Bahçeli şehit ailelerine seslendi! 'Al-Ver sürecine tamamen kapalıyız'

Abone ol

MHP lideri Devlet Bahçeli Terörsüz Türkiye süreci hakkında açıklamalarda bulundu. Şehit aileleri ve gazilere seslenen Bahçeli, "Onların başlarını öne eğdirmeyeceğiz. Pazarlık içinde değiliz. Al-ver sürecine tamamıyla kapalıyız" ifadelerini kullandı. Süreç hakkında konuşan Bahçeli, "yanlış anlamalar olabilir, bazen sinirler de gerilebilir, hatta temaslar zayıflayarak mesafeler açılabilir; Türkiye sevdasında buluşmamız her soru ve sorunla başa çıkmaya kafidir" dedi.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli öncüsü olduğu Terörsüz Türkiye sürücü ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Terörsüz Türkiye sürecinde kazananın Türkiye olacağını belirten Bahçeli, şehit aileleri ve gazilere seslendi. "Onların başlarını öne eğdirmeyeceğiz" diyen Bahçeli, Al-ver sürecine tamamen kapalı olduklarını belirtti.

KAZANAN TÜRKİYE OLACAK

Milletin ‘Terörsüz Türkiye’ atılımlarının arkasında olduğunu belirten Bahçeli, "Kazanan Türkiye ve Türk milleti olacak. ‘Terörsüz Türkiye’ hedefini zehirleme arayışında olanlara milletimiz kulak asmayacak, itibar etmeyecek. Kim ki ‘Terörsüz Türkiye’den rahatsızsa bir karanlık, bir kurnazlık, bir kumpas içinde" diye konuştu.

BAŞLARINI ÖNE EĞDİRMEYİZ

Şehit aileleri ve gazilerin endişe etmemesini isteyen Bahçeli, "Onların başlarını öne eğdirmeyeceğiz. Pazarlık içinde değiliz. Al-ver sürecine tamamıyla kapalıyız. Türkiye’nin egemenlik hukukunu, Cumhuriyet’in kurucu ve kuruluş felsefesini zafiyete uğratacak hiçbir yanlışın içinde Cumhur İttifakı olarak yer almayız" dedi.

SUÇA BULAŞMAYAN DÖNSÜN

Kürtlerin terörle uzaktan yakından bağlantısı olmadığına dikkati çeken Bahçeli, "Farklı saik ve sebeplerle aldanıp kandırılan, fakat suça karışmamış, silahlı bir eylemde bulunmamış kim varsa gelip ailesiyle kucaklaşmalı. Türkiye Cumhuriyeti şefkatlidir. Biz hep birlikte Türkiye’yiz, hepimiz Türk milletiyiz" açıklamasını yaptı.

İMRALI’NIN ÇAĞRISI HERKESİ KAPSAR

Suriye’nin kuzey doğusunda etkili olan SDG/YPG’nin henüz İmralı’nın çağrısına riayet etmediğini ve silah bırakmadığını belirten Bahçeli, çağrının PKK’nın yanı sıra bölücü terörün tüm bileşenlerini kapsadığını söyledi. Bahçeli, SDG/YPG’nin Şam yönetimiyle imzalanan 10 Mart tarihli mutabakata riayet etmesi gerektiğini kaydetti.

"YANLIŞ ANLAMALAR OLABİLİR, HATTA TEMASLAR ZAYIFLAYABİLİR"

Bahçeli'nin verdiği röportaj şöyle:

Terörsüz Türkiye’yi sulandırmaya ve sabote etmeye dönük beşinci kol faaliyetinin cesamet kazandığını düşünüyor musunuz?

DEVLET BAHÇELİ: Cesamet değil de, cüret edenler kümesi kimi zaman kalabalıklaşıyor, kimi zaman da kaçışmalar olduğundan tenhalaşıyor. Türkiye’nin dehşet uyandıran, vahşetle anılan bölücü terör musibetinden kurtuluşunu değil de, yüzyılın en müessir milli uyanışının çuvallamasını bekleyenlerin millet ve vatan sevgileri bana göre kurak, çorak ve bataktır. Yazık bunlara.

Yapılanı yıkmak kolay, zor olan yıkıntılar arasındaki cevheri bulup ortaya çıkarmak.

PKK’nın kurucu önderliği elini taşın altına koymuştur. 27 Şubat Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın hitamında PKK 12 Mayıs’ta silah bırakmış ve örgütsel varlığını lağvetmiştir.

11 Temmuz’da bir grup PKK’lı silahlarını yakmıştır.

Özellikle Suriye’nin kuzey doğusunda tesir alanı bulunan SDG/YPG henüz silah bırakmamış, 27 Şubat İmralı çağrısına riayet etmemiştir.

Halbuki İmralı’nın çağrısı PKK’nın yanı sıra bölücü terörün tüm bileşenlerini kapsamaktadır.

En azından bizim anladığımız böyledir, yorumumuz bu doğrultudadır.

SDG/YPG Şam yönetimiyle imzalanan 10 Mart tarihli mutabakata mutlaka riayet etmelidir.

Kanlı yılların arasından; acı, hüzün ve gözyaşıyla pekişmiş olayların altından Türkiye’nin huzur ve umut dolu günlerinin parıltısını bulup milletimizle buluşturacağız. Bunu mutlaka başaracağız.

