Bakan Babacan'dan borç itirafı
Abone olAli Babacan 2010 yılı için Türkiye'yle ilgili olumlu tablo çizdi ancak borç konusunda bir itirafta bulundu.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye'nin
borcunun gelişmekte olan ülkelere göre yüksek olduğunu söyledi.
Babacan, bir televizyon kanalında katıldığı canlı yayında, OECD’nin
Türkiye’nin büyümesine ilişkin 5,5 gibi bir öngörüsü bulunduğunu
anımsatarak, ekonomik kriz sonrası dönemde dengeler yeniden
oturtulurken potansiyel büyüme oranlarının tekrar gözden
geçirileceğini ifade etti.
Bu dönemde büyümenin muhtemelen gelişmiş ülkelerde kriz
öncesine göre daha düşük bir seviyeye inmiş olacağını
belirten Babacan, “Bu aşırı borç yükü, sosyal güvenlik
sistemiyle alakalı sıkıntılar. Böyle bir durum ortaya
çıkacak” dedi.
Gelişmekte olan ülkelerde ise daha yüksek bir büyüme
potansiyelinin önümüzdeki dönemde görüleceğini kaydeden
Babacan, genel güven ortamı ve istikrarın ekonomik büyüme açısından
olmazsa olmaz bir şart olduğunu vurguladı.
Babacan, şöyle devam etti:
“Öncelikle siyasi istikrarı sağlayacaksınız. Bu ülkeyi siyasi
açıdan öngörülebilir bir ülke haline getireceksiniz ki arkasından
uygulayacağınız ekonomi politikalarına, ekonomik programa güven
olsun. Aksi halde ileriye doğru yapılan açıklamaların hiçbir
kıymeti kalmaz. Bir koalisyon hükümetinin ömrü ne kadardır? 6 ay
sonra var mıdır, yok mudur? Bunun sorgulandığı bir ortamda o
ülkenin açıkladığı bir programın, politikaların kıymeti yoktur.
Herkes bugünün, yarının hesabını yapar. Ekonomi yönetiminde
süreklilik, politikalarda devamlılık ve öngörülebilirlik bu işin
olmazsa olmaz bir şartı.”
Küresel ekonomik krizin hem dünya hem Türkiye için
zor bir dönem olduğunu ve uluslararası kuruluşların dünyanın nereye
gideceğini tam olarak göremediğini ifade eden Babacan,
“Türkiye ne yaparsak yapalım bu ekonomik krizden şöyle ya
da böyle etkilenecekti. Mühim olan bunu en az hasarla
atlatabilmekti ve en az hasarla bunu atlatma imkanını da bulduk.
Türkiye olarak o dönemde yapabileceklerimiz vardı,
yapamayacaklarımız vardı. O özel dönemde ekonomiyle ilgili görev
alan arkadaşlarımız ellerinden gelenin en iyisini ortaya koydular”
diye konuştu.
“BORCUMUZ GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERE GÖRE YÜKSEK”
Türkiye ekonomisi için büyüme faktörlerinin neler
olduğunun iyi görülmesi gerektiğine dikkati çeken Babacan,
Türkiye’nin kamu borç stokunun gelişmekte olan bir ülkeye göre
yüksek olduğuna işaret etti. Babacan, “Gelişmiş ülkelere
göre borcumuz az diyeceksiniz ama gelişmekte olan ülkelere göre de
yüksek” dedi.
Türkiye’nin geçen sene sonu itibariyle AB tanımlı dış borcunun
milli gelire oranının yüzde 45,5 olduğunu hatırlatan Babacan,
şunları söyledi:
“Biz geçen seneki bütçemizi beklediğimizin biraz altında bir açıkla
kapattık. 52 milyar ile kapattık. Faizler hızlı düştü, büyüme de
beklediğimizden fazla gelince hem pay hem payda iyileşmeler olunca
geçen sene yüzde 45,5 ile kapatmış olduk.
Bundan sonraki dönem ne olacak? Bizim bu
açıklarımız orta vadeli programda, (güncelleyeceğimiz orta vadeli
programda hiçbir şey değişmeyecektir) yine belki 45,5, belki azıcık
daha artacak ama ondan sonra hemen azalış trendine geçecektir.
2010 sonu itibariyle baktığımızda bugünden daha düşük bir
borç stokuna ulaşacağız. Bu rakamlar Türkiye için hala
yüksek rakamlar.”
