Bahçeli’den cumhurbaşkanlığı seçimi eleştirileri
Abone olMHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Bazı iç ve dış odakların bilhassa Cumhurbaşkanlığı seçimine maksatlı olarak aday yönlendirmesine soyunduğ...
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Bazı iç ve dış odakların
bilhassa Cumhurbaşkanlığı seçimine maksatlı olarak aday
yönlendirmesine soyunduğu, durumdan vazife çıkararak içimizden
adrese teslim aday belirme kurnazlığına teşebbüs ettiği
görülmektedir” dedi.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, Mahalli İdareler Genel Seçim süreci
hakkında İl ve İlçe Yöneticilerine yayımladıkları genelgede, Türk
milletinin 30 Mart 2014 tarihinde, yerel yönetimlerde
görevlendireceği isim ve partileri seçmek maksadıyla sandık başına
gittiğini belirterek, “Egemenliğin yegâne sahibi aziz milletimiz
iradesini kullanarak önümüzdeki beş yıllık dönem için mahalli
idareler yöneticilerini belirlemiştir.
Bazı anlaşmazlık ve asayişsizlik vakaları görülse de seçimler genel
anlamda huzur ve sükûnet içinde geçmiştir. Ne var ki bu seçimlerin
birçok yerde dürüst ve ahlaki yapılmadığına, sandığa hile ve şaibe
karıştığına dönük iddiaların varlığı da çok açık bir gerçektir.
Seçim sonuçlarına il ve ilçe seçim kurulları bazında yapılan
itirazların yanı sıra, ihtilafların Yüksek Seçim Kurulu’na kadar
yansıması kuşku ve güvensizliğin boyutunu göstermesi bakımından
kayda değerdir” ifadesini kullandı.
"SÜMEN ALTI EDİLDİ"
Demokraside sandığın güvenliğinin hayati bir konu olduğunu kaydeden
Bahçeli, sözlerine şöyle devam etti:
“Bu itibarla seçim sonuçlarının kaybeden ve kazanan açısından gönül
huzuruyla benimsenmesi, en ufak bir şüpheye yer bırakılmaması ülke
istikrarı ve demokrasi standartları açısından elzemdir. Şaibelere
gömülmüş bir demokrasinin, müdahale ve yönlendirmelere açık bir
sandığın siyasetin güvenirliğini sulandıracağı, toplumsal uyum ve
dengeyi bozacağı bir an olsun unutulmamalıdır. Milletimizin
tercihlerinin oy hırsızlarına, demokrasi kalpazanlarına, fırsat
düşkünlerine teslim edilmemesi herkesin ortak sorumluluğudur."
Milliyetçi Hareket Partisi’nin 30 Mart seçim sürecinin her
safhasında gerekli mücadelesini yapmış, hakkının ve hukukunun
çiğnenmemesi amacıyla olağanüstü gayret sergilediğini anlatan
Bahçeli, "Mahalli İdareler Seçimleri öncesi Türkiye çok yoğun bir
tartışma ve kamplaşmanın esiri olmuştur. 30 Mart seçimleri, 17
Aralık 2013 tarihinde başlayan Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonunun
gölgesinde gerçekleşmiştir. Başbakan Erdoğan, hakkındaki iddiaları
saptırmak, karalamak ve karartmak adına elindeki tüm imkânları, tüm
devlet gücünü seferber etmiştir. Meydan meydan gezerek yolsuzluğu
inkar etmiş, rüşveti yok saymış, yasa dışı ilişkileri, yargıya
intikal etmiş kirli çamaşırları var gücüyle gündemden düşürmeye
çalışmıştır. Kanun kaçakları iktidar tarafından korumaya
alınmıştır. Şarlatan İranlı hükümetin hücrelerine kadar sızmış,
önüne gelen bakanı ve çocuklarını rüşvet müptelası yapmış, hepsini
maskaraya çevirmiştir. Soyguncular, rüşvetçiler, rantiyeciler, kara
paracılar, devlet kasasından geçinen hırsız ve uğursuzlar hiçbir
hukuk devletinde olmayacağı kadar iktidar tarafından kollanmış ve
sahiplenilmiştir. Başbakan Erdoğan ve ailesine kadar uzanan rüşvet
ve yolsuzluk suçlamaları hukukun temel kuralları hiçe sayılarak
sümen altı yapılmıştır" dedi.
