Azınlık vakıfları lehine karar
Abone olDanıştay 10. Dairesi, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün, kesintisiz olarak faaliyetine devam eden azınlık vakıflarının yönetimine el koyamayacağına karar verdi.
Danıştay 10. Dairesi, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün, kesintisiz
olarak faaliyetine devam eden gayrimüslim cemaat vakıflarının
(azınlık vakıfları) yönetimine el koyamayacağına karar verdi.
Vakıflar Genel Müdürlüğü Vakıflar Meclisi, Büyükada Rum Erkek ve
Kız Yetimhanesi Vakfı'nı ''kanunen ve fiilen hayri bir hizmeti
kalmadığı'' gerekçesiyle 22 Ocak 1997'de mazbut (yönetimi devlet
tarafından ele alınmış) vakıflar arasına aldı. Vakıf, Vakıflar
Genel Müdürlüğü'nün bu kararının iptali istemiyle dava açtı. Ankara
10. İdare Mahkemesi, vakfın hayri hizmeti kalmadığı için 2762
sayılı Vakıflar Kanunu'nun 1/D maddesinin emredici hükmünün bütün
vakıflar için uygulanmasında hukuka aykırılık bulunmadığı
gerekçesiyle, davayı reddetti. Davacı vakıf, temyiz isteminde, söz
konusu kanunun cemaat vakıfları için uygulanamayacağını, vakfın
hayri hizmetinin devam ettiğini belirtti. Temyiz başvurusunda,
vakfın, bir azınlık vakfı olması nedeniyle Lozan Antlaşması'ndaki
koruyucu hükümlerden yararlanması ve azınlık vakıflarının
faaliyetlerine devam edebilmek için Türkiye Cumhuriyeti Devleti
tarafından teşvik edilmesi gerektiği ileri sürülerek, yerel
mahkemenin kararının bozulması istendi. Temyiz istemini görüşen
Danıştay 10. Dairesi, 19 Kasım 2003'te yerel mahkemenin kararını
onadı. Davacı vakıf, bu kararın düzeltilmesini istedi. -KARAR
DÜZELTME İSTEMİ KABUL EDİLDİ- AA muhabirinin aldığı bilgiye göre,
Danıştay 10. Dairesi, karar düzeltme istemini kabul ederek, daha
önce verdiği onama kararını kaldırdı ve temyiz istemini esastan
görüştü. 10. Daire'nin kararında, 2762 sayılı Yasa'nın 1.
maddesinin Medeni Kanun öncesi, mevcut vakıfların o tarihteki
durumları itibariyle tasnifini öngördüğü kaydedildi. 2762 sayılı
Yasa'nın cemaatlerce idare edilen vakıfların ''mülhak vakıf''
olduğunun açıklandığı, idare ediliş yöntemlerinin belirlendiğiifade
edilen kararda, kanunun geçici maddesi ile de onları idare edenlere
Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne beyanname verme yükümlülüğü getirildiği
belirtildi. Kararda, 2762 sayılı Kanunu değiştiren 1949'da
yürürlüğe giren 5404 sayılı yasanın, o tarihe kadar ''mülhak
vakıf'' olduğu kabul edilen cemaat vakıflarını ayrı vakıf türü
olarak belirlediğine işaret edildi. Kararda, yasanın cemaatlere ve
esnafa mahsus vakıfların bunlar tarafından seçilen kişi veya
kurullarca yönetileceğini düzenlediği anımsatıldı. Kararda, şöyle
denildi: ''Bu itibarla 2762 sayılı Yasa'nın Medeni Kanun öncesi
mevcut vakıflardan hangilerinin mazbut vakıf sayılıp, Vakıflar
Genel Müdürlüğü'nce idare edileceğine ilişkin 1. maddesinin birinci
fıkrasının, 5404 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girdiği 1949'dan sonra
ayrı vakıf türü olarak tanımlanıp, yönetim şekli belirlenen cemaat
vakıfları hakkında uygulanmasına olanak bulunamamaktadır. Esasen
2762 sayılı Yasa'nın 1. maddesi, Medeni Kanun öncesi mevcut
vakıfların, o tarihteki durumları itibarıyla tasnifini ve beş
bentte belirtilen haller saptandığında mazbut vakıf sayılıp,
Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce yönetilmesini öngörmekte; Medeni Kanun
öncesi mevcut vakıfların, 2762 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girdiği
tarihten sonraki durumlarının değerlendirmesine olanak
vermemektedir. Dolayısıyla, Medeni Kanun öncesi mevcut vakıfların,
2762 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girdiği tarihten sonraki
durumlarının, anılan yasanın birinci maddesine göre değil, diğer
maddelerine göre değerlendirilmesi gerekmektedir.'' -HUKUKA AYKIRI-
Kararda, ''Bu itibarla, 1936 yılında verdiği beyannameden sonra
kesintisiz olarak faaliyetine devam eden davacı vakfın, 2762 sayılı
Vakıflar Kanunu'nun 1-D maddesi kapsamında, mazbut vakıflar arasına
alınmasına olanak bulunmamaktadır'' denildi. Cemaat vakıflarının
fiilen hayri bir hizmetinin kalmadığından söz edebilmek için vakfın
mal varlığı ve gelir durumunun amacına hizmet edemeyecek bir
dereceye düşmüş olması gerektiği vurgulanan kararda, davacı vakfın,
İstanbul'da birçok taşınmazı bulunduğu, vakfa ait yetimhanenin
1980'li yılların başında kapatılmakla birlikte, bazı öğrencilere
burs adı altında çeşitli yardımlar yaptığının anlaşıldığı
kaydedildi. Danıştay 10. Dairesi'nin kararında, birçok taşınmazı
bulunan ve bazı öğrencilere burs verdiği anlaşılan davacı vakfın
yetimhanesinin kapatılması nedeniyle, fiilen hayri bir hizmetinin
kalmadığını kabul etmeye olanak bulunmadığı anlatıldı. Kararda,
dava konusu işlemde bu yönden de hukuka uyarlılık bulunmadığı
vurgulandı. Daire, bu gerekçelerle Ankara 10. İdare Mahkemesi'nin
kararını bozdu. Yerel mahkeme, ilk kararında direnirse, dosya
Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu'na gelecek.