Avukatı Ağca'nın sırlarını ifşa etti!
Abone olAğca'nın 15 yıl avukatlığını yapmış olan Doğan Yıldırım konuştu ve Ağca'nın Papa'yı vurma nedeninden, eylemin arkasındaki güçlere kadar her şeyi açıkladı.
Mehmet Ali Ağca'nın 15 yıl boyunca avukatlığını yapmış olan
Doğan Yıldırım, İtalya'da yayımlanan haftalık haber dergilerinden
L'Espresso'ya müvekkiline ilişkin ilginç açıklamalar yaptı.
Derginin bugün piyasaya çıkan son sayısında yayımlanan iki sayfalık
söyleşinin sunuş kısmında, eski bir ülkücü olduğu hatırlatılan
Avukat Yıldırım, eski dönemlerde Ağca ve arkadaşlarından oluşan
grubun ''beyni'' olarak nitelendi. Yıldırım, dergiye verdiği
beyanatta, 13 Mayıs 1981'de dönemin papası İkinci Jean Paul'ü hedef
alan eylemle ilgili olarak, ''Papa'ya suikast girişimin ardında bir
devlet değil, bir örgüt var'' dedi. ''Suikastın Ağca'nın fikri
olduğunu, daha sonra da bu fikrini kendisini finanse edecek
çevrelere ihale etmiş olabileceğinden'' söz eden Yıldırım, Papa'yı
vurma düşüncesinin 1979'da İstanbul'daki Maltepe Cezaevi'nde ilk
kez nasıl gündeme geldiğini şu sözlerle özetledi: ''Plan Ağca'nın
fikriydi. Plan, aramızda bölünmeye de yol açmıştı. Aşırı sağdaki
yedi grubun mensupları olarak bizler, hücrelerde bir araya
geldiğimiz dönemde, Ağca'ya bu konuda şöyle demiştik: Çıldırdın mı
sen? Bizim Roma'daki Papa'yla ne alakamız var?'' Yıldırım, Ağca'nın
itirazları umursamaksızın, ''simgesel ve sansasyonel bir eylem''
konusunda ısrarlı oluşunun sebebini ise şöyle açıkladı: ''Yirmi
yaşındaki gençlerin nasıl oldukları malum. Dahası, babasını madende
kaybetmiş, yoksul bir delikanlı olan Ağca, hırslı biriydi. Siyasete
atılıp ön plana çıkmak, ünlü olmak ve bol para sahibi olmak
istiyordu. Hedefi buydu. Bu hedefe ulaşabilmek için de (Papa'yı
hedef alan) o türden bir planı gerçekleştirmeye ihtiyacı vardı.''
Doğan Yıldırım, ''Ağca bu konuda dışarıdan yardım gördü mü?'
sorusuna karşılık olarak, ''O bu konuda fikir üretmekle meşguldü.
Cezaevinden kaçtıktan sonra, bu konudaki projesini kendisini
finanse edecek birilerine ihale etmiş olması mümkün. Planın
uygulanıp sonuçlandırılması için gönderilen çok miktardaki paranın
nereden geldiğini bildiğimi zannediyorum. Ama bunu açıklayamam.''
Bu işle ilgili olarak Ağca'nın bir devlet değil bir örgüt
tarafından finanse edildiğini ileri süren Yıldırım, kast ettiği
örgütün Bulgaristan veya İran'da olmadığını da kaydetti. ''Peki
Sovyetler Birliği'nde miydi?'' sorusuna Yıldırım, gülerek şu yanıtı
verdi: ''Bunu doğrudan Ağca'ya sormak lazım. Bu, ona ait bir sır.
Ben kendisine bu konuyu açtığımda, sessiz kalmayı yeğledi.''
Yıldırım, ''Papa suikastının azmettiricilerini bulmak için
bahsettiğiniz paraların izini mi sürmek lazım?'' sorusunu ise
''Bence evet'' diyerek yanıtladı. Yıldırım, ''Ağca'nın Papa'ya
suikast girişiminden önce de çok parası vardı. İpekçi cinayetinden
önce yaptığı soygunlarla cebini ciddi miktarda doldurmuştu. Bir
kuyumcuya, ayrıca bir meşrubat aracına yaptığı soygunları
hatırlıyorum. Bir yerden bir milyon dolar, diğer yerden yarım
milyon dolar elde etmişti. Bunlar az paralar değildi'' diye
konuştu. Avukat Yıldırım, Ağca'nın Papa'ya suikast girişiminde bazı
gariplikler gözlemlediğini belirterek, şunları kaydetti: ''Ben,
Ağca'nın o eylemde silahı neden öyle tuttuğunu bir türlü çözemedim.
Silahı, garip bir şekilde, yukardan aşağı doğru tutması, hedefini
sadece yaralamak istemiş olduğu izlenimini uyandırıyor. Oysa Ağca,
profesyonel bir katil. Öldürmek için silahı dümdüz tutarak,
hedefinin kafasına doğru yöneltmeliydi. Ama o eylemde tam tersine
silahı aşağı doğru tutmuştu. Kaldı ki Browning tabancasındaki tüm
kurşunları da hedefe boşaltabilirdi. Ama sadece iki el ateş etti.
Aziz Petrus Meydanı'na adeta eylem için gerekli kararlılıktan
yoksun vaziyette gitmiş gibiydi. Ya da Papa'yı öldürmemesi
gerektiğini biliyordu. Bazı geleneklerde, bir insanı cezalandırmak
için onu yaralamak yeterlidir. Bir tür uyarı yani. Benim o eylem
konusundaki izlenimim bu şekilde.''