Yasalara göre üstlendikleri vazifeyi yapmakla sorumlu olan hakim ve
savcıların darbeci yaftasıyla görevden alındıklarını veya sürgüne
gönderildiklerini belirten Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Binlerce emniyet mensubu paralel örgüt suçlamasıyla zulme
uğramıştır. Başbakan Erdoğan, oğluyla birlikte evdeki parayı
sıfırlama telaşındayken, adaleti sıfıra çekmiş ve hukuku
hançerlemiştir. Türkiye, gelmiş geçmiş en ayıplı, en rüşvetçi, en
karanlık, en yüzsüz bir iktidarın zorbalığına maruz kalmıştır."
30 Mart seçimlerinden çıkan sonucun bu yalın gerçeği asla
değiştirmeyeceğini anlatan bahçeli, şunları söyledi: "Şu an
Türkiye’yi; mahkemeden kaçan, boğazına kadar kanunsuzluklara batan,
hakkında çok büyük iddia ve ithamlar olan birisi Başbakan sıfatıyla
yönetmektedir. Bu ülkemiz ve milletimiz için hakikaten de çok ciddi
bir kayıp ve hüsrandır. Başbakan Erdoğan 30 Mart Mahalli İdareler
Seçimlerini aklanma ve temize çıkma fırsatı olarak görse de, bunun
böyle olmadığı, olamayacağı çok yakında anlaşılacaktır. Zira sandık
yolsuzluğun, rüşvetin, ihanetin ve kötü yönetimin onay göreceği,
geçer not alacağı bir zemin ve ortam değildir. Hiç kuşkusuz 30 Mart
seçimleri tıpkı genel seçimlere benzer bir atmosferde geçmiştir.
Başbakan devlete ve millete darbe yapıldığı iddiasını hiç ağzından
düşürmemiş, şahsına ve hükümetine yönelik yolsuzluk suçlamasını
komploya bağlamış, tuzakla ilişkilendirmiş, örgüt kozuna sarılarak
püskürtmeye çabalamıştır."
"MİLLETE HAKARETTİR"
Aziz milletin çok sancılı, çok karmaşık, çok bulanık ve çok
belirsiz bir süreçte sandık başına gittiğini anlatan Bahçeli, "30
Mart’tan alınan neticeye bakarak rüşvetin ve yolsuzluğun
önemsenmediği asla düşünülmemeli, bu kapsamda estirilen karamsarlık
rüzgarına tutsak olunmamalıdır. Elbette 17 Aralık sürecinin ve
sonrasında ifşa olan akıl almaz iğrenç ilişki ağlarının siyasal
tutumlara tam manasıyla yön verdiğini, tesir ettiğini söylemek
imkansızdır. Fakat unutulmasın ki, hukuk ağır aksak da olsa
işlemektedir. Yolsuzluk şebekeleriyle, çıkar gruplarıyla, kamuoyu
tarafından niyet ve hedefleri öğrenilmiş ahlaksızlarla ilgili
takibat sürmektedir.”
Türkiye’nin 30 Mart’ın ardından yeni bir seçim sürecine
kilitlendiğini ifade eden Bahçeli, şunları kaydetti:
“Türk milleti 1’nci turu 10 Ağustos, 2’nci turu 24 Ağustos 2014
olan Cumhurbaşkanlığı seçimini yapacak ve 12’nci Cumhurbaşkanını
direkt tayin edecektir. Türkiye Cumhuriyeti’nin en yüksek mevkisine
kimlerin aday olacağı ve kimin seçileceği şimdilik belirsizliğini
korusa da, tedavüle giren birçok isim hakkında serdedilen kanaatler
gözlerden kaçmamaktadır.
Başbakan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına talip olduğu
açıklamalarından, temaslarından ve niyetlerinden anlaşılmaktadır.
Sayın Cumhurbaşkanıyla Başbakan arasında medya üzerinden yürüyen
pazarlıkların karşılıklı görüşmeyle farklı bir mecraya gireceği,
kendi aralarında varacakları bir karar için dönüm noktası olacağı
ileri sürülmektedir. Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili polemiklerin
sadece iki kişiyi hesaba katması ve sanki başka aday yokmuş veya
layık değilmiş gibi bir algı uyandırması bir defa demokrasinin usul
ve esaslarına taban tabana zıttır. Abdullah Gül ve Recep Tayyip
Erdoğan arasındaki uzlaşma ve anlaşmaya bağlı olarak Çankaya’ya
kimin çıkacağının belli olacağı gibi bir imaj verilmesi
milletimizin iradesine çok net hakarettir. Demokrasinin doğasına ve
taşıdığı derin anlamına aykırı olan bu durumun önümüzdeki iki
etaplı seçimi şimdiden yıprattığı, sorgulattığı ve savsakladığı
açıktır."
