Balyoz avukatlarından HSYK'ya şikayet
Abone olBalyoz Davasının sanık avukatları, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi heyetini Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu'na şikayet etti
Çağlayan Adliyesi'ne gelen emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın da
aralarında bulunduğu bazı Balyoz Davası sanıklarının avukatlığını
yürüten Hüseyin Ersöz ve birçok avukat, davaya bakan mahkeme
heyetini, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı
aracılığıyla HSYK'ya şikayet etti.
Grup adına açıklama yapan Avukat Hüseyin Ersöz, "Bugün meslektaşlarımızla Balyoz davasında müdafilik görevi üstlenmek üzere burada bulunuyoruz. Buraya gelmemizdeki amaç İstanbul Başsavcılığı aracılığıyla Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na bir dilekçe göndermek. Bu dilekçemizin içeriği, halen İstanbul 10.Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam eden Balyoz yargılamamalarında bir takım hukuki aykırılıklara vurgu yapmak için ve 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görevli olan yargıçların, bu hukuka aykırı uygulamaların Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na şikayet amacıyladır" dedi.
Hukuka aykırı olan bir takım durumların söz konusu olduğunu belirten Ersöz, "Duruşmaların başlangıcından itibaren savunma hakkının kısıtlanması, adil yargılanma hakkının ortadan kaldırılması çerçevesinde gerçekleşmiş olan uygulamalardır. Tavandan sarkıtılan mikrofonların aracılığıyla avukatların seslerinin kayıt altına alınması. Gerek kendi meslektaşlarıyla yapmış olduğu görüşmelere, gerekse müvekkilleriyle yapmış olduğu görüşmelerin kayıt altına alınması, meslektaşlarımız hakkında tamamen savunma sınırları olan beyanları nedeniyle suç duyurusunda bulunmaları, bazı meslektaşlarımızın duruşmalara sırasında söz talep etmeleri karşısında 10. Ağır Ceza Mahkemesi başkanı tarafından salondan çıkartılmalarıdır. Ama bütün bunlardan daha da önemlisi orada müdafilik görevi üstlenmiş olan bizlerin bir takım taleplerini, bunlar maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasına hizmet eden taleplerdir. Bunların yerine getirilmemesidir" diye konuştu.
Ersöz, "Özellikle son dönemde 10. Ağır Ceza Mahkemesi'ne verilen dilekçeler ve birtakım bilirkişi raporlarıyla müvekkillerimize istinat edilen suçlamalara dayanak dijital verilerin dokümanların tamamının sahteliği ispatlanmıştır. Mahkeme dosya içerisinde bulunan bu dijital dokümanların üzerinde yeniden bilirkişi incelemesi yapılması gerekirken, bu değerlendirmelerin hepsini değerlendirmemiştir. Savunma hakkını önemli ölçüde kısıtlamamaktadır. Yine aynı şekilde kamu tanığı olarak nitelendirilebilecek ve iddianamede doğrudan atıfta bulunulan Aytaç Yalman ve Hilmi Özkök'ün dinlenmesi de yine taleplerimizin arasındadır.
Devam eden bu yargılama sürecinde Aytaç Yalman ve Hilmi
Özkök'ün dinlenilmemesi, savunma hakkını ortadan kaldıran ve lehe
olan delillerin toplanmasına aykırı bir durumdur. Bu nedenden
dolayı 10. Ağır Ceza Mahkemesi ve üyelerinden meslektaşlarımızla
burada bulunarak bir suç duyurusunda bulunacağız. Bu nedenle
hazırladığımız bu dilekçeleri İstanbul Başsavcılığı aracılığıyla
Hakimler ve Savılar Yüksek Kurulu'na göndereceğiz. Artık bundan
sonra bizim beklentimiz adil bir yargılanma koşullarıdır. Eğer bu
koşullar oluşturulmazsa, biz duruşmalara girmeme kararlığımızı
sürdüreceğiz" dedi.
Mahkemeye girmemeleri durumunda, başka avukatların
görevlendirilmesinin söz konusu olup, olmayacağı sorusu üzerine
Avukat Hüseyin Ersöz, "Tabi o aşamada mahkemenin nasıl
davranacağını bilemeyiz. Ancak biraz öncede ifade ettiğim gibi
bizler adil bir yargılanma koşulları ve taleplerimiz gerçekleşene
kadar duruşmaya girmeyeceğiz. Bundan sonraki aşama İstanbul Barosu
takdir hakkını kullanacaktır. 10.Ağır Ceza Mahkemesi ve İstanbul
Barosu arasında şekillenecek bir husustur. Biz tamamen bu sürecin
dışındayız"
diye konuştu.
Duruşmaya girmemenin hukuk devleti açısından oluşturacağı tabloyu değerlendiren Ersöz sözlerini şu şekilde sürdürdü:
"Tabi bu aşamada 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nin bizim hakkımızda yaptığı işlem suç duyurusu değil. Hakkımızda idari işlem başlatılması için mahkeme heyeti İstanbul Barosu'na bildirimlerde bulunmuş. Bu bizim dışımızda olan süreç. İstanbul barosu gerekli değerlendirmeyi yapacaktır. Burada tekrar tekrar savunma hakkının ihlal edildiğini vurgulamak gerekir. Bizlerin orada, mahkemede avukatların şeklen bulunmalarının bir anlamı olmadığını düşünüyorum. Müdafilik kurumu yüzyıllara yayılmış olan belirli bir kazanımların ürünüdür. Bizler bu savunma hakkının ortadan kaldırılmasına müsaade etmeyeceğiz."