Bakan Arınçın 10 Kasım savunması
Abone olBakan Arınç, demokratik açılımın Meclis'e geleceği günle ilgili eleştirilere yanıt verdi. İşte Arınç'ın oldukça ilginç sözleri;
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, demokratik açılımın
Meclis'e geleceği günle ilgili eleştirilere yanıt verdi. Arınç'a
göre demokratik açılım için en uygun tarih 10 Kasım!
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, demokratik
açılım sürecinin Türkiye için faydalı sonuçlar doğuracağına
yürekten inandığını belirterek, ''Siyaset risk almaktır.
Sonunda ne olursa olsun insan, toplumun sorunlarını çözmek için
siyaset yapıyorsa, bunun sonuçlarına katlanacaktır. AK
Parti için en büyük riskin, önümüzdeki seçimler açısından bu
olduğunu söylüyorum. Ama bunun bizi, geriye dönmek, zaafa uğramak
konusunda değil, sürecin Türkiye'nin bütünlüğüne hizmet
etmesi noktasında daha çok çalışmamızı gerektiren bir
unsurdur'' dedi.
Plan ve Bütçe Komisyonunda, milletvekillerinin sorularını
yanıtlayan Arınç, bir soru üzerine ''Öcalan'ı alırız,
dinleriz, muhatap olur, şu olur, bu olur...'' şeklinde bir
ifadesi olmadığını kaydetti. Arınç, Ağustos ayında gazetecilerin
''Öcalan bir açıklama yapacak, yol haritasını
açıklayacak'' şeklindeki sorusuna karşılık,
''Hükümetimizin bir üyesi olarak benim Öcalan'ı muhatap almam, ne
söyleyecek, ne söylemeyecek onun ağzına bakmam doğru değil, ben de
öyle bir şeyin peşinde değilim. Öcalan'ı dinleyecek olanlar,
söylediklerini değerlendirecek olanlar, bizim istihbarat ve
güvenlik birimlerimizdir. Onlar dinler, bakarlar, ederler,
Hükümete sunulacak bir şey varsa MGK toplantılarında gündeme
getirirler'' dediğini aktardı.
MHP Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı'nın demokratik açılımı
''PKK açılımı'' olarak nitelemesi üzerine Arınç,
''Biz, demokratik açılım veya milli birlik bütünlük projesi veya
bir başka şey diyoruz. eleştirilerinde haklı da olabilir, ben
söylediklerine saygı da duyuyorum. Bunların elbette iyi bir üslup
içerisinde ve memleket yararına yapılması lazım. Ama açılımla
ilgili söylediklerine, Sayın Başbakan'ın söylediklerine,
Sayın Bahçeli'nin ağzından cevap vermektir. Bu konuya
gerek görmüyorum ve eleştirilerine saygı duyuyorum'' diye
konuştu.
Açılım konusunun Meclis gündemine geldiğine işaret eden Arınç,
şunları söyledi:
''Bu konuda iktidarın da muhalefetin de sivil toplum kuruluşlarının
da sokaktaki vatandaşın da söyleyecek sözü vardır. Hepsine sabırlı
ve müteamil olacağız ve bu konudaki eleştirilerden yararlanmaya
çalışacağız. Ama bir konu ki bir milletvekili sıfatını taşıyan
insanın, ciddi bulup üzerinde durmasını doğrusu yadırgadım. O da 10
Kasım ile ilgili olanlar... Bu yıl 10 Kasım, önümüzdeki Salı
günüdür. Yüreğimizdeki acısı ise 10 Kasım 1938'dir. 1938,
Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Atatürk'ün vefat yıldönümüdür. Bunu
her yıl belli şekillerde anıyoruz ve onu anlamaya çalışıyoruz. Bu
hepimizin yaptığı bir şeydir. Atatürk'ü sevme konusunda da kimse
birbiriyle yarışmasın. Bu herkese ait, bu ülkeye en büyük
hizmetleri yapmış bir insana duyulacak kadirbilirlik ve
vefakarlıktır. Ama 10 Kasım, günlerden birisidir ve tatil günü
değildir. 10 Kasım, bir matem günü de değildir. Eskiden matem
günüydü. Eskiden 10 Kasım'da içkili yerler kapatılırdı, şarkı türkü
çalınmazdı. Sonradan 1980'li yılların ortalarında 'Canım böyle bir
şey olur mu, Atatürk de buna rıza göstermezdi, yani böyle üzülerek,
ağlayarak, sızlayarak, orayı, burayı kapatarak böyle bir gün
hatırlanmaz. Biz onun yaptıklarını, eserlerini ve şahsiyetini en
güzel şekilde analım' denildi ve bugüne kadar böyle gelindi.''
