben Sayın
Cumhurbaşkanımızı son derece anlayışlı ve gereğinin yapılması
konusunda kararlı gördüm” diye konuştu.
“CUMHURBAŞKANI GÜL, ‘CADI AVININ’ YAPILMAYACAĞININ GARANTİSİNİ
VERDİ”
Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde başlayan olayların dinmesinin
ardından ‘bir cadı avı’ başlatılacağı, Terörle Mücadele
Mahkemeleri’nin önüne dizi dizi göstericilerin getirileceği
konusunda bir duyum olduğunu aktaran Feyzioğlu, bu endişeleri
Cumhurbaşkanı Gül’e ilettiklerini söyledi. Feyzioğlu, “Böyle bir
‘cadı avı’ olmayacağını, olmasına ihtimal vermediğini ifade etti.
Bunu da biz bu aşamada yeterli olarak görmek istiyoruz” dedi.
“POLİS SLOGAN ATANLA OTOBÜS DURAĞINI YAKAN ARASINDA KENDİ ZİHNİNDE
BİR FARK GÖRMÜYOR MAALESEF”
Gazetecilerin sorularını da cevaplandıran Feyzioğlu, bir
gazetecinin olaylar sırasında kaç kişinin gözaltına alındığı
sorusuna, “Şuanda sağlıklı bir bilgi yok. Sürekli değişiyor bu.
Açıkçası bu tam olarak gözaltı da değil. Yakalanıyorlar ve savcıya
sevk edilenler var, sevk edildikten sonra hızlıca tahliye edilenler
var. Bu konuda bizimde yaptığımız girişimler sonucunda gözaltı
sayısında ciddi şekilde azalma var. Umut ediyorum sadece şiddete
başvuranlarla sınırlı olarak ve hürriyetleri olabildiğince
kısıtlamadan işlem yapılır. Adliyenin sorunu burada şudur; polis
slogan atanla otobüs durağını yakan arasında kendi zihninde bir
fark görmüyor maalesef. Dolayısıyla siyasi istikrarı eleştirmek
için konuşanı da öbürünü de aynı kefeye sokup, aynı yerden topluya
alıyor. Bunu yaparken birde yanında bulunan kafede, alışveriş
merkezinde bulunanı da aslında kendi attığı gaz bombasından
kaçtığını hiç düşünmeden niçin kaçıyorsun diye topluyor” şeklinde
konuştu.
“YARIN HANGİ KIVILCIMLA NE OLACAĞINI BİLEMEYİZ”
Polisin adliyeye sevk ettiği üç grup insanın bulunduğuna dikkat
çeken Feyzioğlu, konuşmasına şöyle sürdürdü:
“Birincisi dünyanın en barışçı gösterisini yapanlar, sadece slogan
atanlar. Sebepleri şu veya bu ama hepsinin paydası daha fazla
özgürlük istiyorlar. Diğeri ise bunlar slogan atarken kenarda
bekleyenler ve ne olup bittiğini anlamaya çalışanlar. Üçüncü ve çok
az sayıda kişi var. Bunlar ise marjinal gruplar. Bu kitlenin bir
araya gelmesini kendi amaçlarını kullanmaya çalışanlar yani şiddete
başvuranlar. Polisin görevi bu şiddete başvuranları bulup getirmek
olduğu halde arada fark görmediği için hepsini topluyor getiriyor
ve savcının önüne konuyor. Dolayısıyla adliyenin çok hızlı ve titiz
çalışması gerekiyor. Şunu ifade ettik biz; acımasızca dövülen bir
kişinin yerine meydana elli veya yüz kişi iniyor, gözaltı süresi
uzayan bir kişinin yerine meydana elli kişi iniyor. Oğlunun
dövüldüğünü gören anne ve baba sokağa iniyor. Bu hareketleri
önlemek ve normalleşmeyi sağlamak için polis şiddetinin derhal
sonlandırılması lazım. Sorumlular hakkında yasal işlemlerin
başlatılması lazım ve buna göz yumanların bulunup derhal görevden
el çektirilmesi lazım. Bu yapılanların halka anlatılması lazım ki,
devletle halk karşı karşıya gelmesin. Araya nefret duvarı
örülmesin. Aksi takdirde bu insanlar bugün eve gider ama yarın
hangi kıvılcımla ne olacağını bilemeyiz.”
Basının da son günlerde yaşanan olaylar çerçevesinde kendisine
dönük bir eleştiri yapmasını isteyen Feyzioğlu, “Basının ilk
çıkarması gereken ders, Türkiye’de yer yerinden oynarken güzellik
yarışması veya lezzet duraklarını yayınlamak veya halkın ne
yaşadığına bakmak” dedi.