Barlas'tan eğlenceli bir yazı
Abone olEmre Aköz'ün 'kadın dırdırı' konusundaki düşüncelerine Mehmet Barlas'tan yine itiraz var. Barlas, bir okur mektubuna yer vererek 'erkek dırdırı'ndan örnekler veriyor.
Aynı gazetede yazan Emre Aköz ve Mehmet Barlas'ın 'kadın
dırdırı' üzerinden yürüttükleri sevimli atışmalara bir yenisi daha
eklendi.
Mehmet Barlas bugünkü köşesinde bir okur mektubuna yer vererek
dikatleri 'erkek dırdırı'na çekti.
Bu eğlenceli yazıyı birlikte okuyalım:
Emre Aköz "yetkili ağız" bulmuş sonunda
Emre Aköz, kadınların dırdırcı oldukları konusundaki tarihi
yanılgısını sürdürüyor.
Dün, savını güçlendirmek için, bu konudaki "En yetkili ağız" diye
tanıttığı Tamer Karadağlı'nın eşi Arzu Balkan'ın, Savaş Ay'a
söylediklerini aktarmış.
- Çok ağır kavgalarımız oldu ama şiddet yoktu. Ama dilimle
yapabiliyorum. Acıdır dilim. Tamer hep der ki, "Arzu 1.60 boyunda
ama 1.58 de dil var onda..."
Böyle demiş Arzu Hanım. Emre Aköz de, bu sözleri Türkçe'ye çevirip
şöyle demiş:
- Bunun Türkçe'si, "Dilimle, konuşmamla Tamer'in başının etini
yerim" yani "Süper dırdır yaparım" demektir. Dilinize sağlık Arzu
hanım!
Ben Emre Aköz'ün yerinde olsam, kadınlara yönelik negatif
arayışlarda yetkili ağız diye Tamer Karadağlı'nın eşini alacağıma,
Reşat Nuri Güntekin'in "Bir Kadın Düşmanı"ndaki (1927)
"Homongolos"a başvururdum.
Bir kadın (Margaret Thatcher) tarafından koltuğu elinden alınan ve
zaten kadınlardan da hoşlanmadığı bilinen eski İngiliz Başbakanı
Edward Heath veya Tansu Çiller'e "O kadın mutfağa dönsün" diyen
Mesut Yılmaz da, Emre Aköz'e daha uygun yetkili ağızlar
olabilirdi.
Bence Emre Aköz, tarihi yanılgısını hala sürdürüyor. Çünkü işin
özünü kaçırmış durumda.
Tamer Karadağlı'nın problemi, eşinin dili değil. Onun başını
belaya, belki Türk dilini hiç bilmeyen Rus kadınlar soktu.
Bir sayın okurum (Deniz Erol), tartışmamızı izledikten sonra "Emre
bey, acaba erkek dırdırından haberdar değil mi" diye yazdı
bana.
Sayın Deniz Erol "Erkek dırdırı genelde şu şekilde ve bu minvalde
sürer" diyerek örnekler vermiş:
- Hiç paramız yok. Haberin var mı bundan. Sen benim sırtımda
oturuyorsun. Ekmek elden su gölden.
- Bak yine borçlar artıyor. Kredi kartımın ekstresini göresim
gelmiyor. Posta kutusunu açmak istemiyorum.
- Biz batmışız. Bizim neyimize iki çeşit peynir yemek filan?
- Böyle giderse bu kış iflas ederim. Sen de kına yakarsın.
Beceremedi hiçbir şeyi diye.
- Borçtan kurtulamadım bu sene de. Yakında kimsenin yüzüne bakacak
halim kalmaz. vs. vs. vs. vs.
Sayın Erol şöyle devam ediyor:
"İşte yukarıdaki dırdırlar hem her şeyin en kötüsünü görüp, hem
kendini hem de ailesini demoralize eden, pozitif düşünmediği için
hep başına negatif şeyler gelen erkek milletinin dırdırlarıdır.
Kadınlar dırdır ederken genelde hiç olmazsa bir isteklerini
belirtirler ya da bir şeyin nasıl yapılması gerektiği konusunda yol
göstermeye çalışırlar (örnek: Musluğu iki haftadır tamir edemedin,
bırak şu inadı da bir tamirci çağır).
Yani erkeklerin dırdırındaki felaket tellallığı, kadınlarınkinde
yoktur. Tam tersine çoğu zaman aşırı pozitif ve esprili bir yön de
bulunur. Mesela "Ben yeni çamaşır makinesinden vazgeçsem de bir
cruise alsak Yunan adalarına" gibi.
Sonuç olarak erkek dırdırı adamın gerçek manada iflahını keser.
Üstelik kendini öyle suçlu ve sorumlu hissedersin ki kocanın
düştüğü durumdan, hemen gidip temizlik şirketinde gündelikçi olarak
işe falan girersin, MBA yapmış olsan"
Ben de sonuç olarak Emre Aköz'ün, bir yetkili ağıza danışarak şu
sorunun cevabını vermesini bekliyorum:
- Taş fırın erkekleri, kadın dırdırı yüzünden mi başlarını belaya
sokarlar? Yoksa başlarını belaya soktukları için mi, hem erkeklerin
(veya erkek medyanın), hem de karılarının dırdırına hedef
olurlar
Yazı: Mehmet Barlas
Kaynak: Sabah