''GENEL GÖRÜŞME İÇİN EN UYGUN GÜN...''
Arınç, salı günlerinin TBMM İçtüzüğü'ne göre denetim günü olduğunu
hatırlatarak, demokratik açılımın 10 Kasım'da Meclis gündemine
gelmesiyle ilgili eleştirilere şu yanıtı verdi:
''Böyle bir denetim günü de genel görüşme için en uygun gündür. Bir
salı günü, demokratik açılım konusunu veya arkadaşların başka isim
verdiği konuyu konuşmasak, ne konuşacağız? 3 arkadaşımız belki
kendi seçim bölgesiyle ilgili konuları gündeme getirecek, belki
esnaf ve sanatkarların ya da başka sektörün durumunu konuşacağız.
Onlar çok önemli olacak da üzerinde durmak istediğimiz konu,
onlardan daha az mı önemsiz? Niyet okumak suretiyle 10 Kasım'da
böyle bir konuşmanın yapılacak olmasını gündeme getirmek bence
doğru değil. Çünkü, genel görüşme için iki gün var. Birinci görüşme
salı, ikinci görüşme ise 48 saat sonra perşembe günüdür. Biz Meclis
olarak, şöyle bir karar mı aldık; '10 Kasım'da çalışmayalım, o gün
şöyle başka bir etkinlik yapalım.' Hayır. 10 Kasım'da yine Meclis
saat 15.00'te açılacak ve yine denetim konularına girecek. Belki de
ben 20 soruyu yanıtlayacağım, belki sayın Mehmet Aydın
yanıtlayacak. Yani bugüne özel bir önem vermenin, bugüne özel
anlamlar çıkaracak noktaya getirmenin ben doğru olmadığı
kanaatindeyim. Bütün düşüncelerimiz ve eleştirilerimiz hem bilim
hem de mantık açısından doğru olmalı.
Hatırlayacaksınız Türkiye'de Damal diye bir kasaba var ve en doğu
hududumuz. Orada senenin bir günü güneş ışınları dağa vurduğunda
Atatürk'ün silueti meydana çıkıyor. Böyle bir şey bilim ve mantıkla
açıklanabilir mi bilmiyorum. Ama ne zamandan beri Türkiye'de ayrıca
anlam günleri tertipleniyor ve Sayın Baykal da bildiğim kadarıyla
silueti görmek için oraya gitti. 10 Kasım, yasamanın, denetlemenin
günüdür. 10 Kasım'da, Meclis açıktır. Meclis çalışmasını yapacaktır
ve o çalışma içinde de bu konu, daha başka bir konu görüşülecektir.
Lütfen buna özel bir anlam yüklemeyelim, Atatürk'ün hatırasına da
saygısızlık etmiş olmayalım.''
''SÜRECE DESTEK VERDİĞİMİ İFADE ETTİM''
Arınç, DTP'li Hasip Kaplan'ın ''Açılım süreci risktir. Oy kaybetmek
gibi bir kaygıyı taşıyor musunuz? Bu kaygı, Hükümeti zorluyor mu?''
sorusunu yanıtlarken de şöyle konuştu:
''Ben şahsen ve Hükümetim de 'demokratik açılım' ismini verdiğimiz
bu sürecin Türkiye, toplumumuz ve milletimiz için faydalı sonuçlar
doğuracağına yürekten inanıyor. Siyaset risk almaktır. Sonunda ne
olursa olsun insan, toplumun sorunların çözmek için siyaset
yapıyorsa, bunun sonuçlarına katlanacaktır. Ben konuşmalarımda, AK
Parti için en büyük riskin önümüzdeki seçimler açısından bu
olduğunu söylüyorum. Bu benim kişisel düşüncemdir. Ama bunun bizi,
geriye dönmek, zaafa uğramak konusunda değil, bu sürecin
Türkiye'nin bütünlüğüne hizmet etmesi noktasında daha çok
çalışmamızı gerektiren bir unsur olduğunu düşünüyorum. Sözlerim ve
hareketlerimle bu sürece destek verdiğimi ifade etmiştim.''