Avrupa Balyoz'a kuşkuyla bakıyor

Abone ol

Avrupa'da Balyoz kararlarına bakışın soruşturmanın başında olduğundakinden daha eleştirel içerik taşıması dikkat çekiyor.

 

Darbe teşebbüsü iddialarının yargılandığı soruşturma, iki sene önce övgü topladığı Avrupa'dan dava süreci boyunca ve kararın açıklanmasının ardından 'daha kuşkulu yaklaşımlara' hedef oldu.

İddiaların gündeme geldiği 2010 yılında Avrupa'da yapılan ilk değerlendirmelerde soruşturma asker sivil ilişkilerini Batılı demokrasilerdeki gibi bir zemine oturtmak için bir fırsat olarak görülüyordu.

Ancak dava sürecinde ortaya çıkan eksiklikler, çelişkiler ve kanıtların tahrif edildiğine ilişkin iddialar Balyoz davasına ilişkin mahkeme kararının yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığına ilişkin soru işaretleriyle irdelenmesine yol açtı.

Avrupa Birliği 2010'daki ilerleme raporunda, 'Ergenekon ve muhtelif diğer planlarına yönelik tahkikatlar Türkiye'de demokratik kurumların uygun işleyişine ve hukukun üstünlüğüne güveni artırmak için fırsat oluşturmayı sürdürüyor' demişti.

Avrupa Komisyonu, Balyoz kararın açıklanmasının ardından ise 'yargı bağımsızlığına dair endişelerin sürdüğünü' belirtip 10 Ekim'deki ilerleme raporda bu noktalara değinileceğini söyledi.

Balyoz davasında 300'den fazla sanık mahkumiyet aldı.

Economist dergisi de kararı 'Türkiye'nin sendeleyen demokrasisi açısından tarihi bir dönüm noktası olarak’ gördüğü son sayısında, dava ile ilgili 'uydurma kanıtlar sunulduğunu ve mahkemeye parti yandaşlığının egemen olduğu' söylentilerini sayfalarına taşıdı.

Gözlemciler de, Balyoz davası ışığında Türkiye'deki yargı sistemine ilişkin endişelere dikkat çekiyor.

Avrupa Parlamentosu Yeşiller Grubu Siyasi Danışmanı Ali Yurttagül'e göre Balyoz ve Ergenekon davaları süreci konusunda Avrupa'da üç görüş hâkim.

Sivil iktidara yönelik darbe girişimlerinin yargı yoluyla önüne geçilmesi demokrasi yolunda doğru bir adım olarak görülürken, ikinci görüşün sahipleri sürecin 'komplo' olduğunu savunuyor.

Üçüncü görüş de son bir senedir de yargı sürecine dair endişeler olduğuna dikkat çekiyor.

Mahkemenin dürüstlüğü sorgulanıyor

Balyoz Davası'nda 'keyfi bir uygulama süreci yaşandığı ve yargılamanın adil olmadığı' yönündeki eleştirileri gündeme getiren parlamenterlerden biri de Hollanda Sosyal Liberal Parti milletvekili Marietje Schaake.

BBC Türkçe'ye konuşan Schaake, Balyoz davası ışığında Türkiye'deki genel yargı sistemine atıfta bulunarak "Türkiye'de hukukun üstünlüğü, adil yargılama ve yargının bağımsızlığına dair endişeler sürüyor" dedi.

Siyasetçi olarak 'güçler ayrılığı' ilkesine inandığını belirten Schaake, hukukun üstünlüğü, bağımsız yargı ve tutukluluk süresi ile ilgili sorunların bu şartlar altında görülen tüm mahkemelerin sonucuna doğrudan etkisi olabileceğini söyledi.

'AİHM'e gitmesi desteklenir'

Hollandalı milletvekili Marietje Schaake, 'Türkiye'de adil yargılamaya dair endişelerin devam ettiğini' söyledi

Türkiye'deki yargı sistemi kapsamında medyada ifade özgürlüğünün de baltalandığını belirten Hollandalı milletvekili, "Çok sayıda tutuklu gazeteci var. Türkiye'de artık insanlar konuşmaya korkuyor" dedi.

Dava temyiz için Yargıtay'a gidecek, orada da onanması durumunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) tanışabilir.

Avrupa Parlamentosu Yeşiller Grubu danışmanı Ali Yurttagül, 'davanın AİHM'e taşınmasını destekleyeceklerini' söyledi.

Avrupa Politikalar Merkezi Yöneticisi ve Türkiye uzmanı Amanda Paul ise, sanık sayısının yüksek olmasına dikkat çekerken "Bu kadar çok sanığın ceza alması mahkeme kararının sorgulanmasında haklılık payı olabileceğine işaret ediyor" yorumunu yapıyor.

Temyiz başvuruları sonrası davanın nasıl ilerleyeceğinin, 'mahkemenin ne kadar bağımsız' hareket edeceği ile doğrudan bağlantılı olduğunu dile getiren Paul'e göre yargılama süreci 'yeterince şeffaf' değildi.

Asker-sivil ilişkilerine 'radikal ayar'

Tarihçi ve Türkiye uzmanı Erik Zürcher'e göre ise 'Balyoz Davası, Türk Silahlı Kuvvetleri'ni 'sürekli savunmada kalmaya zorladı ve güç dengelerine yeni bir ayar verdi.'

Erik Zürcher, Balyoz davasının 'siyasi olarak istismar' edildiği görüşünde.

BBC Türkçe'ye konuşan Erik Zürcher, bu yeni 'ayarla' davaların da amacına ulaştığı görüşünde.

Balyoz Davası'nın AKP'ni iktidarını sağlamlaştırmak için çok önemli bir adım olduğunu dile getiren Zürcher, "Muhtemelen düşük rütbeli generaller tarafından darbe planı yapılmıştı ama hükümet bunu orduyu savunmada kalmaya zorlamak için kullandı" dedi.

Davada sunulan delillerin sahte olduğuna ilişkin iddialara da değinen ünlü tarihçi, "Bazı deliller şüphesiz sahteydi. Dolayısıyla kanıtlar davanın biraz da siyasi olduğunu gösteriyor" yorumunu yaptı.

Zürcher'e göre Balyoz Davası, 'siyasi olarak istismar' edildi.

Ordunun ahlaki liderliği çöküyor mu?

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bu yana gücünü ve varlığını sivil yönetimler üzerinde hissettiren ordunun Ergenekon ve Balyoz davaları ile 'zayıflaması' ise Zürcher'in yönelttiği bir soru:

"Neden ordunun ahlaki liderliği bu kadar çabuk çöktü?"

Zürcher, kendisinin de cevabını bulamadığı bu soruya yanıtın yalnızca tarihçilerden gelebileceği görüşünde.

Balyoz davasında verilen kararla ordunun 'güven kaybettiği, AKP hükümetinin ise tekelini sağlamlaştırdığı' düşüncesi Zürcher'in dikkat çektiği noktalardan:

"Refah-Yol koalisyon hükümetinde ordu basın, barolar, sendikalar ve dernekler üzerinde etkiliydi. 10 yıl sonra aynı gücü ve desteği bulamadı. 2007'de artık AKP'nin tekel gücüne duyduğu güvenin çok açık olduğunu görüyoruz."

Günün Önemli Haberleri