Bardağı taşıran son damla
Abone olSıkıntılı günler mi geçiriyorsunuz? Depresyon belirtileri mi başladı? Stres çemberini kırmak mı istiyorsuzun?
Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesi 13.
Psikiyatri Kliniği Şefi Doç. Dr. Kemal Sayar, insanların sürekli
olarak ''bardağı taşıran son damladan'' bahsettiğini, çünkü stresin
yavaş yavaş inşa edildiğini söyledi.
AA muhabirine yaptığı açıklamada, depresyonların çoğunda streslerin
birikmişliği olduğunu belirten Sayar, ''İnsanlar sürekli bardağı
taşıran son damladan bahsederler, çünkü stres yavaş yavaş inşa
edilir. Ekonomik sorunlar, işle ilgili problemler, evde ya da
işteki çatışmalar, çocuklarla ilgili problemler ya da sağlık
problemleri gibi'' dedi.
Bu biriken streslerin insanların konuları tekrar tekrar
hatırlamasına ve depresyona girmesine neden olduğunu işaret eden
Sayar, şunları söyledi: ''Yıllarca en zor olaylar karşısında direnç
göstermiş ve dayanabilmişler, daha sonra ufacık bir olayla
yıkılmışlardır. Özellikle duygularını ifade edemeyen, 'kan kusup
kızılcık şerbeti içtim' diyen insanlar gün gelir bütün
birikimlerini bir depresyonla ifade ederler. Bu durumu, içimizde
sürekli gerilen bir telin bir gün gelip artık zorlanmaya
dayanamaması ve kopmasına benzetebiliriz. Bardak dolar dolar, sonra
ufacık bir damla onu taşırır.''
Depresyondaki insanların fark ettiği bir konunun da evi toplamak ya
da arkadaşları akşam yemeğine çağırmak gibi küçük etkinliklerin çok
zor gelmeye başlaması olduğunu ifade eden Sayar, ''Bu işleri
yapmamaya başlarlar, sonra yapmadıkları için üzülürler ve bir
bakarlar ki küçük şeyler artık büyük şeyler haline gelmeye
başlamış. Böyle hissetmeye başladığınızda bu küçük şeylerin üstüne
gidin ve birikerek üzerinize gelmelerine izin vermeyin. Bunu
yaparken biraz zorlanabilirsiniz ama daha iyi hissedersiniz, çünkü
eğer birikmeye başlarlarsa bu sizin üzerinizde stres yaratacaktır''
diye konuştu.
Düşüncelerin stresi artırabileceğini vurgulayan Sayar,
''Problemlerimiz hakkında düşündüğümüzde daha fazla strese girmemiz
doğaldır. Strese girdiğimiz zaman da stres sistemimiz devreye
girmeye başlar. Hayatımızdaki olumsuzlukları, özellikle de işe
yaramaz olduğumuz ya da olayların bizim kontrolümüz dışında olduğu
gibi olumsuz düşünceleri durdurabilirsek stres sistemimiz de
devreye girmeyecektir'' dedi.
STRES ÇEMBERİ KIRILMALI
Sayar, olumsuz düşüncelerin depresyonun tek nedeni olmadığını da
kaydederek şöyle devam etti: ''Ancak kendinizi değersiz ve
sevilmeye layık olmayan bir insan olarak düşünüp dolaştığınızı farz
edin. Stres ve duygu sisteminize neler olabilir? Beyniniz bu
olumsuz düşünceleri stres olarak algılayacaktır ve bu olumsuz
duygular stres hormonlarının salgılanması için sinyal
gönderecektir.
Stres hormonları salındıkça daha fazla olumsuz düşünmeye, olumsuz
düşündükçe daha fazla hormon salgılamaya başlayacaksınız ve olay
bir kısır döngüye girecektir. Fakat eğer sinirsel ileticiler çok
azalmışsa veya stres sistemi çok duyarlı hale gelmişse, mutlaka
tıbbi tedavi görmek gerekir.'' Stresle başa çıkmaya çalışan
insanlara ilk önerilerinin stres çemberini kırmaları olduğunu dile
getiren Sayar, ''Her zaman başımıza her çeşit olay gelebilir;
planlarımız umduğumuz gibi gitmeyebilir, ilişkilerle ilgili
sorunlarımız olabilir, araba kazası geçirebilir, ekonomik
zorluklarla karşılaşabiliriz'' diye konuştu.
Duyguların otomatik olarak olaylar hakkında ne düşündüğümüzü ve ne
yaptığımızı etkilediğini ifade eden Sayar, şunları kaydetti: ''Bu
biraz da bizim beynimizin çalışma şekliyle ilgilidir. Beynimiz her
koşulda gerçekçi düşünmez. Bunun amacı da bizi tehlikeden
korumaktır, ancak stres altında bizi korumak amaçlı bazı yanlışlar
da yapabilir. Kendimizi anlamsız bir şekilde en kötüyü hesaplarken
bulursak aptal hissetmemize gerek yok. Bu beynimizin strese verdiği
cevaptır.
Bu durumda önemli olan bunu bilip aklımızın daha gerçekçi çalışan
kısmını yardıma çağırmaktır. Biraz iç görüyle bunu başarabiliriz.
Stresle başa çıkabilen insanların her zaman yaptıkları da budur. Bu
insanlar da diğerleriyle aynı olumsuz durumlara maruz kalırlar,
ancak streslerini 'şu an bu durumun benim için kötü göründüğünün
farkındayım ancak bunu zamanla düzeltebilirim', 'üç ay sonra bu
durum tarih olacak ve ben bunu unutmuş olacağım', 'bu benim hatam
değil', 'falancadan yardım isteyebilirim' diyerek daha çabuk
atlatabilirler. Elbette bunu başarabilmek kolay değildir.
Depresyona yatkın insanların genelde bu durumu paylaşacak kimseleri
yoktur ya da dertlerini başkalarına anlatmaktan utanç
duyarlar.''
''HAYATI HAKKINI VEREREK YAŞAYABİLMEK ÇOK ÖNEMLİDİR''
Depresyonun sadece psikolojik olmadığını, sadece kafadan
kaynaklanmadığını ve güçsüz bir karakterin göstergesi olmadığını
belirten Sayar, ''Depresyon beynimizin ve vücudumuzun strese nasıl
cevap verdiğiyle ilgili bir durumdur. Depresyon genetikle ve
gelişimsel duyarlılıkla ilgilidir. Ve tabi ki çökkün ve yorgun
olmanın kendisi de stresli ve depresyona sokucu nitelikte
olabilir'' dedi. ''Eğer depresyonda olmaktan dolayı utanç
duyuyorsanız hatırlayın ki strese bu şekilde cevap vermesi için
vücudunuzu siz organize etmediniz'' diyen Sayar, sözlerini şöyle
tamamladı: ''Eğer depresyon teriminden hoşlanmıyorsanız kendi
kendinize tükenmiş olduğunuzu, içinizde bir yangının olduğunu ya da
kortizol fazlalığınızın olduğunu söyleyip yardım arayabilirsiniz.
Fakat stres döngünüzü kontrol altına alabileceğinizi asla
unutmayın. Düşüncelerimiz bazen hislerimizi tayin eder. Hayatı
hakkını vererek yaşayabilmek çok önemlidir.''