Bankalar daha ne yapsın?
Abone olBankacılık sektöründe yaşanan gelişmeler ve 2009'a ilişkin beklentileri Türkiye Bankalar Birliği Başkanı dile getirdi.
Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Yönetim Kurulu Başkanı Ersin
Özince, Merkez Bankasının İnterbank piyasası ile ilgili aldığı
önlemlerin etkili olmadığı kanaatini taşıdığını ifade ederek,
likidite ile ilgili talepleri konusunda, ''Bunun zamanlı yapılması
belki biraz daha iyi etkiler yaratabilirdi. Bunun önlemlerini daha
ziyade kendi kendimize hallettik'' dedi.
Özince, TBB Yönetim Kurulu üyelerinin katılımıyla Türkiye ekonomisi
ve bankacılık sektöründe yaşanan güncel gelişmeler ile 2009'a
yönelik beklentilere ilişkin düzenlediği basın toplantısında
gazetecilerin sorularını yanıtlarken, kısmi ve gecikmeli dahi olsa
likiditeyle ilgili taleplerinin bir miktar yerine geldiğini
söyledi.
Hassas dönemlere girildiğini, bu dönemlerde sorunlu kredinin
arttığını ifade eden Özince, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Bankalar Kanunu'nun 160. maddesinde şöyle bir husus var; banka
yöneticilerinin kredi hataları nedeniyle bir kredi sorunlu hale
dönüşürse, o krediyi kullananın lehine kaynak aktarmış, o kaynağı
onun zimmetine geçirmiş gibi bir garip değerlendirme var. Her ne
kadar şimdilik 'bu madde hiç kimseye uygulanmadı' gibi yorumlar
olsa da geçmişte İstanbul Yaklaşımında da gördük; bankacılar bundan
ürküyor. Zimmet olsa olsa devlette, devlet kuruluşlarında, kamu ile
ilgili bir kavram diye düşünüyorum. Biz işlerimizi yaparken ciddi
yapmalıyız, sorunlu kredi de yaratmamalıyız, dolandırıcılığa, şuna,
buna meydan vermemeliyiz. Yani riskleri iyi idare etmeliyiz. Zimmet
maddesi kaldırılamıyor. Bu konuda bir netice almadık.
Alabileceğimizi de zannetmiyorum.
TOBB ile beraber sunduğumuz reel sektörün ihtiyaçlarını daha iyi
karşılamaya, ekonomiyi bu krizden daha az etkilenebilecek şekilde
yönlendirmeye yönelik paketin içinde kredi yapılandırma ile ilgili
hususlar da var. Bizim olumlu görüşümüz var. Sadece onu yapmak için
bile bu zimmet maddesinin kaldırılması gerekiyor.''
Özince, bir soru üzerine, bir yandan dış borç konusu bulunduğunu
bir yandan da likidite tutmaya çalıştıklarını belirterek, ''Ben
kendi bankamdan örmek vereyim; eylül ya da ekim sonunda mı, 800
milyon dolar bir para aldık. Bu parayı o zamandan beri elimizde
tutuyoruz. Çok saçma gibi gelebilir ama maalesef öylesine
belirsizlikler var'' diye konuştu.
Faize duyarlı büyük bir blok mevduat hareketi olduğuna işaret eden
Özince, ''Bunu da zaman içinde biz icat ettik. Sadece bu tür
mevduatın hareketi dahi başlı başına ciddi bir likidite sunmasını
gerektirir oldu. Bunun dışında likidite ile ilgili sorunların ön
önemlisi yurt dışından sağladığımız likiditenin neredeyse kapanması
oldu'' dedi.
''BORÇLU BATMASIN DİYE ALACAKLILARIN BATTIĞI DURUMLAR BİLE
SÖZ KONUSU''
Ersin Özince, likiditenin gerekli gibi geldiğini, bunun da
maliyetlerine ve karlılıklarına çok olumsuz etkisinin kaçınılmaz
olduğunu vurgulayarak, iflasın ertelenmesine ilişkin şu görüşleri
dile getirdi:
''İcra İflas Yasası'ndaki özellikle iflasın ertelenmesi hususu
ihtisas sahibi ellerde şekillenmediği için çoğu zaman alacaklıları
böyle hassas dönemlerde çok zor duruma düşüren, yani borçlu
batmasın diye alacaklıların battığı durumlar bile söz konusu. İyi
niyetli, borcunu ödeme niyetinde, kapasitesinde olan borçlularla
ilgili hiçbir tereddütümüz yok. Fakat alacaklıların özellikle mali
durumları da borçlular kadar gözetilmeli. O nedenle icra iflasla
ilgili hukukun, ticari hayatın gereklerine uygun süreçle
desteklenmedikçe fayda değil, zarar getirdiği kanaatindeyim.''
