Tesettürlü Türkçe öğretmeni "sonunda bu da
oldu!" manşetleriyle gazetelere haber oldu.
İyi de oldu aslında.
İçimizdeki İrlandalılar bir bir
döküldüler.
Bu haber candaş medyayı zıplattığı kadar
yandaş medyanın içindeki bazı isimleri de
zıplattı.
Hatta o kadar ki birisi kalkıp "Çuvaldızı
da batırmak gerek. O başörtülü öğretmenin yerinde olsam siyah değil
azıcık renkli giyinirdim. Hassas bir geçiş süreci çünkü"
deme gafletinde bile bulundu.
Birilerinde sempati uyandırma
sancısıyla durulan bu empati sığınağının altında sadece sınırları
değil haddi de aştıklarının farkındalar mı
acaba?
Sanmıyorum.
"Ben olsaydım" diyenlerden oldum olası haz etmedim hiç. Sen sensin
kardeşim, ben de ben. Benim yerime düşünme, benim yerime
konuşma, benim yerime karar alma, benim yerime hüküm
sürme. Bırak da ben özgürlüğümü yaşayayım olur
mu?
Hassas dönemmiş!
Azıcık renkli örtün, minnacık perçem
göster az da yandan yırtmaçlı olsun. Ohhh... Nasıl güzel
oldu mu?
Bu zamana kadar kırmızı başörtüsü taktı, mavi
kıyafet giydi diye "size geçiş serbest" denilen
başörtülü görmedik.
Bunu söyleyen zihniyet ne sanıyor
acaba?
Mesela şöyle olacağını mı?
"Bu pembeler size çok yakışmış, tam da
döneme uygun. Buyrun siz başörtünüzle öğretmenlik, doktorluk,
avukatlık yapabilirsiniz. Hatta bu pembe o kadar açık ki sizi
milletvekili yapalım" diyeceklerini mi?
Daha iki gün önce Zübeyde
Kamalak'ın baktığı duruşma sırf başı örtülü diye
ertelendi.
Hakim ısrarla onu bir avukat olarak görmek
istemiyor. Tabi hassas bir dönemden geçiyoruz keşke o da
siyahlar giymeseydi değil mi?
Ama bir saniye!
Zübeyde Kalamak zaten siyahlar
giymemişti. Üstelik dün afişe edilen "tesettürlü
Türkçe öğretmeni" gibi de örtünmüyordu.
Hay Allah!
Demek hiç çuvaldızı olmadıysa, ondandır
herhalde.
Olayı örtünün/örtünmenin rengine kadar
indirgeyebilen bu zihniyete ne anlatsan boş.
Hassas dönem nedir ya? Döneme göre
tesettür mü olurmuş?
Ama şimdi onlar da haklı bir yerde.
Döneme göre tesettür olmaz ama "tesettürlü"
olur.
Tesettürü son moda tesettür dergilerinden takip
edenler için çok görülmese gerek.
Rengarenk şallarıyla, renk uyumlu kombinlerle,
"bugün bunu giydim yanına da şunu taktım hacılar"
pozlarıyla sosyal medyanın deyim yerinde olmayacak ama yine de
yazacağım "İslami Buse Terim"leri çok yaşasın e
mi!
Hassas geçiş sürecini çok iyi idare
ediyorlar.
Hatta o kadar ki çağın tesettür algısını modayla
çitileyip, şallarla yumuşattıktan sonra Instagram'dan asıp,
kurumaya bırakıyorlar.
Bu durumda bu arkadaşların devlet
dairelerinde istedikleri gibi çalışabilmeleri gerekmiyor muydu?
Oysa henüz kendilerini nargile kafelerden ötede
göremiyoruz.
Neticede mesele "biçim, renk vs." meselesi
değil.
Mesele bildiğin zihniyet meselesi
yeğen.
Bu yeğenler bu zamana kadar bunu anlayamadıysa
bundan sonra da anlamazlar zaten. Onlar da o dayılar
olduktan sonra anlamalarına da gerek yok
sanırım.
Ama işin ilginç yanı tesettürlü öğretmene akıl
vermekten geri durmayan ve yandaşlık parsasıyla ekmek yiyen
bu şahıslara verilen tepkilerdi.
Sudan çıkmış balık edasıyla "ula hani
bunlar bizdendi" şaşkınlığının kodlarını taşıyan yorumlar
niyeyse beni hiç şaşırtmadı.
Ne bekliyordunuz ki?
İki sırtınızı sıvazladı diye tepenize
çıkarttıklarınızın bugün batırdığı çuvaldızlar canınızı
yakar.
Doğaldır...