Kamu borç stoku yüksek ülkelerin kamu harcamalarını artırma yoluyla
büyümelerinin mümkün olmadığını belirten Babacan, “Belki çok geçici
3 aylık, 6 aylık uygulamalar yapabilirsiniz Biz geçen sene beyaz
eşyada, otomobilde 3 ay ÖTV, KDV indirimi yaptık. Hemen
arkasından bunu yarı yarıya geri çektik. Çünkü baktık marjımız
yok. Eylül sonu itibariyle bütün operasyonu bitirdik.
’Artık indirim falan yapmıyoruz’ dedik. Kamu harcamalarını
yükselterek borçlarla ilgili endişeleri artırıyorsak, bu genel
güven ortamını bozuyorsak bu gelip bizi çok kötü vuruyor” diye
konuştu.
Bütçe açığı veren ve kamu borç stoku gelişmekte olan ülkelere göre
zaten fazla olan Türkiye’nin kamu harcamalarını artırarak
büyüyemeyeceğine dikkati çeken Babacan,”Geçen sene birinci çeyrekte
kamu harcamalarının en açıldığı dönemdir ve bizim ekonomik
daralmamız yüzde 14,5. Tarihi bir rekor. Demek kamu harcamalarını
artırarak, büyüyemiyoruz. Bunu mutlaka bir kenara koymak, bu
tespiti yapmak lazım” dedi.
“ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEM TÜRKİYE’NİN NE YAPACAĞI ÇOK
ÖNEMLİ”
Önümüzdeki dönemde Türkiye’nin ne yapacağının çok önemli olduğuna
işaret eden Babacan, şunları söyledi:
“Türkiye’de siyasi istikrar sağlam olduktan, Türkiye’nin önümüzdeki
yıllara ait orta vadeli ve hatta şu anda yeni başladığımız uzun
vadeli hedeflerle ekonomi politikasını ortaya açık bir şekilde
koyduktan sonra, potansiyel bahsedilen büyüme oranının dahi daha
üstüne çıkılabilir. Biz bütün bu tedbirleri aldıktan sonra,
şu anayasa değişikliğimizi yapalım, Türkiye’de demokrasiyi daha
sağlam bir zemine oturtalım, Türkiye’de yargıyla ilgili
malum sorunlarımızı çözelim, Türkiye’nin ekonomik istikrarının
oturacağı orta vadeli programımızın uzun vadeyle pekiştirilmesini
sağlayalım. O dönemde OECD’ye hesapları tekrar yapın dediğinizde
size muhtemelen 5,5 değil, daha farklı rakamlar söyleyebilir.
Önümüzdeki dönemle alakalı dikkat edeceğimiz hususlar çok belli.
Öncelikle siyasi istikrar ve çok sağlam bir ekonomi politikası.
Bunun da özünde devlet harcaması yoluyla değil, özel sektörün önünü
açarak büyüme stratejisi var.”
TÜRKİYE’DEKİ İŞSİZLİK ORANI
Türkiye’deki
işsizlik ve istihdam oranlarını ABD ve Avrupa ülkeleriyle
kıyaslayan Babacan, şunları söyledi:
“O ülkelerde işsizlik oranları yüksek ve yükselmeye devam edecek.
Bizdeki işsizlik oranı her ne kadar 2008’den 2009’a 3
puanlık bir artış gösterse bile, bunun artık düşüş trendine
girdiğini görüyoruz. Bu çok önemli bir fark. 2009’un
Aralık ayında 2008’in aynı ayına göre işsizlik oranında yarım
puanlık düşüş, yüzde 14’ten yüzde 13,5’e düşüş var.
Dolayısıyla bu toparlama Türkiye’nin ekonomik toparlanması aynı
zamanda istihdam da üreten bir toparlanma. Biz nüfusu artan bir
ülke olduğumuz için sadece mevcut işsizlerimize istihdam üretmekle
işimiz bitmiyor. Her sene iş gücüne katılan yaklaşık 600-700 bin
kişi var. Bunlara da istihdam üretmemiz gerekiyor.
Her ne kadar istihdam bizi sevindiriyorsa da bunda daha hızlı
gitmemiz gerekiyor. İstihdam üretme konusunda başkaları yürürken,
bizim koşmamız gerekiyor. Hangi açıdan bakarsak bakalım
toparlanmanın sinyalleri şu anda güçlü, ama bu kendi içinde
riskleri de barındıran bir toparlanma.”