Bahçeli'den Batum'a bombardıman!
Abone olMHP lideri Devlet Bahçeli Meclis grubunda gündemdeki konuları değerlendirdi...
MHP lideri Devlet Bahçeli Genelkurmay'ın hem iktidara
hem muhalefete yönelik "Askeri siyasete çekmeyin" uyarısına tam
destek verdi.
AKP'yi "asker üzerinden istismar politikaları
yürütmekle" suçlayan Bahçeli, CHP'nin
de "demokratik sürece askeri dahil etmeye çalışan ve
siyaseti yönlendirmesini arzulayan" anlayışını
eleştirdi.
İki partiyi de "seviye yoksunu" ilan eden Bahçeli, Batum'a ağır
sözlerle yüklendi:
"CHP yöneticisinin; “Koca bir askeri yıktılar, meğer
kâğıttan kaplanmış, biz bunu asker zannetmişiz” sözleri talihsiz
olduğu kadar, şuurunu kaybeden bir siyasetçinin hezeyanlarından
başka bir anlama gelmemektedir" dedi. Bahçeli üstü kapalı
bir şekilde Batum'u istifaya davet etti.
Bahçeli'nin hedef aldığı isimlerden biri de hükümetin yargı
reformuna destek veren Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın
sözleri oldu.
MHP lideri Devlet Bahçeli partisinin Meclis gurubunda gündemdeki
konuları değerlendirdi. Ostim'de yaşanan iki patlamada yaşamını
kaybedenlere başsağlığı dileyen Bahçeli, yaşanan olayın özellikle
kayıt dışı çalışan işyerlerini gündeme getirdiğini belirterek
hükümetin bu konuda üzerine düşün sorumluluğu yerine
getirmesini istedi.
MISIR'DA YABANCI PARMAĞI
Bahçeli'nin ikinci gündem maddesi Mısır'da yaşanan olaylar oldu.
Ortadoğu'da yabancı parmağına dikkat çeken Bahçeli'nin
değerlendirmeleri şöyle oldu:
Tunus'tan Mısır'a uzanan hatta kabından taşan halk hareketleri
elbette öncelikle yolsuzluğa, işsizliğe, yoksulluğa ve baskıya
duyulan tepkidir ve bu haliyle de saygıdeğerdir. Ne var ki
demokrasiye duyulan özlemlerin yeni otoriter yönetimlerin
kurulmasına enerji ikmali yapma ihtimali, bölgeyi daha büyük
dengesizlik sarmalına ve belirsizlik ağına sokabilecektir.
Gelişmelerin seyri bize bu olumsuzluğun ortaya çıkabileceğini de
göstermektedir. Mesele yalnızca bir kişinin ya da yönetimin
görevini bırakması değildir. Gerçekten demokrasi ve özgürlüklerin
esas anlamıyla karşılık bulması arzu ediliyorsa, topyekûn bir
değişimin ve gücünü iç dinamiklerden almış reform sürecinin
başlaması kaçınılmazdır.
BAŞBAKAN ŞÖHRET OLMAK İSTİYOR
Mısır'daki gelişmeleri AKP iktidarı yanlış değerlendiriyor. Erdoğan ABD'nin beklentilerini, isteklerini yansıtmaktan başka bir şey yapmadı. Ortadoğu'nun kaypak ve kaygan zeminine basarak sultanlık hevesini tatmin etmeye çalışan Başbakan'ın, Müslüman ülkeleri hedefine alan küresel projelere yardım etmesinin nedeni en başta sorunlu ve işbirlikçi siyasi duruşudur. Başbakan Erdoğan yabancı ülkelerin eline tutuşturduğu pusulayla yol almakta ve kendisine tanınan imkânlar çerçevesinde Müslüman coğrafyasında şöhret olmaya çalışmaktadır. Türkiye için, komşu ülkelerin ve Ortadoğu bölgesinin istikrar ve barış içinde olması vazgeçilmez bir hedef olmalıdır. Bunun dışında, sorun yaşayan ülkelerin sınırları içinde meşru bir aktörmüş gibi yorumlarda bulunmak, teşrifatçılık yapmak, geçici yönetimlerin kurulmasını istemek, Türkiye'yi bunalımlara ortak etmek anlamına gelecektir ve kendi içimizde bazı çevrelere emsal teşkil edecektir.