Bahçeli, Türk devlet geleneğinde eşsiz ve paha biçilemez bir yeri
olan Cumhurbaşkanlığı görevine öncelikle devlet adamlığı vasfına
haiz ve herkesi kucaklama hasletlerini gösterebilen birisinin
seçilmesi gerektiğini söyledi.
Mazisinde en ufak bir soru işareti olan, sicilinde en küçük bir
olumsuz iz bulunan herhangi bir şahsın Cumhurbaşkanlığı makamının
ağırlığını taşıyamayacağının ortada olduğunu anlatan Bahçeli,
sözlerini şöyle sürdürdü: "Milli ve manevi değerlerle kavgalı, Türk
devlet geleneğini özümsememiş, teröristlerle müzakerede ustalaşmış,
bölücü ve yıkıcı çevrelere umut aşılamış, milli kimlikle ters
düşmüş bir kafa yapısının Cumhurbaşkanı olmasına milletimiz izin
vermeyecektir. Türküm diyemeyen, milleti etnik bölmelere ayıran,
hakkında izah ve açıklaması çok zor yolsuzluk ve rüşvet suçlamaları
bulunan karanlık bir kişinin Cumhurbaşkanı olması da hayal
mahsulüdür. Bu nedenle Başbakan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olması
mümkün ve ihtimal dahilinde değildir."
Bu ülkede özel şartları yerine getirebilen herkesin
Cumhurbaşkanlığına namzet olduğunu belirten Bahçeli, sözlerini
şöyle sürdürdü: "Sadece Başbakan için bu yol çoktan kapanmış ve
tıkanmıştır. Milliyetçi Hareket Partisi Cumhurbaşkanlığı seçim
süreciyle ilgili değerlendirme, çalışma ve araştırmalarını
sürdürmektedir. Türkiye’ye yakışan, millet ve devlet arasındaki
bağı sağlamlaştırabilecek, ahlaklı, vicdanlı, adalete saygı duyan
ve ayrımcılığa mesafeli duran değerli bir şahsiyetin ortaya çıkması
için gerekli sorumluluk bilinci mutlaka sergilenecektir.
Cumhurbaşkanlığı makamı kaçış ve kurtuluş yeri değildir. Hiç
unutulmasın ki, her zorlamayı yaparak Cumhurbaşkanlığı makamına
talip olan şaibeli ve sakıncalı kişiler, bu göreve yükselseler bile
vatana ihanetten tekrar indirileceklerdir.”
"KRİZ POTANSİYELİ VAR"
Bahçeli, önümüzdeki bu kadar yoğun gündem ve siyasal süreç
içerisinde parti teşkilatlarının başkan ve yöneticilerinin aşağıda
madde madde belirtilen hususlara aynen uyacaklarını ve buna göre
hareket edeceklerini bildirdi. Bahçeli, partisine mensup
teşkilatların uymasını istediği maddeleri şöyle sıraladı:
"Cumhurbaşkanlığı seçim süreci öncekilerini aratmayacak kriz
potansiyeline sahiptir. Bu nedenle hiçbir teşkilat mensubumuz
muhtemel gerginlik ve çatışmaların tarafı olmayacak, sakin ve
sağduyulu bir şekilde siyasi çalışmalarını sürdürecektir. Hem
Cumhurbaşkanlığı seçimi, hem de peşinden gelecek 25’nci Dönem
Milletvekilliği Genel Seçimleri toplumsal cepheleşmeyi
tırmandırabilecektir. Milliyetçi Hareket Partisi üzerinde oyun
kurgulayanlara, algı operasyonlarıyla kafaları karıştırıp iç
huzurumuzu bozmaya azmetmiş sinsi emellere kesinlikle fırsat
verilmeyecektir. Yerel düzeyde yapılacak tüm açıklamalarda parti
politikaları dışında herhangi bir yorum, görüş ve değerlendirme
paylaşılmayacaktır. Grup konuşmaları, yazılı basın açıklamaları,
diğer beyanatlar ve Genel Merkez duyuruları titizlikle takip
edilecek, basına verilen demeçler mahalli özellikler ihmal
edilmeden bunlarla sınırlı kalacaktır. 6 Aralık 2012 tarihli
Genelge’de de ifade edildiği üzere, İl ve ilçe düzeyinde yapılacak
toplantı, konferans, panel gibi siyasi çalışmalarla, televizyon
programları ve mülakatlar öncesinde Genel Merkez mutlaka
bilgilendirilecek; konuşmacı, misafir, görüş ve fikirlerine
başvurulacak kişilerle ilgili gerekli izin ve onay Genel Merkezden
alınacaktır. Teşkilat İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı
ile Medya, Tanıtım ve Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan
Yardımcılığı koordineli bir şekilde bu konuyu takip ve temin
etmekten sorumlu olacaklardır. Sanal medya üzerinden yapılan
kışkırtmalara itibar edilmeyecek, resmi açıklamalar dışında
internet sitelerinde dolaşan mesnetsiz haberlere kulak asılmayacak
ve içimizi karıştırmaya dayalı fitne ve fesat yayan çevrelere çok
dikkat edilecektir. Bazı iç ve dış odakların bilhassa
Cumhurbaşkanlığı seçimine maksatlı olarak aday yönlendirmesine
soyunduğu, durumdan vazife çıkararak içimizden adrese teslim aday
belirme kurnazlığına teşebbüs ettiği görülmektedir."
