Ayağa kalkmayan 2 gazeteci
Abone olGenelkurmay'da dün yılın toplantısı vardı. Başbuğ önemli açıklamalar yaptı ama o toplantıda göze çarpan başka ayrıntılar da vardı. İşte onlar;
Orgeneral İlker Başbuğ'un dün yıllık değerlendirme
toplantısı yaptı. Başbuğ'un söyledikleri kadar orada
yaşananlar da çok ilginçti. Toplantıya katılan gazeteciler bugün
izlenimlerini aktardılar. Böylece Başbuğ gelince ayağa kalkmayan 2
gazeteciyi, en meraklı, en neşeli, en yalnız, en şık olanlarını,
oturma düzenlerini öğrenmiş olduk.
İNTERNETHABER'İN NOTLARI |
Gazetecilerin notlarında olmayan bazı ayrıntılar da vardı. Onları da İnternethaber'in notu olarak biz iletelim istedik. BİR TEK O DAYANAMADI Dün toplantıya tam 190 gazeteci katıldı. 120 dakika boyunca gazeteciler yerlerinden kalkmadan Başbuğ'u dikkatle dinlediler. Ancak toplantının sonlarına doğru Akşam Gazetesi yazarı Rıza Zelyut daha fazla dayanayarak lavaboya doğru yol aldı. 120 dakika boyunca ayağa kalkan tek isim o oldu. KORU TELEFONUNU UNUTTU Toplantı çıkışında ise Fehmi Koru'yu kötü bir sürpriz bekliyordu. Çünkü Koru telefonunu içeride unutmuştu. |
İşte yılın toplantısından ilginç notları:
HADİ ÖZIŞIK: SALONDAN İNTERNETE
BAĞLANILAMADI
"İnternet Günleri'ni kutladığımız
bugünlerde, çok sayıda gazetecinin davet edildiği bir
toplantıya, İnternet Medyası'nı temsil
eden bir tek kişi bile yoktu. (Ben star
yazarı olarak oradaydım.) Dahası ve en önemlisi, dizüstü
bilgisayarıyla toplantıya katılanlar, İnternet'e
bağlanamadı. Bulunduğumuz salonda, kablosuz bağlantı yoktu
çünkü. Başbuğ kusura bakmasın ama, bu
uygulama, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne
yakışmıyor!
İnternet'in olmadığı bir yerde, teknolojiden söz
etmek mümkün değildir.
AYAĞA KALKMAYAN 2 GAZETECİ
[PAGE]
NAZLI ILICAK: AYAĞA KALKMAYAN 2
GAZETECİ
"Herkes yerini aldıktan sonra, Genelkurmay Başkanı Org. İlker
Başbuğ geldi. Önce askerler ayağa kalktı; siviller,
"kalkalım mı, kalkmayalım mı" tereddüdüne
düştüler. Ama, tedricen, birbirine bakarak herkes yerinden
doğruldu.
Murat Yetkin (Radikal) ve Fikret Bilâ (Milliyet), "Biz Ankaralıyız,
sadece cumhurbaşkanı için ayağa kalkarız" dediler ve koltuklarını
muhafaza ettiler. Ben, "Sürüden ayrılanı kurt kapar" düşüncesiyle,
çoğunluğa uydum"
ASKERİ ORTAMIN ENLERİ
EN NEŞELİ, EN MERAKLI, EN YALNIZ, EN ACEMİ
AHMET HAKAN: ASKERİ ORTAMIN ENLERİ!
Askeri ortamın en neşelisi Yazgülü Erdoğan, en meraklısı Fehmi Koru, en acemisi Nasuhi Güngör, en çok not tutanı Mehveş Evin, en heyecanlısı Mehmet Metiner en girişkeni Serdar Akinan, en yalnızı Emre Aköz, en ağır konuğu Oktay Ekşi, en sıkılganı Ali Bayramoğlu, en itibarlısı Fikret Bila idi.
Hasan Cemal arazide kamuflaj giysisini giymiş komando gibiydi… Yani kendini fazla belli etmemek ve göstermemek için olağan üstü bir çaba sarf ediyordu.
Mehmet Altan’ı gördüm.
Kravat takmamış… Reha Muhtar, “siyah takım elbise/
beyaz gömlek/ siyah kravat” üçlüsüyle olayı en ciddiye alan
gazeteciydi…
(…) Benim durumum ise en fenasıydı:
Akif Beki’den kaç, Fehmi Koru’dan kaç, Ruhat Mengi’den kaç…
Ondan kaç, bundan kaç… İflahım kesildi vallahi… Bir de
“medyada küslük olmaz” derer…
POLEMİĞE GİRECEK İSİMLER YAN YANA GELMEDİ
MEHVEŞ EVİN: POLEMİĞE GİRECEK İSİMLER YAN YANA
GELMEDİ!
"Konuşmanın yapılacağı Atatürk Harp Oyunu ve Kültür Merkezi’nin
koltuklarına, iğnelerle isim kartları iliştirilmişti. Bu nedenle
kimse kafasına göre oturup ‘gruplaşamadı’. Benim şansıma, solumda
SN. COŞKUN, sağımda SN. DÜNDAR yazılıydı- ki Dündar'lardan Uğur
değil Can olanı- kalemi ve kağıdıyla oturmaktaydı. Bekir Coşkun’u
beklerken de Ahmet Hakan Coşkun -kağıtsız kalemsiz- geldi. Bu
düzeni neye göre yaptılar bilmiyorum, ama kadını, erkeği ve farklı
grupları karma oturtmaya özen gösterdikleri
belliydi.
Yemekte, salondakinden daha karma bir oturma
düzeni uygun görülmüş, ancak Ahmet Hakan'ın gözlemine göre
'polemik'lere girişecek isimler yan yana gelmemişti: Farklı
salonlara dağıtılan basın mensupları, kıdemli ve emekli askerlerle
birarada oturdu. Şahsen iki çok tonton emekli amiralle aynı masada
oturup, sohbet etme fırsatı buldum.
TESTESTERON HAKİMİYETİ
NAGEHAN ALÇI: TESTESTERON
HAKİMİYETİ
Dün İstanbul Harp Akademileri Komutanlığı'ndan içeri girdiğimde
kendimi bir anda acayip yalnız hissettim. Genelkurmay Başkanı'nın
yapacağı yıllık değerlendirme toplantısına davet edilme
şerefine erişmiştim ama bu şerefe erişenlerin yüzde 95'i erkekti.
Geri kalan yüzde 5'in bir kısmı 'biz de bu yollardan
geçtik. Yakında alışırsın' bakışları atıyorlardı. Ancak
birkaçı benim gibi 'sudan çıkmış balık'tı.
O manzarayı görünce kadınların belki de doğaları gereği erkekler
kadar 'tek tip' ve 'ağırbaşlı' görünemeyeceklerini düşündüm. Yani
dünya tersine dönse ve o salon tıklım tıklım kadın dolu olsa orada
kesin çok daha fazla öznellik, hareket ve fırtına olurdu. Yaşam
daha çetrefil ama kesinlikle daha renkli hale gelirdi.