MISIR'I BIRAK BÖLÜCÜLERE BAK
Son derece tehlikeli olan bu küresel oyunun çekim alanına kapılan
AKP iktidarı aklını başına almalı; Ortadoğu ateşinin alevlerinin
sınırlarımıza geçmesine neden olacak eğilim ve politikalardan bir
an önce uzaklaşmalıdır. Bölücü çevreler harekete geçti. İmralı
canisi bir yanda AKP ile yaptığı pazarlıklara devam ederken, diğer
tarafta da Diyarbakır merkezli olmak üzere, Mısır örneğini
göstererek ayaklanma ve isyan teşvikinde bulunmaktadır.
Bölücülüğün, 15 Şubat'tan itibaren Mısır'dakine benzer kitlesel
eylemlerle, hain planlarına ivme vereceği bir aşamaya geçmek için
hazırlık yaptığı anlaşılmaktadır. Başbakan Erdoğan, başka ülkelerin
nasıl ve ne şekilde bir yönetime sahip olmasıyla ilgili
değerlendirmelerine bir an önce son vermeli ve ülkemizin karşı
karşıya olduğu tehdidi bertaraf edecek tedbirleri hemen almaya
başlamalıdır. Hükümetin müzakerelerle İmralı canisinin
dayatmalarına boyun eğer bir hale gelmesi ve Türk milletine
cezaevinden gözdağı vermesine sessiz kalması bir rezalettir ve
tükenmişliğinin acı da olsa ispatıdır.
HÜKÜMET ŞEREF VE HAYSİYETTE YERE BATTI
İmralı'yla görüşmelerin açığa çıkmasıyla şeref ve haysiyet konusunda yerin dibine batan iktidar zihniyetinin, Hüsnü Mübarek'le iktidar oyunu oynarken, kendi vatanımızda ayaklanma hazırlıkları yapanları görmezden gelmesi, küresel senaryolara figüran olmak için sıraya girmesi ihanetle eşdeğer bir kendini bilmezliktir.
BESLEME GÖRMEK İSTİYORSA ÇEVRESİNE BAKSIN
Bahçeli'nin gündeminde Kıbrıs tartışmaları da vardı. Başbakan'ın
sert sözlerini eleştiren Bahçeli, "besleme" sözüne tepki göstererek
"aldığınız yardımlar ananınız ak sütü gibi helal olsun" dedi.
Bahçeli'nin sözleri şöyle:
"Kuzey Kıbrıs'ta yapılan bir protestoya haddinden fazla öfkelenen
Başbakan Erdoğan hakaretamiz sözlerle ve hoşgörüsüz kaba üslubuyla
Kıbrıslı soydaşlarımızı rencide etmiş ve töhmet altında
bırakmıştır. Kıbrıslı kardeşlerimize besleme diyerek hakaret eden
ve orada seçimle işbaşına gelen yönetimi küçültücü beyanlarda
bulunan Başbakan'ın sözlerini şiddetle telin ettiğimizi buradan
duyuruyorum. Başbakan'ın Kıbrıslı kardeşlerimize besleme demeye
asla hakkı yoktur. Başbakan Erdoğan ille de bir besleme örneği ve
siması arıyorsa çevresine bakması yeterlidir ve devletin
kaynaklarını hortumlayan yandaşlarının tam da bu sıfata layık
olduğunu açıklıkla görebilecektir. AKP'ye rağmen Kıbrıs Türk'tür ve
inşallah sonsuza kadar Türk kalacaktır. Kuzey Kıbrıs, Türk
vatanının ayrılmaz bir parçası olarak varlığını sürdürecektir ve
oradaki soydaşlarımızın aldıkları her yardım analarının ak sütü
gibi helalleridir ve bunu da sorgulamaya siyasi taşeronların hiçbir
şekilde gücü yetmeyecektir."