PARTİLİLERİNİ UYARDI
Milliyetçi Hareket Partisi’nin yetkili kurullarının belli olduğunu
belirten Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunun dışında bazı kişi ya da kişilerin parlatılması, öne
çıkarılması ve isminin dolaştırılması partimizin siyasi ilkeleriyle
örtüşmeyecektir. Bu çerçevede kapalı devre sürdürülen ve
birilerinin lehinde değişik platformlarda propaganda yapan her kim
olursa olsun dikkatle izlenecek, gerekli önlem gecikmeksizin
alınacak ve bunlara aldırış edilmeyecektir. 30 Mart Mahalli
İdareler Seçimlerinin hazırlık ve propaganda döneminde bazı il,
ilçe ve beldelerde partimiz tarafından kullanılmayan rozet, flama,
bayrak ve dövizlere rağbet olduğu görülmüştür. Genel Merkez’in
belirlemediği, partimize ait olmayan materyaller kesinlikle
kullanılmayacak, kullananlar ise uyarılacaktır. Başkanlık Divanı
Üyeleri kendi görev alanlarıyla ilgili olmak kaydıyla, bu ve daha
önce yayımlanmış genelge hükümlerinin takip, uyum ve kontrolünü
sağlayacaklardır. Partimizi kamuoyu nezdinde sıkıntıya sokacak,
çelişki yaratabilecek, ilke ve esaslarımızla bağdaşmayacak her
türlü söz, beyan ve davranıştan uzak kalınacaktır."
Bahçeli, genelgesinde, Milliyetçi Hareket Partisi’nin bütünlüğünü
bozan, dedikodu yayan, düzmece ve aslı astarı olmayan açıklamaların
faillerine anında müdahale edilecek, suçu sabit görülenlerle ilgili
hukuki işlemin başlatılacağını söyledi.
Yeni bir doğruluşun, yeni bir heyecanın cemre gibi yüreklere
düşmesi için her teşkilat mensubunun dün olduğu gibi bugün ve yarın
da sorumluluk şuuruyla hareket edeceğini anlatan Bahçeli, sözlerini
şöyle tamamladı: "Çatışmadan beslenen, istismarla hayat bulan,
milli ve manevi değerlerle ihtilafı olan, aynı şekilde milletimizi
aldatan ilkel zihniyetlerle mücadele milliyetçi ülkücü hareketin
varlık sebebidir. Oyalanarak ve pişmanlıklarla geçirilecek zaman
kalmamıştır."
Tehlikenin artık milletin kapısına dayandığını anlatan Bahçeli,
sözlerini şöyle sürdürdü:
"Milliyetçi Hareket Partisi, vatan ve millet üzerine gerilmeye
çalışılan kefeni bir kader olarak kabul etmeyecektir. Türk
milliyetçileri bu aziz milletin bölünmesine ve parçalanmasına
sessiz kalmayacaktır. Her neyi amaçlıyorsak, her neyi umutla,
duayla, özlemle dile getiriyorsak ülke, devlet ve insanımızın ali
menfaatleri lehinedir. Biz samimiyiz, dürüstüz, Türkiye ve Türk
milleti sevdalısı Milliyetçi Ülkücü Hareketiz. Yönümüz Hakka dönük,
yüzümüz doğruya yönelik, yolumuz Türk-İslam Ülküsünün yüksek
hedeflerine çevriktir. Amaçlarımız büyük ve berraktır. Niyetimiz
halis ve hasbidir. Fikrimiz, zikrimiz, dünya görüşümüz, vaat
ettiklerimiz, yaşadıklarımız ve yaşatacaklarımız milli ve manevi
kaidelerle temellendirilmiştir. Milletimizin dili bizim dilimiz,
bizim sözümüzdür. Milletimizin değerleri, inançları, sahip olduğu
eşsiz özellikleri hayat ve varlık kaynağımızdır.”
(İHA)