Özince, döviz tevdiat rakamında azalmayı hissettiklerini ifade
ederek, ''Reel sektörün sizlere de yansıtarak, işte kredi çağrıldı,
döviz tevdiata verilen faiz oranları yükseldi. Hatta öyle günler
oldu ki 'bankalar dolara 10 versin' diye yol gösterenler oldu''
dedi.
Bu arada uluslararası bankacılık sorunlarının had safhada
yaşandığını, Avrupa'ya da yayıldığını, Türkiye'yi direkt veya
endirekt etkileyeceğinin düşünüldüğünü kaydeden Özince, o dönemde
ilk akla gelecek önlemin likidite olduğunu, baktıklarında TL
likiditede gereğin yapılabileceğini, ancak döviz likiditenin kendi
açılarından çok hassas olduğunu vurguladı.
Özince, ''Döviz likidite ile ilgili muhtelif taleplerde bulunduk.
Munzam karşılıklarımızdan iade yapılması, Swap'lar, repo, vs.
Bunların yanı sıra akla gelebilecek önlemlerden bir tane
Eurobond'lardan veya veya Hazine'nin erken itfası ile bize likidite
sağlanmasıydı. Bu düşüncemiz o gün için geçerliydi. Herhalde imkan
görülemedi ki bu konuda alınan yegane önlem Merkez Bankasının
piyasa çalıştırması ve daha sonra da munzam karşılık iadesi oldu.
Şu anda buna ihtiyaç yok'' şeklinde konuştu.
LİKİDİTE İLE İLGİLİ TALEPLER
TBB Yönetim Kurulu Başkanı Özince, sektörle ilgili şu ana kadar
istedikleri önlemler arasında hiç tereddütsüz en önemlisinin
likidite ile ilgili talepleri olduğuna dikkati çekerek, ''Bunun
zamanlı yapılması belki biraz daha iyi etkiler yaratabilirdi. Fakat
biz bunun önlemlerini daha ziyade kendi kendimize hallettik''
dedi.
Bu krizde Türkiye'nin göreceli olarak az etkilenmesinin en önemli
nedenlerinden bir tanesinin bankacılık sisteminin gücü, banka
sermayedarlarının da güçlü ve taahhütkar davranışı olduğunu
vurgulayan Özince, şunları kaydetti:
''Uluslararası platformda sorun yaşamalarına rağmen belki çok daha
gelecek için ümit gördükleri, belki daha yeni inisiyatifler
aldıkları için Türkiye'deki iştiraklerinin arkasında çok güçlü
olarak durdular. Birçok sektör üyesinin ana şirketi, bu dönemde
kendi üyesinin, iştirakinin likidite ihtiyacını sermaye veya
sermaye benzeri fonlar vererek, mevduat garantisi olmamasına rağmen
vererek, çok ciddi destekledi. Uçtan uca bakılacak olarsa, Merkez
Bankasının İnterbank piyasası ile ilgili aldığı önlemlerin etkili
olmadığı kanaatindeyim. Hemen arkasından özellikle bankaların yurt
dışı hissedarlarından veyahut da yurt dışı kreditörlerinden kendi
buldukları çarelerle, burada yüksek maliyetlere katlanmak ve çok
zorlanarak borçları yuvarlamak zorunda kaldılar. Halbuki biraz
likidite olsaydı belki Türk bankalarının pazarlık gücü daha fazla
olabilirdi. Arkasından munzam karşılık ile ilgili önlem geldi. En
etkili belki de bu oldu. Bütün bunlar, yeni sistem, bankacılık
sektörü kendi çarelerini oluşturduktan sonra geldi. Şu an
itibariyle likidite sorunu kalmamıştır. Hele TL'de hiç olmayacağı
kanaati hakim olmuştur. Dövizde de bugün için aşılmıştır. Likidite
herkese zamanında gereken bir unsur.''