Bölücü terör örgütünün açtığı yaraların kapatılması hususunda geniş bir konsensüs vardır. Bundan bahtiyarım. Milletimiz “Terörsüz Türkiye” adım ve atılımlarının arkasındadır. Kaldı ki bu hedefe ulaşılmasıyla birlikte, tekrar söylemeliyim ki, kazanan Türkiye ve Türk milleti olacaktır.

Menfi ve mütereddit çevrelerin uydurmalarına, uçuk ve uyuşuk ithamlarına ne itibar edecek ne de kale alacak hiç kimse yoktur.

“Terörsüz Türkiye” hedefini zehirleme arayışında olanlara bilhassa milletimiz kulak asmayacak, itibar etmeyecektir.

Bir konunun yalnızca bir tarafını görmek aslında bütün seçeneklere kapalı olmak, tekdüzeliğe çanak tutmak demektir.

Biz “Terörsüz Türkiye” hedefini bütüncül zaman telakkisinin izdüşümünde kombine ve kolektif bakış açısıyla ele alıyor, hayatın ve hadiselerin her veçhesine ışıklar salacağına, yeni bir diriliş momenti olacağına inanıyoruz.

Önyargıların düğümlerini çözmek istiyoruz.

Katılaşmış ve kapanmış diyaloglara daha üst bir uzlaşma seviyesinde canlılık kazandırmanın amaç ve arzusundayız.

Eğer varsa buğulanan ve buzlanan toplumsal münasebetler ağını birlikte yaşama ve yaşatma temelinde karşılıklı anlayış, saygı, sevgi, fedakarlık, empati ve bağlılıkla yeni baştan kurmamız mümkündür.

Kim ki “Terörsüz Türkiye”den rahatsızsa bir karanlık, bir kurnazlık, bir kumpas içindedir.

Bu hedef soysuz bir çağdaşlığın fevkinde çağlar üstüdür.

Sırtını statükoya dayayarak bulanık dönemlere hapsolanların aksine devirler üstüdür.

1,5 asırdır süregelen küresel emperyalist komplo, vatanımız ve milletimiz üzerinde hesap yapan müstevli oyunlar inşallah tasfiye edilecektir.

Hedef büyüktür, bu hedefin gerisine düşmek, tavize ve teslimiyete boyun eğmek söz konusu değildir.

Göreceli anlaşmazlıkları önce çoğaltıp sonra körükleyen, ardından da düşmanlıklara dönüştürmek için fitne yayan iç ve dış hıyanet şebekesinin çarkı kırılacaktır.

Türkiye kutlu bir doğum arifesindedir.

Bu doğumun sancıları olabilir, yanlış anlamalar olabilir, bazen sinirler de gerilebilir, hatta temaslar zayıflayarak mesafeler açılabilir; fakat sabır, sebat ve soğukkanlılıkla Türkiye sevdasında buluşmamız, ortak ve parlak bir geleceğe yürüme kararlılığımız her soru ve sorunla başa çıkmaya kafidir.

Yeter ki samimiyet ve dürüstlük çizgisinden ayrılmayalım.

Yeter ki dağılmamızı ve bölünmemizi kurgulayan muhasım koalisyonuna karşı hep birlikte ve kardeşçe göğüs gerelim.


Merhum Hocamız Erol Güngör demişti ki; “Milliyetçilik bir dış mesele olarak göründüğü zaman yerli kültürün yabancı kültüre karşı çıkması şeklinde cereyan eder. Bir iç mesele olduğu zaman ise asıl iş memlekette milli birliğe engel olacak mahiyetteki kültürel, iktisadi ve sosyal farklılaşmaları asgariye indirilmesidir. Milliyetçilik ilk hamlede milli birlik ve tecanüsün kazanılması davasıdır.”

Bizim “Terörsüz Türkiye” hedefine bakışımızın kavramsal ve düşünsel çerçevesi bu şekilde ihata ve ifade edilebilir.

Farklılıklarımızı ortak bir dinamizme çevirebiliriz.

Benzerlikleri bulup daha da sivriltmenin yanında meşhur bir filozofun şu tespit ve önerisine de kulak vermek yararlı olabilir. Öneri şöyle:

“İnsanların, milletlerin veya grupların ortak noktalarına odaklanmak yerine, onları birbirinden ayıran, genellikle önemsiz görünen sayısız küçük farklılıkları nasıl bereketli hale getirebileceğimizi düşünmeyi öneriyorum.

Yüzleşmek için cesaret ve özgüven gerekir.

Yüzleşmek tek taraflı işleyen bir davranış kalıbı değildir.

Yüzleşerek huzurun yüzeyine tam manasıyla çıkacağımızı düşünüyorum.

Korkuları bir kenara bırakalım, korkulukları yıkıp geçelim.

Dedikodu aşılayanları, algı operasyonuyla vakit geçirenleri, yabancılara kuklalık yapanları, medya saptırmalarını gündemden sürüp çıkaralım.

Milli ve üniter devlet çatısı altında kardeşliğimizi ve ekmeğimizi hep birlikte büyütelim.

Milliyetçilikten bihaber olan hamakat ve hamaset ehli mankurtların yine milliyetçilik nam ve hesabına bize iftiralar atması, akıllara zarar iddiaları gündeme taşıması bizi yıldırmak şöyle dursun daha da şevklendirmekte, yüreklendirmekte, doğru bir yolda olduğumuzu da teyit etmektedir.

Günün Önemli Haberleri