ASKER TARTIŞMASINDA HEM AKP HEM CHP'YE
VURDU
Bahçeli'nin en sert sözleri ise CHP için oldu. Askere destek veren
Bahçeli şunları söyledi:
"AKP'nin asker üzerinden yürüttüğü istismar politikalarının yanı
sıra Ana Muhalefet Partisi CHP'de benzeri bir tutum takınmış ve
incitici, kışkırtıcı ve tahrik edici bir üslup benimsemiştir. Bir
tarafta Türk Silahlı Kuvvetleri'ni hakir gören ve darbeci yaftasını
vuran AKP zihniyeti varken, öbür tarafta demokratik sürece askeri
dahil etmeye çalışan ve siyaseti yönlendirmesini arzulayan bir Ana
Muhalefet anlayışı yer almıştır. Türk siyaseti bu iki seviye
yoksunu ve istismarcı partiden yorulmuştur ve oynanan karşılıklı
oyundan dolayı tahrip olmuştur. En son olarak Ana Muhalefet Partisi
CHP'nin bir genel başkan yardımcısının sözleri bu çerçevede son
örneği teşkil etmiştir.
ÜSTÜ ÖRTÜLÜ İSTİFAYA DAVET
Söz konusu CHP yöneticisinin; "Koca bir askeri yıktılar, meğer kâğıttan kaplanmış, biz bunu asker zannetmişiz" sözleri talihsiz olduğu kadar, şuurunu kaybeden bir siyasetçinin hezeyanlarından başka bir anlama gelmemektedir. Tavsiyemiz, bu CHP'li yöneticinin askerden ne beklediğini açıklıkla ortaya koyması; demokrasinin ve sandığın erdemine inanmıyorsa bundan sonra siyaset yapıp yapmama konusunda kendisini bir kez daha gözden geçirmesidir.
Türk Silahlı Kuvvetleri kâğıttan kaplan değil, binlerce yıllık geçmişiyle Türk milletinin en güçlü kudretlerinden birisidir. İzledikleri çarpık siyasetleri için askerden medet uman, destek bekleyen ve demokratik siyasi yönetimlerin vesayet altında olmasını içten içe dileyen siyasi zihniyetler, her fırsatta demokrasinin yıldırımlarıyla çarpılacaklardır."
HAŞİM KILIÇ'A AĞIR SÖZLER
Hükümetin yargı reformuna destek veren Anayasa Mahkemesi Haşim
Kılıç da Bahçeli'nin hedefinde olmaktan kurtulamadı. Bahçeli
şunları söyledi:
"Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın, iktidar zihniyetini aratmayacak
yorumları haklı olarak kaygılarımızı arttırdı. Belirli aralıklarla
manidar açıklamalar yapan bu Mahkeme Başkanı'nın; yargının yandaş
hale getirilmesine yönelik düşünce ve kaygıların dile getirilmesini
demokrasi ahlakıyla bağdaştırmaması ve bunu yargı mensuplarına
saygısızlık olarak görmesi temelsiz ve içi boş bir ithamdır. Biz
demokrasi ahlakının nasıl olacağını ve içeriğinin nelerden
oluşacağını Anayasa Mahkemesi Başkanı'ndan öğrenecek ve duyacak
değiliz. Kaldı ki yetki ve sınırını aşarak siyasetin alanına
girmesi taşıdığı sorumlulukla asla uyuşmamaktadır ve AKP'nin
değirmenine su taşıyayım derken adalete darbe vurduğunu görmesi ve
anlaması lazımdır. Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın tarafsızlığında ve
bağımsız duruşunda uzun zamandır gedikler açıldığı hepimizin
malumudur. Bununla beraber AKP'nin sözde yargı reformlarını
meşrulaştırmaya çalışmak ve bunu övmek Anayasa Mahkemesi Başkanı'na
düşen bir görev değildir ve olmamalıdır."