''BANKACILIK SEKTÖRÜ LİKİDİTEYİ İTİBAR İÇİN
TAŞIR''
Ersin Özince, her ticari işletme gibi politikalarını günün
koşullarına uydurmak mecburiyetinde bulunduklarını, bankacılık
sektörünün ''sırf kaygı duyuyorum'' diye likidite taşımadığını,
likiditeyi itibar için taşıdığını, likidite ile ilgili
endişelerinin ''likiditeleri yetmiyor'' diye değil, likidite
konusunda endişesi olan her bankanın ''likiditesinin fazlasıyla
ihtiyaçlara cevap vermesi'' endişesi olduğunu söyledi.
Söz konusu likiditenin neler için gerekebileceği konusuna da
değinen Özince, ''Mesela dış borcunuz mevzu bahisken, eliniz müsait
olursa pazarlık gücünüz daha fazla olur veya müşteriniz mevduata
dolara 10 istiyorsa belki 4 ya da 8 teklif etmeye gücünüz olur.
Bankacılık sektöründe likiditenin ne tür sorunlar yaratabileceği
geçmişte de görülmüştür. Bizim fazla likiditemizin Türkiye
açısından hiçbir risk olmadığını düşünüyorum'' dedi.
Bunca yılın çalkantıları arasında ne kadar likidite taşıyacaklarını
çok iyi bildiklerini, likiditeyi gerektiği zaman gerekli yere
koymaları halinde Türkiye'nin risk primi dahil her şeyin olumlu
etkileneceğini dile getiren Özince, şöyle devam etti:
''Türkiye'de bankalar döviz tevdiata 10 veriyormuş dedirttiğiniz
zaman ne sendikasyon kredisinin faizini o saatten sonra
kesebilirsiniz ne de sizin kaynak aktarmadaki maliyetlerinizi
kesebilirsiniz. Orada bir bam teli bence koptu. O likidite ihtiyacı
bu gibi durumlarda asla göz ardı edilmemeli, kimse kimseyle
tartışmamalı. Memleketin bu kadar bankası, profesyoneli, kriz
görmüş görmüş insanı hem fikir, bir şey söylüyorsa hiç bunun üstüne
yorum yapılmaması lazım. O likiditenin mutlaka ve mutlaka
sağlanması lazım. Biz likidite talebimizde de, tüm taleplerimizde
de şuna dikkat ettik; yerine getirilmesi mümkün mü, değil mi? Bütün
istediğimiz uluslararası normlarla bağdaşık politikalar.''
''(BANKALAR) DAHA NE YAPSINLAR, REEL SEKTÖRÜN ARKASINDA
OLMAK İÇİN''
Özince, bir soru üzerine, Türkiye'de reel sektörün borcunu
çevirmede çok büyük sorunlar çekmeyeceğini düşündüğünü, bankacılık
sektörünün mevcudiyetiyle bu gücü aldığını ifade ederek, ''55
milyar dolar öz varlığı var. Bugün uluslararası kreditör, mali
bünyesi güçlü Türk firmasında krediyi uzatmazsa onun yerini alacak
muhtemel bir Türk bankası, Türkiye'de kurulu banka olacağını
düşünmek zorunda'' dedi.
Bireylerin kredilendirilmesi ile ilgili TL kredilerde hiçbir
problem bulunmadığını belirten Özince, şu görüşleri dile
getirdi:
''Bugün fiyatı kırılan konut kredisi... Yurt dışına en çok borçlu
olan inşaat ve gayrimenkul sektörü... (Bankalar) bu alanda vereceği
kredinin faizini düşürmeye devam ediyorsa... Bugün 4-5 banka,
faizleri 1,49'a indirdiler. Daha ne yapsınlar, reel sektörün
arkasında olmak için, bilemiyorum. Yani başka ne yapmaları gerekir?
Yani reel sektörün yerine sermaye mi koysun bu bankaların
sermayedarları? Dünyadaki bankacılık bugünkü şeklindeyken,
hükümetler bankalarının arkasında hissesini alarak garanti verip
dururken, Türk bankacılık sektörü bir garantiye dahi ihtiyaç
duymadan bugünkü performansını gösterebiliyorsa münferit olayların,
bunlar banka ve firma bazında münferittir, umumu etkilememesi
gerektiği kanaatindeyim. Kaldı ki bankacılık sektörünün bugün reel
sektörü çok etkileyebilecek bir alanda eli de bağlı. Türkiye'de
reel sektörün finansmanla ilgili en önemli konusu döviz
kredisidir.''